“Gerekçeler” yazılırken …
YSK’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yeniden yapılması kararının gerekçesi henüz açıklanmadı. Kurulun uzatmalı başkanı, önceki gün yaptığı açıklamada yazım çalışmalarının sürdürüldüğünü söyledi …
Haklılar, öylesine ‘mantık dışı’ bir karar aldılar ki ona “gerekçe” üretmek hiç de kolay olmasa gerek …
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı zarfın içindeki 4 oydan üçünde sorun olmayıp birinin ‘sorunlu’ olarak görülmesinin açıklamasının güçlüklerine de değindiği bir konuşmasında, “31 Mart seçimlerindeki tek sorun 62 bin sandık kurulu üyesinden 20 bine yakınının usulsüz atanması değildir. Ayrıca oy sayım ve döküm cetvellerine ilişkin çok ciddi yanlışlar belirledik” açılımı yaptı.
Çünkü sandık kurullarının bu işi nasıl becerdikleri, sandık kurullarının öyle oluşturulmasından sorumlu olan yetkililerin bunu neden yaptıkları ve buna rağmen halâ herkesin neden yerli yerinde durabildiği gibi irili ufaklı o kadar çok soru var ki!..
Sözün kısası (ya da özü) YSK de, AK Parti’den gelen bu açılımlarla genişletilmeye çalışılan ufuklarında “gerekçe” yazımını sürdürüyor …
Ancak, bir yandan “bu fırsat”ı (Öyle sıradan bir ‘fırsat’ da değil üstelik: Hem AK Parti Genel Başkanı hem de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin tekrarlanması kararını değerlendirirken “Allah bize bu ikinci fırsatı verdi, değerlendirmeliyiz” demiş … Bu ifadeleri sonrası sosyal medyada yurttaşların haklı olarak “Allah vermedi YSK verdi” paylaşımlarını, anımsatmalarını da not ederek sürdürmeliyim) en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan AK Parti, öte yandan “her şey çok güzel olacak” rüzgarını arkasına alan Ekrem İmamoğlu’nun durdurulamayan yükselişine de karşılıklar üretmeye, uydurmaya çalışıyor.
Bu karşılıklardan en dikkat çekeni ise, yine çok büyük tepkilere yol açan “oy çaldılar!” söylemi …
Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu, “Seçimi kazandığı halde oyları çalınan AK Parti. Cevap çok basit, oyları çaldılar” şeklinde ifade etti geçenlerde …
Fakat aynı Erdoğan, “31 Mart seçimlerinden alacağımız tek ders bu değildir, sandıklara sahip çıkma konusundaki en küçük bir zafiyetin nasıl neticelere yol açacağını hep birlikte gördük. Seçim çalışmalarında sergilenen dağınıklığın, yapılan yanlışlıkların, bencilliklerin, tembelliklerin, içe dönük mücadele anlayışının bizi nerelere getirdiğini de hep birlikte gördük” dedi.
Nerelere gelinmiş ki?
Oyları çalındığı için seçimi kaybettiği, yani -aslında- seçimi kazandığı iddia edilen bir parti, böylesi bir içe dönük değerlendirmeyi hak eder mi sizce?
Bir ‘akıl tutulması’ mıdır, yoksa ısrarla akıllarımızla dalga geçilmesi midir, nedir …
Bir de ‘samimiyet’ meselesi var elbette … İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin son kararlarını biliyorsunuz değil mi: Toplu taşımada öğrencilere ve su fiyatında indirimler yapıldı. Ve bu iki indirim vaadi Ekrem İmamoğlu tarafından dile-gündeme getirildiğinde kimler neler neler dediydi malûm … Şimdi dediklerini duydunuz mu?…
Ve son olarak: “Şov yapmayın samimi olun” şeklinde özetlenebilecek genel başkan tavsiyesinin bu bünyeye faydalı olması mümkün mü?!
Biraz ayrıntı …
YSK, 31 Mart’ta yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini, “bazı sandık kurullarının kanuna aykırı oluşturulduğu, bu hususun da seçim sonuçlarına müessir olması nedeniyle” iptal etti ve “kanuna aykırı görevlendirme yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunulacağı”nı belirtti.
