Songül KARAKOÇ BÜYÜKTAŞ
Yaşadığımız toplumda kadın olmak ne çok zor… Aslında insan olmak da çok zor ama, kadın olunca maalesef 1 – 0 yenik başlıyorsun hayata.
Ben hiçbir zaman cinsiyetçi olarak hayata bakmak istemem ama yaşadığımız şu coğrafyada bunu düşünmemek sanki imkânsız gibi.
Bu yazımda yine kadını ele almak zorunda kaldım. Toplumun kadına bakış açısı, 21’inci yüzyılda yaşıyor olmamıza rağmen hiç değişmiyor gibi. Sürekli kadını kendi malı gibi ya da cinsel obje gibi görülmesi benim canımı çok acıtıyor.
Kadın her alanda kendini ispatlamış olmasına rağmen yine de kadın olmasının cezasını her kademede yaşamıştır. Çünkü bedenlerine ilişkin hissettikleri yoğun kaygılar, kadınları yaratıcı hayatlarından ve sevdiği başka şeylerle ilgilenme gücünden büyük ölçüde yoksun bırakmaktadır. “Uslu dur, pürüz çıkarma; fazla derin düşünme; büyük düşüncelerin olmasın; sadece düşük profili sürdür; karbon kopya gibi ol; nazik ol; hoşlanmasan da, uymasa da, doğru büyüklükte olmasa da ‘evet’ de” ve bunun gibi uyarıların sözcüsü olmak zorundadır.
Kadınlar kalemlerini bıraktılar; sözcüklerini kilitlediler; şarkılarını susturdular; sanat çalışmalarını durdurdular ve kadının hayatı bir küle döndü ne yazık ki. İşte hayatı askıya alınan, yalnızca erkeğin müsaade ettiği kadarıyla kendilerine ayrılan alanda verilen rolü ezberlemeye çalışıyor kadın.
Lütfen artık kadının kendisinin de sizin kadar yaşama hakkının olduğunu unutmayın. Kadınlar da çocuk yetiştirirken oğullarına; kadının da en az erkek kadar hakları olduğunu, adam gibi davranmalarını ve barbarlık yapmamaları gerektiğini öğretsin. O şekilde eğitsinler diyorum.
Kadın cinayetlerini kınıyorum.



