Yılmaz Kaya AYLANÇ –
Hayatın pek çoğumuz için güzel olmadığı, çoğunlukla da kötü olduğu dönemleri yaşıyoruz. Bu sadece ekonomide veya adalette değil. Hemen her konuda, ülke nüfusunun büyük kısmı bu durumda!
Çok küçük bir azınlık inanılmaz güzellikler içinde yaşamakta.
Neden böyle derseniz, iktidarın tercihleri derim. Yani halkın tercihleri doğrultusunda iktidara getirdiği parti, kendi tercihlerini zenginlerden yana kullanmakta.
Peki, iktidar tercihlerini zenginden yana kullanıyorsa, bir sonraki seçim kendini seçen fakat durumu kötü olan bu kesim yeniden aynı iktidara neden oy veriyor? Güzel soru değil mi? Evet, bilim insanları, neden?
Buna pek çok kesimden pek çok yanıtlar geldi. Sadece bir şey değil, her kesimin kendine göre bir yanıtı var-dı!
Neden böyle bir son kelime yazdım, bu kez daha farklı bir durum var sanırım. En azından şimdilik!
Çünkü bir şey geriye doğru çekilebilir, ancak bir yere kadar. Sonra çekilecek yer kalmayınca işler değişebilir. Sanki o zaman gelmekte.
Yine de belli olmaz. Bakarsınız şapkalardan tavşanlar çıkabilir ve kimsenin akıl sır erdiremediği bir sonuç yeniden yaşanır mı?
Bilmem. Buna önce halk, sonra iddiası olanlar ve onların örgütlediği çoğunluk olan iyiler karar verecekler.
Biz normalinden bakarsak, yeni bir strateji uzunca bir zamandır uygulanagelmektedir. Burada başrol CHP’nin!
Üzerine o kadar gidilen başka bir parti önceki zamanlarda görmedik değil, ama o parti ile konu çok daha farklı ve ortak payda yurt genelinde yoktu. Oysa CHP toplumun her kesiminden olumlu görüş alan ve bu toplum kesimlerine sorunlarını çözme anlamında beklenen yanıtları verebilen bir yaklaşım içinde.
Genel Başkan Sayın Özgür Özel seçildikten sonra birkaç kez daha seçilmek durumunda kaldı. Hatta o kadar çok partisi ile uğraşmak zorunda kaldı ki, asıl ülke sorunlarının, unutulmasa da geri planda kaldığı zamanlar oldu.
Şimdilerde yeniden ülke sorunlarına öncelik verse de, iktidarın tüm olanakları ile üzerine gidiyor olması, enerjisinin önemli kısmını almaya devam ediyor.
Yerel seçimleri kazandığı ilk günleri ile şimdiki günleri arasında ciddi farklar ortaya koymakta. İlk günlerde çok önemli bazı konularda farklı düşünürken, şimdilerde görüşü değişti. Sorsanız belki de pişman olmuş olabilir. Ancak uzunca süre sonra da olsa doğruyu bulmuş olması da önemlidir.
Neydi bu önemli konu? Erken seçim.
CHP, her alanda ve ortamda erken seçimi zorlamalıdır. Bunun için de her yolu denemeli, her konuyu değerlendirmeli ve her şartı tartmalıdır.
TBMM içinde ana muhalefet olmanın etkinliğine bakalım.
2024 yılında TBMM’ne toplam 904 kanun teklifi sunulmuş, bunun 307’si CHP’ye ait. 209’u DEM, 119 teklif Deva, 57 teklif İYİ Parti, 26 teklif YRP ve 26 teklif de MHP tarafından sunulmuş. 23 kanun teklifi kabul edilmiş ve bunların hepsi iktidar partisine ait. Yani muhalefetin tek bir teklifi dahi kabul görmemiş.
Yine aynı yıl TBMM’ne 13 bin 347 soru önergesi verilmiş. Bunun 5 bin 500’ü CHP’ye ait. Yanıtlanan önerge sayısı dörtte üç. Ancak çoğunun yanıtı havanda su dövmek misali.
Araştırma önergesi ise toplam 1382 olduğu halde bunlardan sadece beşi kabul edilerek komisyon kurulmuş. Bunlar da; İliç maden kazası, bebek ölümleri, kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılık, yapay zeka ve çocuklara yönelik şiddet ve istismar olmuş.
Şimdi soru şu, TBMM’nde muhalefetin sadece adı var olmuyor mu? Hiç bir kanun teklifiniz kabul görmediği gibi önergeleriniz de kale alınmıyor. Bu durum gelecek seçime kadar da böyle devam edecek.
Yeni düzende zaten TBMM etkisiz, yetkisiz gibi durmuyor mu?
Muhalefet, toplumun her kesimiyle parti kurumsal kimlikleri olmadan halk ile buluşarak kendi programı doğrultusunda iletişim içinde olmalı ve onlar ile birlikte daha ses getirecek eylemlere imza atmalıdır. Bu anlamda toplumun örgütlü kesimleri olarak özellikle sendikalar ülkenin içinde bulunduğu bu duruma ne demektedir? Sadece konuşarak olmadığını görmediler mi? Eylemlilik konusunda ana muhalefet ile koordineli olmalarını sağlayacak görüşmeleri CHP gerçekleştirmelidir. Sadece sendikalar mı, tabii ki hayır.
Bu anlamda şu anlaşılmalıdır, muhalif olan geniş halk yığınları tarafından mevcut durum iyi anlaşılmalıdır. Muhalefet bunu iyi anlatmalıdır. Bu sorunlar bir partinin, bir kesimin, bir örgütlü yapının sorunu değildir. Bu sorunlar taraflı tarafsız her kesimin ortak sorunudur. İktidar partisine oy veren milyonlarca yurttaşların da. Öyleyse bu sorunu hep birlikte çözmek, mevcut uygulamalara karşı çıkmak, hep birlikte hayır demek, hep birlikte yeter demek gerek. O nedenle, ana muhalefet bu halk kesimlerine önderlik yapmalı ve erken seçime iktidarı zorlamalıdır. Ben burada, koskoca yüz yıllık partiye şunu yap bunu yap diyecek değilim.
Ancak yetmiş sekiz kuşağı olarak yapacak birçok şey olduğunu biliyorum. Bunların ilki, taraflar ile irtibat kurarak geniş bir halk cephesi yaratmaktır. Bu cephe kurulur ve yürüyüşe geçerse su olup akar.
Halka rağmen bir şey yapılamaz, yeter ki halkı haklı bir konu için doğru şekilde harekete geçirin.
Bugün bunu da yapacak olan ana muhalefet partisidir. Yeter ki isteyelim, cesaret ile.
Halk çok zor durumda!



