BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
TARİH: 19 Kasım 2025. YER: TBMM koridoru.
Gazeteci Alican Uludağ, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerine katılmak için gelen Bakan Abdulkadir Uraloğlu’na Gebze’deki yıkımı soruyor:
“Sayın Bakan merhaba. Gebze’deki yıkım nedeniyle Ulaştırma Bakanlığı olarak soruşturma başlattınız mı?”
Ve ardından diyalog şöyle sürüyor:
YANIT: Bu konuda yeterince konuşuldu.
SORU: Ama yıkım nedeni halen açıklanmadı?
YANIT: Şu an bütçe görüşmelerine gidiyorum.
SORU: Bina metro inşaatı nedeniyle mi yıkıldı?
YANIT: Sen kim oluyorsun da bana bu soruları soruyorsun?
YANIT: Gazeteci kimliğimle soruyorum, orada 4 insan öldü!
…
Bu hafta her şeyi bir yana bırakıp, sadece ve sadece, Ulaştırma Bakanı’na sorularıyla ulaşmaya çalışan Gazeteci Alican Uludağ’a, Bakan’ın “Sen kim oluyorsun da bana bu soruları soruyorsun” diyebilme hadsizliğine tepkimi yazmak, dolayısıyla bu konuya bir kez daha dikkat çekmek istedim.
Gazetecilere yönelik -üstelik bugüne dek birçok kez muhatap olduğumuz- bu sinir bozucu muameleye ilişkin bir şeyler yazmazsam olmazdı. Bunlar kendilerini ne zannediyorlar Allah aşkına!
…
Konu, Bakan Uraloğlu’na Gebze’de dört vatandaşımızın yaşamını yitirdiği bina çökmesi olayının metrodan kaynaklı olduğu yönünde yoğun-yaygın şüpheler ve sonrasında metro güzergahında bulunan bazı binaların çökme riski nedeniyle boşaltılması nedenli soru yöneltilmesinden ibaret. Hepsi bu!
Siyasetin dünyasında iseniz, başta size muhalif siyasetçiler ve size tepki gösteren vatandaşlar olmak üzere, elbette en çok da gazetecilerin soruları, eleştirileri, tepkileri karşısında ne yapmanız ve ne yapmamanız gerektiğini bilerek davranmanız gerekir. Paniğe kapılmaksızın, bağırıp çağırmaksızın, saygısızlık etmeden, asla karşınızdakini küçümseme izlenimi vermeyen bir vücut dili, yüz hâli (mimik) ve sözcük seçimi ile konuşmayı biliyor olmalısınız. Başka türlüsü, gerçek anlamda bir ‘cehalet örneği’, ‘tam bir eğitilmemişlik skandalı’ olur, oluşturur. (Elbette ‘siyaset eğitimi’ alanında!)
…
Kocaeli’nin Gebze ilçesinde 7 katlı bir apartman. Aslan Apartmanı. Çıplak gözle görülür çökme riski nedeniyle koca binada bir tek aile kalıyor. Üstelik bu apartmanın hemen yanıbaşındaki bina ile ilgili olarak, 26 Mayıs 2025 tarihinde, metrodan kaynaklanabileceği şüphesiyle araştırılma yapılması istemiyle Ulaştırma Bakanlığı’na ‘binamızda çatlaklar oluştu’ dilekçesi bile verilmiş …
Tarih: 29 Ekim 2025. Saat: 06:57. Aslan Apartmanı çöküyor.
‘Yüksek kira sorunu’ nedeniyle bir türlü çare üretemeyip o binada ikamet etmek zorunda kalan 5 kişilik Bilir ailesinden Baba Levent Bilir (44), Anne Emine Bilir (37), Çocuklar Nisa (14) ve Emir (12) yaşamlarını yitiriyorlar, 18 yaşındaki Dilara ise, Bilir ailesinin enkazdan sağ olarak kurtarılabilen tek üyesi … Çok acı! Kahredici bir büyük acı. Ne yazsam? …
12 yıllık bu yeni binanın çökme nedeniyle ilgili olarak şu ana dek herhangi bir açıklama yapılmış değil. Bu da gazeteciler için ‘yeterli’ bir soru sorma nedenidir. Gazeteci soracak, ilgilisi, yetkilisi her kimse yanıtlayacak, öyle değil mi! Bu iş, bu ilişki bu kadar basittir aslında. Ama, sevgili ülkemin atanmış bakanları bu tabloyu içinden çıkılmaz hale getirmekte oldukça mahirler!
