BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Milas Kent Konseyi’nin olağanüstü seçimli genel kurulu 11 Şubat Salı günü yapıldı.
Genel kurulda Milas Kent Konseyi Başkanlığı’na seçilen Dr. Çağlayan Üçpınar’ı ve yeni Yürütme Kurulu Üyelerini kutluyor ve başarılar diliyorum.
Başarılar diliyorum dilemesine de, mevzuat boyutu da dahil en genel anlamda günümüz koşullarında ne yazık ki ‘halâ daha’ demokratik katılımcı bir örgütlenmenin ayakları üzerinde durabilmesi hiç kolay değil, hatta çok zor.
Bunu en çok bilenlerden biriyim.
Hatta tıpkı bir çocuğun büyümesi ile ilgili geleneksel özetimizden yararlanarak söylersem, kent konseylerinin tarih içindeki yolculuğunun ‘düşe kalka’ yaşandığı ve dolayısıyla, bırakın ‘ayakları üzerinde durmayı’ sık sık ‘ayağa kaldırılması’ gerektiği de çok açık.
Burada öne çıkarılıp tutunulması gereken yine ‘gönüllülük’ oluyor.
Eğer ki ‘gönüllülük’ sahici ise bu, ‘kararlılıkları besliyor’ ve hep kolayca takılınan ve yoldan çıkaran ‘yılgınlık eşiği’ de her seferinde aşılmış, böylece meselenin önemli bir bölümü çözülmüş oluyor.
Bu, konunun ‘koruyucu boyutu’ … Bir de olanlar olurken ‘doğru teşhis ve tedavi’ adımı var.
Milas Kent Konseyi Başkanı Dr. Çağlayan Üçpınar, genel kurulda seçilmesinin ardından yaptığı teşekkür konuşmasında, bunu şu sözleriyle çok güzel ifade etti aslında:
“… Hep birlikte yapacağız, desteklerinizi bekliyorum …”
Birlikte, hep birlikte … Evet böyle yapılacak, böyle yapacağız …
Geleceği birlikte kuracağız!
…
Bu noktada, biraz geriye dönüp olanlarla-olmayanlarla ilgili bazı anımsatmalarda bulunmakta yarar var.
11 Şubat’taki genel kurulun ‘olağanüstü hâli’; en son 2 Temmuz 2019 tarihinde yapılan Milas Kent Konseyi genel kurulunda Milas Kent Konseyi Başkanlığı’na yeniden seçilmiş olan Mehmet Günlük’ün Ekim 2019’da istifa etmesinden kaynaklanmış, Günlük’ün istifasıyla ilgili açıklamasında “bazı kişi ve kişiler tarafından haksız yere eleştirildim, haksızlıklara uğradım, yalnız bırakıldım ve cezalandırıldım” şeklindeki sözleri, Konsey Yürütme Kurulu tarafından “açıklanmaya muhtaç” olarak değerlendirilmişti.
Milas Kent Konseyi Yürütme Kurulu’nun 11 Ekim 2019 tarihli BAKIŞ’ta “Biz de anlamadık, anlamlandıramadık!” başlığı ile yayınlanan haberde yer verilen açıklamasında, “Milas Kent Konseyi Yürütme Kurulu olarak, Sayın Mehmet Günlük’ün başkanlıktan ayrılma kararı ve açıkladığı gerekçeleri bizim de anlamadığımızı ve anlamlandıramadığımızı belirtmek isteriz. Çünkü, Yürütme Kurulu ve üyeleri ile herhangi bir sıkıntılı durum yaşanmamıştı. O nedenle, bu kurumda en yakın çalışma arkadaşları olarak, özellikle ‘yalnız bırakılma’ ve ‘cezalandırılma’ gerekçeleri, bizlerin ve insanların kafalarında oluşan soru işaretlerini gidermesi için, açıklanmaya muhtaçtır diye düşünüyoruz” denilmişti.
…
Milas Kent Konseyi’ne kuruluşundan bu yana emek vermiş, zamanını vermiş ve Çalışma Grubu Başkanlığı, Konsey Genel Sekreterliği ve Yürütme Kurulu Üyeliği yapmış bir hemşeriniz olarak ortaya çıkan böylesi bir tablodan duyduğum rahatsızlığın zaman içinde etkisinin azalacağını-azaltılacağını umuyorum.
Kent Konseyi örgütlenmelerinin gönüllü olarak yapılabilecekler üzerinde yoğunlaşılan yapılar olduğu düşünülürse, ortaya çıkan tablonun ne denli yaralayıcı olduğu daha bir anlaşılır.
Ama bu konu, ‘konu’ olarak, yani ‘sorun’ haline gelmeden-getirilmeden, dolayısıyla büyümeden-büyütülmeden öylece kaldı. Doğrusu da buydu zaten. (Elbette “ilerde” bu konuyla ilgili bazı hatıralar dile-gündeme getirilebilir. Bu ihtimalin, kent konseyi gönüllüleri için bir yere kadar can sıkıcı olabileceğini kabul etmek gerekiyor. Ama ‘deneyim kazanmak’ dediğimiz tam da böyle bir şey işte: İlle de kazanılıyor!?)
