BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Göz gözeyiz. Gözbebeklerimizde sorular büyüyor. Hızla büyüyoruz. Sorulara sarılarak; sorularla sarmaş dolaş. Başka bir aynamız yok. Birbirimizi görüyoruz yansılarımızda. Aynılaşıyoruz. Hastalık derecesinde aynılaşıyoruz. Aramızda göçün kaçın hesabı olmadan. İçten.
Bir uçtan bir uca koskoca ovada zeytinlerle birlikteyiz. Yağmurlar da artık yanımızda. Bu kimbilir kaçıncı buluşmamız onlarla ve yine kaçıncı suskunluk hâlimiz kimbilir. Ama bazı bazı suskunluklar en güzel yanıtlara bedel. İyi ya da kötü, bedel olmadan, bedeller ödenmeden yaşanmıyor ki. Az ya da çok. ‘Neye göre’ diye bir kıyas yapabilmek için değil, lafın gelişi. En doğrusu bu. Yoksa içimiz dışımız, tedavisi imkansız hastalıklara gebe. Sağım solum saklanmayan ebe, sobe!
Çocuklaşıyoruz. Zeytin ağaçlarının mucizevî etkisi diyebilirsiniz. Hatta, birazcık abartıp ölümsüzleşebilirsiniz … Bunun için ille de yağmurlar gerek. Yağmurlar akmalı gökyüzümüzden. Topraklar büyümeli yağmurlarla. Hepsi bir yana, geliş gidiş, uçsuz bucaksız bir gökyüzü görüntüsü sağanak yağış altında, her şeye bedel. Renklerden renk beğenmenin tam zamanı. Örnekse: Güneşsiz bir koyu turuncu. Çok güzel bir turuncu. Yeterince turuncu. Nereden başlayıp nerelere gideceği bilinmeyen bir turuncu. Bayram. Bayramların en güzeli. Hiç durmamacasına bir yolculuk bayramı. Yanıbaşımızda zeytin yeşiliyle sessiz, sakin bir kucaklaşma bayramı. Şenlik. Turuncu ile yeşilin, bir de mavinin şenliği. Yeterli.
Aradığımız tüm ara renklerle tam orada, o ovada buluştuk. İçimiz kuşlar kadar hafif, kanatlanıp uçuştuk. Gökyüzüne doluştuk. En çok da çocuklar. Çünkü sevinmeyi en iyi onlar biliyor. En çok onlar gülebiliyor. Zeytinler, bu yüzden onları daha çok seviyor. Gözlerinden belli.
İyileşiyoruz. Zeytinler iyi geliyor bize. Gövdeleriyle sislerin içinden umut veriyorlar usul usul, sessizce.
…
Gelelim ‘samimiyet testimiz’e …
SGK’nın, bazı ilaçların bedellerini 65 yaş üstündeki sigortalılarına ödememesiyle ilgili olarak bir vatandaş tarafından açılmış olan dava sürüyor, ilk duruşma da bu ayın sonuna doğru yapılacak. Vatandaşın, ilaç bedellerinin ödenmesi için ‘tedbirin kaldırılması talebi’ birinci derece mahkeme ve ardından istinaf mahkemesi tarafından reddedilmiş. “Elbette bu, davanın kaybedilmesi değil ama fazlasıyla kötü kararlar!” diyor vatandaş ve ‘Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin dezenformasyon yapıldığı iddiası üzerine de şöyle sürdürüyor:
“Dezenformasyonla Mücadele Merkezi dezenformasyon yapıyor aslında. Bu yılın Temmuz ayından bu yana geçen 4 ayda konulan kanser teşhisi ve buna göre immünoterapi planlanması yapılmasına rağmen tedavim başlatılamadı. İlk adımda, SGK’nın ödeme listesindeki bu ilaçların bedelini, yaşı 65’in üstündeki yurttaşlar için ödemediği ortaya çıktı. İkinci adımda, bu ilaçlara erişim, sektörün euro kuru düzenlemesi/zam beklentisi nedeniyle mümkün olamadı. Konuyu hukukun alanına taşıyıp dava açtım. Birinci adım mahkeme ve ardından da istinaf mahkemesi, konunun yaşamsal önemi nedeniyle ‘tedbirin kaldırılması ve ilaç bedellerinin ödenmesi’ yönündeki ön talebimizi reddetti. Davanın ilk duruşması bu ayın sonuna doğru yapılacak. Ülkemizde hukukî süreçlerin çok uzun sürebildiği düşünülürse, bu hayati önemdeki davam kim bilir ne zaman sona erecek ve bu sırada, zaten dört aydır geciken tedavim kim bilir daha ne kadar süre gecikecek? Böylece, kanser hastalığının tedavisinde başarı için yıllardır vurgulanan ‘erken teşhis’ imkânı heba edilmiş olacak. Doktorum ve ilgili diğer uzmanların onayıyla kullanılması gereken ilaçlar, sağlık hizmeti aldığım hastanenin bilgi işlem merkezinden, Sağlık Uygulama Tebliği’ndeki (SUT) ‘65+ yaş’ engeli nedeniyle onay alamayınca, ‘endikasyon dışı ilaç kullanım onayı’ için Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’na başvuruldu. TİTCK başvuruyu değerlendirdi ve 8 Eylül 2025 tarihinde bu ilaçların kullanımı için onay verdi. Buna rağmen, hâlâ daha tedavime başlanabilmiş değil. Sağlıklı yaşam hakkı, kaç yaşında olursa olsun her insan için en temel insan hakkıdır. Karşı karşıya bırakıldığım ağır, yaşamsal hak ihlalinin daha çok zaman yitirilmeksizin ortadan kaldırılmasını, Sağlık Uygulama Tebliği’nin bir an önce yaş ayrımcılığını ortadan kaldıracak şekilde düzenlenmesini talep ediyorum. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı arasındaki farklı uygulama konusunun lehime giderilmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca bir çalışma yürütüldüğü yönünde duyumlarımızın doğru olmasını umuyor ve bu sorunun en kısa sürede çözülmesini diliyorum.”