Peki ama “kamu görevlisi olmayan” kişiler, nasıl bir süreçten geçerek sandık kurulu başkanı ve üyesi oldu?
‘BBC Türkçe’ bu kişilerden bazılarıyla görüşmüş …
Ben sadece birini aktarmak istiyorum size …
“Yıllardır sandıkta görev alıyorum, yıllardır FETÖ’cü olmadım şimdi mi oldum?”
Ben Sarıyer ilçesinde oturuyorum. Yıllarca gönüllü olarak okul aile birliklerinde çalıştım. Şu anda da gönüllü olarak bir mahalli spor kulübünün yönetimindeyim ve kadınlar kolunda da çalışıyorum.
AK Parti iktidara geldiğinden beri devamlı sandık başında görev alıyorum. Bir siyasi parti için değil, gönüllü olarak görev alıyorum. Bugüne kadar hem sandık üyeliği hem de sandık kurulu başkanlığı yaptım.
Ben yıllardır ilçe kuruluna gidip sandıkta görev almak istediğimi söylerim. Şimdiye kadar bana hep görev verdiler, hiçbir problem olmadı. Ben 16 Nisan referandumunda ve 24 Haziran cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de gönüllü oldum. Hemen hemen 10 seçimde gönüllü oldum.
Bu sefer de ilçe seçim kuruluna gittim ve başkanlık için başvurdum. Bana, “Bu sefer hakim, başkanları memurlardan atayacak ama boş bir yer kalırsa o zaman haber veririz” dediler. Bana sonra haber geldi, “Boş bir yer var, arkadaş gelmiyormuş, siz yapar mısınız?” dediler. Ayazağa’daymış. Ben önce “Ayazağa uzak, kabul etsem mi” diye düşündüm sonra “Tamam sorun olmaz, yaparım” dedim.
Ayazağa’da bir okulda başkanlık yaptım. 31 Mart günü gittim, görevimi yaptım. Orada arkadaşlarla açtık, gittik, teslim ettik. Gecenin 2’sine kadar oradaydık. Hiçbir sorun olmadı. Benim başkanlığını yaptığım sandıkta AK Parti birinci çıktı.
YSK kararından sonra Ekrem İmamoğlu, “Dışarıdan atanan sandık kurulu başkanlarıyla görüşmek istiyorum” diye açıklama yaptı. Ben kime, nereye başvuracağımı bilemedim. İmamoğlu’nun Instagram’dan sitesine girdim, oraya yazdım. “Böyle böyle ben dışarıdan başkanlık yaptım, görüşmek istiyorum” diye yazdım ama kimse dönmedi sonra CHP’den bir hanımı buldum.
YSK’nın kararından sonra yıkıldım. Çıkıyorlar, “Sandık başkanları FETÖ’cü” diyorlar. O zaman ilk benim FETÖ’cü olmam lazım. Dışarıdan atanan bir kişiyim ve her dönem yapan bir insanım, o zamanlar olmadım da şimdi nasıl olacak, bu nasıl bir mantık? Ben bunu anlayamadım. FETÖ’cü diye bir olay olabilir mi?
Bir kere o sandıklarda kesinlikle bir şey olamaz. Çünkü beş kişi var, arkadan müşahitler giriyor, arkadan izleyenler giriyor ve neredeyse 25-30 kişinin önünde sandıklar tek tek açılıyor, bakılıyor. Yani burada karalama olamaz ve bunların hepsine bakılıyor, inceleniyor ve altına ıslak imza atılıyor.
O karar günü yıkıldım, resmen oturup ağladım. Ben vatanını seven bir insanım. Evde oturdum ağladım, kızım da ağladı, komşum da ağladı. Şimdi arkadaşımın yanındayım, “Abla bak seni içeri atarlar” diyor. Tedirgin olunuyor tabii.
Şu anda yapacak bir şeyim yok, bekliyorum sadece. Geçen gün ilçe seçim kurulundan aradılar, “Sandık göreviyle ilgili paranız yatacak” dediler. “Yoksa bu olaylar için mi aranıyor, beni çağırın ben her şeye cevap veririm” dedim. “Yok onun için aramadık, paranız yatacak onun için aradık” dediler … (BBC’den aktarılmıştır.)