“A.Kemal KAŞKAR –
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un, 5’inin tümüyle 1’inin de kısmen kapatıldığını ilân ettiği termik santrallarla ilgili açıklamasının ardından Muğla Çevre Platformu tarafından 3 Ocak 2020 tarihinde yapılan yazılı açıklamada, ‘kapatılan santrallar’ arasında bulunmayan Muğla’daki üç santralın da kapatılması istenerek, “Çevre izin ve lisanslarını aldığı, çalışmasında sorun olmadığı ilan edilen, 1996’da mahkemenin kapatılmasına karar verdiği Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri hakkında (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği) kapatma kararı derhal uygulanmalıdır. Yıllardır süren hukuksuzluk sonlandırılmalı, doğa ve insan katliamı bir an önce bitirilmelidir. Kapatılan 6 santralin işletmecilerine Kapasite Mekanizması çerçevesinde verilen teşvikler iptal edilmelidir” denildi.
MUÇEP’in açıklaması -özetle- şöyle …
Yargının kapatma kararı 1998’de kesinleşmiş ama …
Çevre mevzuatına uyumun gerektirdiği çevre yatırımlarının yapılması için tanınan ve 31.12.2019 tarihinde sona eren süre, baca filtresi takılması ile sınırlı değildir. Sona eren süre, çok daha geniş bir çevre mevzuatının gereklerine uyumun, bunun gerektirdiği yatırımların yapılması için konulmuş bir süredir. Bu gerekliliğe uymayan, Yatağan Termik Elektrik Santralinin de kapatılması gerekiyor ama, Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın kapatıldığını ilan ettiği santraller arasında Yatağan ve Muğla’daki diğer 2 santral yok.
Yatağan Termik Santralı ki, idari yargının1998’de kesinleşen kararıyla 1996 yılında kapatılması karara bağlanmış, bu kararın uygulanmaması nedeniyle AİHM’de görülen davada Türkiye’nin mahkum olduğu ve yargının kapatma kararının uygulanması gerektiği kararı verilmiş olan santral!
Yatağan’da bir hava kalitesi ölçüm istasyonu var ama 2017 yılından beri, istasyon verileri yayınlanmıyor. Bakan Kurum’un bir yıl sonra verdiği soru önergesi cevabına göre, istasyon, ‘yazılım yokluğu nedeniyle’ işletilemiyormuş.
Santralı alan şirketin bu konuda bir kuruşluk yatırımı yok!
Devletin, Yatağan Termik Santrali’ne, 40 yıldır süren, sebep olduğu ekolojik katliamı sürdürmesi için kapasite mekanizması adı altında verebileceği, sadece 2019’un 11 ayı için103 milyon 11 bin 849 lira 26 kuruş parası var ama Yatağan’daki hava kalitesi ölçüm istasyonunun yazılımını yıllardır alamıyor, ölçümü yapıp sonuçlarını duyuramıyor! Santral baca gazı arıtma ve toz filtreleri var diye kapatılmıyor ama bunları da özelleştirilmeden önce hepimizin bütçesinden devlet yapmış. Santrali özelleştirmeyle alan şirketin bu konuda bir kuruşluk yatırımı yok!
Başlayan inşaat dahi yok!
Kapasite mekanizması çerçevesinde kamudan 11 ayda 103 milyon lira destek alan Yatağan Termik Elektrik Üretim A.Ş’nin çevre mevzuatına uyum çerçevesinde, dostlar alışverişte görsün diye nitelenebilecek, 2018 yılı sonunda yaptığı ÇED başvurusu Yönetmelikteki kısa sürelere rağmen 2019 yıl sonu yaklaşırken sonuçlandırılmıştır. ÇED gerekli değildir kararı verilen, Santralden çıkan atık suyun sadece bir bölümünü arıtmayı öngören atık su arıtma tesisinin yapım maliyeti ise sadece 12 milyon 140 bin liradır. Bunun yapılması için de EPK’nun geçici 8. maddede konulan sürenin sonuna sadece 1,5 ay kala ÇED gerekli değildir kararı verilmiştir. Ortada, bırakalım bir arıtma tesisini, başlayan inşaat dahi yok.
Kamuoyunun takdirine bırakıyoruz!