…
29 Ekim 2025 tarihinde “Türkiye’de 67 yaşındaki vatandaşların ‘yaşam hakkı’ yok mu?” başlıklı yazımda dile getirdiğim, daha sonra CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala’nın ülkemizin ve siyasetin gündemine taşıdığı bu çok ağır mağduriyet(ler) hiç zaman yitirilmeksizin giderilmelidir.
Bu, Sayın Pala’nın da ifade ettiği gibi yaşamsal bir ‘samimiyet testi’dir!
…
Dağlar siste. Güneşsiz kalmış zeytinler, acılarını içlerine atmış tatlı bir burukluk içinde güne gülümsüyor. Uykusuz gözlerle yorgun ova, çaresiz dertlere çare niyetine kış sesleriyle kuş seslerini birbirine karıştırıyor. Ve zeytinin bir başka mucizesi daha çıkıyor ortaya: Bir yandan sessizlikle savaşıp öte yandan bir göz kırpışıyla dargınları barıştırıyor. Bu doğru. Gözlerimle görüyorum bunu. Yıllar önce Aydın’daki E-tipi cezalı günlerimde 11. Koğuş penceresindeki ovada “yağmur beziyle tozları silinmiş zeytinler” gözlerimin önünde, pırıl pırıllar. Aramızda neredeyse 40 yıl var. Yalnız değilim, bir fincan kahve elimde. Onun hatırına ‘40 yıllık hatıra’! Zeytin: En güzel hatıra! Milas’ta bir zeytin ağacıymışçasına yaşadığımız 30 yıllık bir ölümsüzlük hatırası.
Kendimi, koca Milas Ovası’ndaki zeytinleri de dahil edip kalabalıklaştırıyorum. İyi ki …
…
Yazımın burasına, Milas’ın Zeytin Hasat Şenliği’nin 11’incisi sürerken varıyorum.
25 Ekim 2019 tarihinde BAKIŞ’ta yayınlanan “6 yaşına giren ‘Zeytin Hasat Şenliği’nden Balavca’nın Köprülerine …” başlıklı yazımda; 5’inci Zeytin Hasat Şenliği ile ilgili duygu ve düşüncelerimi yazdığım 9 Kasım 2018 tarihli BAKIŞ’ta yayınlanan “Yaz yaz bitmez …” başlıklı yazımın giriş bölümünü yinelemişim:
“Bu yıl 3-4 Kasım tarihlerinde 5’incisini yaşadığımız ‘Zeytin Hasat Şenliği’, yıllandıkça daha etkili, daha coşkulu görüntüler veriyor. Sabırla, emekle ortaya çıkan bu tablo çok sevindirici.
Milasımızın hep birlikte başarabildiği bunun gibi işleri, adım adım yaklaştığı hedefleri görüp yaşadıkça, ‘öğrencileri büyümüş de büyük işler başarmış sevgili öğretmenlerimizin yaşadıkları haklı gurur duygusu’na benzer bir duygu yaşıyorum gazeteci olarak.
Yıllarcadır, olsun-yapılsın isteği ile dile-gündeme getirip tartıştırmaya çalıştığımız bir dolu konu var. Say say, yaz yaz bitmez …”
…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının 87’inci yılında saygıyla, sevgiyle, özlemle anıyorum. O’nu çok iyi anladığım için mutlu, sevgili yurttaşlarımın büyük çoğunluğuyla ortaklaştığımı düşündüğüm “Her şey çok güzel olacak” duygusuyla umutluyum …