Sorun, bakanların, kendilerini vatandaşına karşı değil atayanına karşı sorumlu hissetmeleri gibi çok sıradan, çok basit bir nedene dayanıyor aslında. Vatandaşlarına karşı sorumluluklarını bilip davranabilseler mesele kalmayacak. Ama ‘mevcut rejim’ buna uygun bir ortam ve bağlı olarak da bir eğitim-öğretim olanağı sunmuyor ne yazık ki. Ve haliyle, atanmışlar atanmışlık ruh haliyle saçmalıyorlar böyle. Ölüp giden sevgili vatandaşlarım bile engel olamıyor buna. Ve yaşanmışlıklardan öğrenmek gibi bir vasıf da kazanamıyorlar bir türlü. Tam bir kısır döngü! Ve kaçınılmaz olarak çok yönlü, çok aktörlü ‘sinir bozucu’ bir ilişkisizlik hali! Gazetecilerle ilişkisizlik bunlardan sadece biri. Gazeteci ile ‘siyasetçilik eğitimi’ne kapatılmış bakanlar arasındaki ilişki(sizlik) de bu yüzden kolayca ‘kaza mahalli’ haline geliveriyor.
…
İzninizle, kim olduğumu bilerek yani bir gazeteci olarak ‘bile-isteye’, sevgili meslektaşım Alican Uludağ’ın sorularını yineleyerek Bakan Uraloğlu’nu bu vesileyle haddini bilmeye, gazetecilerle ilişkiler konusunda terbiyeye davet etmek ve bu vesileyle, bizi biz yapan, bir yönüyle bizi terbiye eden Sevgili Öğretmenlerimizin gününü kutlayıp noktalamak istiyorum …
1. Akse Sapağı Metrosu inşaatı sırasında tünel kazma işlemi sırasında yeraltı suyuna denk gelindi mi? Bu sırada yeraltı suyu boşalması yaşandı mı? Bu durum yaşandıysa, hangi tedbirler alındı? İlgili kurumlar uyarıldı mı?
2. Yıkılan Arslan Apartmanı’nın hemen yanında bulunan binada oturan bir vatandaş, Ulaştırma Bakanlığı’na 26 Mayıs 2025’te metro inşaatı nedeniyle binada çatlakların meydana geldiği yönünde şikayette bulundu. Belgesi ekte. Hatta o bina yıkılırken bu şikayette bulunan bina da ağır hasar aldı. Ulaştırma Bakanlığı 24 Haziran’da gerekli incelemelerin ve çalışmaların yapılması için talimat verildiğini o başvurucuya bildirdi. Hatta o binaya gelinerek yetkililer inceleme yaptı ve rapor hazırladı. Şimdi, o raporda hangi tespitlerde bulunuldu, kamuoyuna açıklayacak mısınız?
3. Ulaştırma Bakanlığı olarak bu riski bildiğiniz halde yaşanan yıkım nedeniyle kendi iç bünyenizde soruşturma başlattınız mı? Hangi bulguları tespit ettiniz?
4. Gebze-Darıca Metro Hattı’na ait 2017 tarihli Akse Sapağı İstasyonu Kazı İksa Raporu’nda, yıkılan binanın karşısındaki yapıların kamulaştırılması ve tahliye edilmesi gerektiği belirtilirken kazı sırasında oluşabilecek sorunların yakından izlenmesi gibi ifadeler dikkat çekti. Akse Sapağı İstasyonu Kazı İksa Raporu’na göre bu istasyonun çevresindeki binaların kamulaştırılması gerekiyordu? Aradan geçen yıllarda bu binalar neden kamulaştırılmadı?
5. İnşaat nedeniyle oluşacak yer değiştirme hareketlerini izlemek için uygun bir enstrümentasyon sistemi kuruldu mu?
6. Bilir ailesinden 4 vatandaş doğrudan ihmaller nedeniyle hayatını kaybetti. Ulaştırma Bakanlığı olarak siz, o binalardaki çatlakları biliyor muydunuz? Yeterli önlem alınsaydı bugün o insanlar ölmeyecekti. Şimdi Ulaştırma Bakanı olarak geceleri rahat uyuyabiliyor musunuz? İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?




