BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Su yaşamdır. Susuz yaşam olmaz. Bunu bilmeyenimiz yok.
‘İklim değişikliği’ koşullarında başımıza gelecek ‘küresel ısınma’ ve ‘kuraklık’ başta olmak üzere yıllardır yazılagelen felaket senaryolarını da duymayan kalmış mıdır? Sanmam.
Devlet Su İşleri’nin (DSİ) 1954 yılı mevzuatında Temmuz 2018’de yapılan ‘el çabukluğu’ değişiklikle ‘su temini’ yatırımları da belediyelerin sırtına yükleniverdi. Böylece orta yerde, yıllar içinde ‘hizmet alımı ağırlıklı’ çalıştırıla çalıştırıla iş görme kabiliyetleri azaltılarak içi büyük ölçüde boşaltılan DSİ diye bir kurum kalmamış gibi oldu.
Devlete (merkezî yönetim anlamında) ‘su’ diye bir iş bırakılmamışsa, DSİ’nin; alanı ‘yukardaki masa başından koordine ediyormuş, yönetiyormuş gibi yapması’ dışında ne kalmıştır geriye?
Zaman içinde zaten çaptan düşürülen DSİ’nin işlerinin belediyelere aktarılmasının, yerel seçimlerde iktidarı yenilgiye uğratan muhalefetin ‘başarısız olması için ne gerekiyorsa yapmak’tan başka bir nedeni olabilir mi?
Ne güzel memleket! İşine gelen alanlarda merkeze aktar, işine gelmeyince de yerele havale et!
Galata Kulesi Kültür Bakanlığı’na, Milas-Bodrum Havalimanı’nın tapusu Devlet Hava Meydanları İşletmesi’ne, su temini işi ise belediyelere … Özlem hanım AK Partili olunca gelsin İller Bankası’ndan krediler, gelsin ‘AAK plakalı’ hizmet araçları … Diğerlerinin işlerini ‘yokuşa sür’. Yorulsunlar. Beter olsunlar. Bıksınlar. Başarısız olsunlar da ne olursa olsun. Sonra vatandaşa dönüp, “Görüyorsunuz cehapeli belediyeler hep böyle” densin … Böyle siyaset mi olur! Olmaz olsun böyle siyaset!
Yıllardır DSİ’nin yapmadığı işler yüzünden birike birike büyümüş su sorunumuzun belediyeler eliyle mucizevî şekilde çözülmesi beklenebilir mi! Elbette ki hayır.
Başta CHP’nin kazandığı belediyeler olmak üzere muhalefetteki yerel yönetimleri her bakımdan “silkelemeye” çalışan iktidarın oluşturduğu olumsuz koşullarda yatırım yapılabilmesi ne mümkün!
Şimdi oturmuşlar, giderek büyüyen susuzluk belası faturasını belediyelere kesiyorlar ve çok ters bir duygu durumu içinde neredeyse vatandaşın mut(su)suzluğundan mutluluk duyacaklar adeta. Belki de bazılarının yüzünde her an gevrek gevrek gülümsetecek minik minik mimikler birikiyordur, kim bilir?
Bu durumun çok sinir bozucu bir rezalet olması bir yana, çözüm yollarının bulunmasında telafisi imkansız çok büyük zaman kayıpları yaşıyor olmamıza da dikkat çekmek istiyorum.
İktidar siyasetçilerinin siyaset işlerini bir de: “Cehapeli belediyeler yapmıyor/yapamıyor, yapmayı akıl etseler de yolsuzluk yapıyor, savcılar da bu iddiaları soruşturuyor” gibi bir klişe üzerinden yürütmeye çalışmaları, ülkemizi adeta kara delik benzeri bir uçurumun kenarına getirmiş durumda.
Bu tablo içinde, susuzluk sorunlarını çözme derdine düşürülmüş -özelde- denize kıyısı olan kentlerimizdeki belediyelerimizin, ‘baraj’ ve de ‘sondaj’ projelerinin yanı sıra denize ya da deniz suyuna sarılmayı bir çıkış yolu olarak görme eğilimleri ise giderek artıyor. Bu anlamda söylenenlerse susuzluk tehdidi altındaki insanlarımıza mantıklı, uygulanabilir geliyor. Oysa durum hiç de bu kadar kolayca kabul edilebilecek bir seçenek sunmuyor …
Jeoloji Yüksek Mühendisi / Tıbbi Jeoloji Uzmanı Dr. Eşref Atabey, “Bodrum’a içme suyu temini için Ekinambarı kaynağı tuzlu suyunu arıtma tesisi kurulması ve çevreye etkileri” başlıklı 24 Ağustos 2025 tarihli raporunda bu konuya dikkat çekiyor.
Basında “Bodrum’un Su Sorununu Ortadan Kaldıracak Tesis Kuruluyor” başlıklı haberlerle sunulan projenin sorunu çözmek bir yana, ‘çok sorunlu bir proje’ olduğunu belirten Atabey, ‘Tuzlu Su Arıtım Tesisleri’yle ilgili 20 soru sorduktan sonra Bodrum’a, ileriye yönelik olarak su temininde Dalaman Çayı’ndan su tahsisi seçeneğini dile, gündeme getiriyor.