Benim, biraz da bu konudan yararlanarak varmak istediğim yer ise başka …
Hepsi ‘gönüllü olarak sürece dahil olan’ kişiler olduğu varsayılan kent konseyi gönüllülerinin üzerinde ortaklaşacakları tek eksen, çalışma grupları ve yerel meclisler gibi demokratik-katılımcı mekanizmalar aracılığı ile yurttaşların yerel yönetime katılımlarının sağlanmasıdır.
Elbette bu durum, yönetim pratiği yerine önerilen ‘yönetişim’ kavramı ile beslenmeye, geliştirilmeye çalışılan çok uzun bir süreci gereksinmektedir.
Dolayısıyla, kent konseyi pratiklerinin böylesi ‘ortak akıl platformları’ yerine ‘akıllara zarar hesaplaşma zemini’ durumuna getirilmesi, en basit anlamıyla ‘olacak iş değildir’!
…
Son birkaç yıldır, Milas Kent Konseyi’ndeki “düşüş”ün herkes farkında …
Türkiye Kent Konseyleri Platformu ya da Muğla Kent Konseyleri Birliği toplantılarında temsil edilmenin de ‘bir şey’ ifade ettiğinin farkındayım ama bu, zaman zaman, yapılamazsa olmaz birçok çalışmanın yapılamadığı bir tablo içinde bir anda ‘hiçbir şey ifade etmez’ hale geliveriyor …
Tanıdık-bildik eleştiri deyişiyle: “Tabeladan ibaret bir yapı”!…
Milas Kent Konseyi’nin kuruluş dönemindeki coşkunun, motivasyonun azalışı, etkinlik alanının giderek ‘Yürütme Kurulu toplantıları’ ile daralmış olması sonucunu doğurmuş, bu da ‘Yürütme Kurulu’nu sıradan bir ‘Yönetim Kurulu’ haline hızla yaklaştırmıştır.
Çalışma grupları ve meclislerle hareketlendirilemeyen bir süreçte geleneksel ‘yönetme alışkanlığı’nın kendini kaçınılmaz şekilde yeniden ve yeniden üretmesinden daha doğal ne olabilir!?
Oysa ki ‘küçük küçük’ o kadar çok çalışma yapılabilir ki!
Milas’ın mahalle-köylerinde bir dönem ‘mahalle meclisleri oluşturuyoruz’ çağrı-duyurusuyla başlatılmış toplantılar ‘ısrarla’ sürdürülebilir örneğin … Bu toplantıların ‘mahalle meclisleri’ne evrilebilmesinin ne denli güç ve bu anlamda oldukça zor-zorlu bir süreci gereksindiğinin elbette farkındayım ama ‘ısrarlı toplantı’ yönteminden, böylesi bir ‘çalışkanlık’tan başka bir yol öneren var mı?
Kolayı, kısası varsa, önerse ne güzel olur. Hele hele bir de ‘hemen’ yapılabilse …
…
Başta da söyledim: Niyetim, ‘istifanın nedenleri’nin peşine düşmek falan değil.
İçtenlikle ve ısrarla ama ille de ‘gönüllü olarak’, özveriyle çalışılsın vurgusu yapmaya çalışıyorum.
Buna da -Milas Kent Konseyi’nde yıllarca çok çalışmış bir yurttaşınız olarak- hakkım olduğunu düşünüyorum.
…
Vekaletçi modelde, sizin adınıza birilerinin geleceği kurgulayıp kurmasına dair o kadar çok kötü örnek var ki … Şimdilerde alttan alttan yürütülen bir gündem haline getirilen ‘Kanal İstanbul’ bunun en uç örneği!
Ülkeyi yönetme vekaleti verilmiş kişi, “Yapılacak!” demişse tartışma bitmiş oluyor ve nihayetinde “İsteseniz de istemeseniz de Kanal İstanbul yapılacaktır” denilebiliyor.
Bu anlamda ‘geleceği birlikte kurmak’ kolay iş değil. Engeller engeller …
11 Şubat genel kurulunda yeterince gündem oluştu: Eğitim, tarımsal üretim, tohum bankası, hava kirliliği-doğalgaz, geri dönüşüm, Milas’ın depremselliği, ‘engelsiz kent’ … Bu yoğun gündemi omuzlayacak çalışma grupları ve meclisler oluşturulacak, her şeyden önemlisi ‘çalıştırılacak’ … Engelleri aşa aşa …
…
Yıllar önce ‘Geleceği birlikte kuralım’ çağrısıyla yola çıkan Milas Kent Konseyi’ne kolaylıklar dilerim.
Kolaylıkların da yüksek, çok daha yüksek gönüllülük düzeyleri ile mümkün olduğunu yinelemek isterim.
Büyük Şehir
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU –
Bir değil hallerin beş değil
Nasıl anlatsam hepsini bir bir
Nasıl bağlansam sana nasıl, büyük şehir.
Yüz tane kolum olsa kucaklamaya yetmez
Tepeden tırnağa dudak kesilsem bitip tükenmezsin.
Anten misali gerilse bütün damarlarım
Nasıl duyarım semt semt bucak bucak seni
Nasıl sararım?
Büyük hastanelerinde yatarım insan dolu,
Büyük gemilerine binerim mahşer,
Hanların dolu, hamamların dolu…
Gel gör ki her Allahın günü
Göz göze, diz dize
Tramvayda, sinemada, meyhanede, mabette.
Herkes kendi murdar karanlığına gömülmüş
Herkes gurbette.