Proje Tanıtım Dosyasına (PTD) göre atık su tesisinin inşa süreci bir yıl ama, Bakan geçici izin belgesinin 6 ay için geçerli olduğunu, bu süre içinde kesin izin ve lisans için başvuru yapılması gerektiğini söylüyor. İznin verilmesi için atık su arıtımının yapılması gerekiyor ama tesisin yapımına bugün başlansa 1 yıl sonra tamamlanabileceğini belirten PTD raporundan Sayın Bakan’ın haberi yok belli ki. Yoksa, geçici işletme izni verilmesinin saçma olduğu gün gibi ortada. Bu habersiz olma hali mi daha kötü; yoksa bu bilinmesine rağmen geçici işletme izni verildiğinin ilan edilmesi mi? Kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.
Sayın Bakan, Yatağan TES’e geçici faaliyet belgesi verildiğini söylüyor. Bu göstermelik atık su arıtma tesisi projesinin sunulmuş olmasını, geçici faaliyet izni verilmesi için ciddi görmüş Çevre ve Şehircilik Bakanlığı; bundan kuşku duymuyoruz. Ancak geçici faaliyet izni verilmesinin hukuka aykırılığından da kuşku duymuyoruz. Özelleştirilmesinden yaklaşık 5 yıl geçmiş, Santralin katı atıkları ve atık suyunun yarattığı kirliliği gidermek için hiçbir şey yapılmamış, sürenin bitmesine 1,5 ay kala ÇED gerekli değildir denilen, kendisi yok, kağıt üstünde var proje Santralin kapatılmamasına yeter sayılmış olmalı.
MUÇEP olarak atık su arıtma tesisinin Santral ve yakıt sağlayan kömür ocaklarıyla birlikte ÇED sürecine tabi olması gerektiğini düşündüğümüzden, ÇED gerekli değildir kararının iptali talebiyle dava açılmıştır.
Kapubağ’daki, mevzuata uygun olmayan ve ağır metallerden radyasyona her türlü kirleticiyi barındıran, yeraltı sularını kirlettiği bilimsel incelemelerle ortaya konmuş olan atık su göletinin sızdırmazlığı için hiçbir önlem alınmamıştır. Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği eki listede Çevreye kirletici etkisi yüksek düzeyde olan işletmeler arasında ilk sırada sayılan Santralin, Yönetmeliğin 3 no’lu eki olan başvuru formuna hangi bilgileri yazdığını ve ek olarak hangi belgeleri sunduğunu bilmiyoruz ama, geçici de olsa işletme izni verilecek halde olmadığını biliyoruz.
‘Trajikomik’
Neredeyse 40 yıldır çevreyi, havayı, suyu, toprağı kirleten, AİHM’de mahkûm olmaya yol açan, kirlettiği havanın kalitesinin ölçümü yapılmayan Santrale, geçici işletme izni verilmesinden daha kötü bir uygulama olabilir mi? Bugüne kadar 45 bin kişinin erken ölümüne yol açtığı, bundan sonra da, her türlü önlem alınsa bile her yıl 280 insanın erken ölümüne yol açacağı bilimsel projeksiyonla ortaya konmuş bir Santrale sanki yeni işletmeye başlamış gibi ‘geçici’ işletme belgesi veriliyor. Buna trajik mi demeli, komik mi bilemiyoruz; en doğrusu trajikomik.
Santralin hem insanların yaşama, sağlık, çevre, barınma ve konut, beslenme gibi temel anayasal haklarını ihlal eden, hem çevre mevzuatına uygun olmayan faaliyetine devam etmesine izin verilemez. Artık bu trajikomik uygulamaya son verilmeli, özellikle Yatağan Termik Santrali (ve diğer termik santraller de) derhal kapatılmalıdır.
Çevre izin ve lisanslarını aldığı, çalışmasında sorun olmadığı ilan edilen, 1996’da mahkemenin kapatılmasına karar verdiği Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri hakkında (AİHM’in verdiği) kapatma kararı derhal uygulanmalıdır. Yıllardır süren hukuksuzluk sonlandırılmalı, doğa ve insan katliamı bir an önce bitirilmelidir. Kapatılan 6 santralin işletmecilerine Kapasite Mekanizması çerçevesinde verilen teşvikler iptal edilmelidir.