Batı Akdeniz Havzası Su Tahsis Planı ve Eylem Planı’nın 4 Haziran 2025 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararıyla yürürlüğe girdiğine, bu kararın, havzalar arası ve havza içi su transferlerine izin verdiğinden Bodrum ve Aydın’a Dalaman Çayı’ndan su tahsisi yapılabilmesinin yolunun açıldığına dikkat çekerek, “Bodrum, Ören ve Milas Alt Havzalarından, orta ve uzun vadede Bodrum’un su ihtiyacının karşılanabilmesi için öncelikli olarak; Bodrum’un nüfus baskısının azaltılması, Su tasarrufu yapılması, Kayıp oranının iyileştirilmesi, Yağmur suyu hasadı, Sektörlerin ihtiyacı olan suyun ekonomik kullanılması gibi önlemlerin yanısıra, başta mevcut yer altı ve yer üstü rezervuarlarından kömür santrallerine su tahsisi yerine, yaşam ve su hakkı için insanlara suyun tahsis edilmesi gerekiyor” diyor Eşref Atabey.
Raporda dikkat çekilmesi gereken bir başka bölüm ise “Suyun kullanımında öncelik sırası”.
Suyun miktarı, kalitesi, havzanın özelliği, zorunlu ihtiyaçlar ve şartlar başka türlü bir çözüm yolu gerektirmedikçe, su kaynaklarının kullanımında öncelik sırası şöyle belirtilmiş:
1. İçme ve kullanma suyu ihtiyacı, 2. Çevresel su ihtiyacı, 3. Tarımsal sulama ve su ürünleri yetiştiriciliği, 4. Enerji üretimi ve sınai su ihtiyaçları, 5. Ticari, turizm, rekreasyon, madencilik, taşıma, ulaşım ile sair su ihtiyaçları ve 6. Su kaynağının yeterli olması halinde, havza planları çerçevesinde kaynağın birden fazla amaçla kullanımına öncelik sırası gözetilerek izin verilebilir.
Raporda “Suyun Yönetimi ve Tasarrufu” ve “Yağmur Suyu Hasadı Yapmak” ara başlıklarının ardından ‘Sonuç’ bölümünde ise şöyle deniliyor:
“Bodrum’a su temini için, uygun yerlerde yer üstü barajları yapmak yerine yer altı barajları inşa etmek.
Yer altı barajlarıyla; Daha fazla su sağlanır, Kamulaştırmaya gerek yoktur ve Çevre yıkımı ve erozyon olmaz.
Bodrum Alt Havzası’ndaki içme-kullanma suyu ihtiyacının karşılanabilmesi için, Gökçeler Barajı, Bozalan Barajı ile Gökpınar Barajı’nın mümkün olan en kısa sürede işletmeye açılacağı ve bu işten sorumlu kurumun, 2025-2029 döneminde DSİ Müdürlüğü olduğu belirtilmektedir.
Derelere önünü tıkayarak suyu hapsetmek çözüm değildir. Barajların 4 faydası yanında 33 zararı bulunmaktadır.
Yörede dereleri besleyen devamlı kaynak kıt olduğundan, barajı beslemek için yağmur suyu beklenmektedir. Baraj gölünde biriken suyun yarısı da buharlaşmayla kaybolmaktadır.
Alternatif olarak düşünülen, gerek Ekinambarı ve gerekse Turgutreis’te deniz suyu arıtımı yatırım maliyetleri diğer su temin yöntemleri ile değerlendirildiğinde ekonomik olmaktan uzaktır. En son tercih edilmesi gereken içme ve kullanma suyu temin yöntemi olarak değerlendirilmelidir.
Turgutreis deniz suyu arıtma tesisinin çevreye verdiği zararlardan dolayı oluşabilecek ekonomik etkilerin değerlendirmede dikkate alınması gerekmektedir. Dalaman Çayı’ndan Aydın’a su transferi projesinin onaylandığı belirtilmektedir. Öncelik havza içinde susuzluk çeken Bodrum, Milas, Yatağan, Datça, Marmaris, Ula ve Menteşe’nin su ihtiyacının karşılanmasıdır.
Uzun vadede Bodrum’a Dalaman Çayı’ndan su tahsisi için önce HES’lerin birkaçı iptal edilmelidir. Dalaman-Ortaca içme ve kullanma suyu ihtiyacı, sektörel ihtiyaçlar (tarım, sanayi, hizmetler, turizm, hayvancılık, madencilik, enerji, balıkçılık gibi), doğal ekolojik dengenin korunması parametreleri gözetilerek, ancak suyun fazlası Dalaman Çayı’ndan alınmak suretiyle havza içi transferiyle Bodrum’a aktarma yapılabilir.”
Ve son dakika!
Bu arada, çok yeni bir başka haber de, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın, “Tüm Muğla kıyı şeridini cazibeyle besleyecek Dalaman Çayı’ndan içme ve kullanma suyu tahsisi için DSİ’ye başvuruda bulunduk” açıklaması.
Bence ‘iyi haber’ …
Kutlu olsun
Büyük zaferimizin 103’üncü yılı ve 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.




