BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR –
Konu birdenbire aydınlandı! Hani, “kafamda bir anda ampul yandı” gibi oldu.
Meğer iktidar koltuklarında oturanlar, “kendileri ile alakalı bir durum olmadığını düşündükleri” için öyle yapıyorlarmış! Böylece herhangi bir iç huzursuzluk da yaşamıyorlarmış.
Biz de kendi kendimize, “Nasıl olur? Olur mu böyle şey? Bu kadarına da pes!” gibi cümlelerimiz eşliğinde, ‘haksızlık edip’* (!?) yüksek yüksek tepkiler veriyormuşuz.
Yetki sahibi oldukları alanlarda aynı zamanda sorumluluk sahipleri olarak, sorunların büyüyerek sürmesini önleyemediklerini, koca koca sorunların çözümü yönünde ‘yetersiz’ kaldıklarını kabul edip ‘demokratik bir tedbir’ olarak ‘istifa’ etmeyi hiç düşünmemeleri bu nedenleymiş meğer.
Biliyorsunuz: CHP Genel Başkanı Özgür Özel, isimlerini verdiği bazı avukatların bazı sanıklara “iftira senaryoları üretip etkin pişmanlıktan istifade ederek tahliye yolu” önerdiklerini öne sürmüş, bu arada milyon dolarlık para taleplerine de dikkat çekerek “İBB Borsası” iddiasıyla ‘bağımsız yargı’ vurgusu da yaparak Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a Hakimler Savcılar Kurulu’nu toplaması ve gereğini yapması çağrısında bulunmuştu.
Bugüne kadar, kamuoyunun yüreğine bolca “Yargı bağımsızdır, iddialar incelenip araştırılacaktır” suyu serptiğine tanık olduğumuz Bakan Tunç, bu kez farklı bir şey yaptı ve: “CHP bir yalan üretim merkezine dönüştü. Orada üretilen yalanlarla kamuoyunun etkileneceği sanılıyor ama yalanla hakikat ortadan kalkmaz. Geçen hafta Özel, ‘HSK’ya çok önemli belgeler vereceğim’ dedi ve kendi seçmenini de beklentiye soktu. Bir hafta sonra bir dilekçe verildi. Şüphelilerden biriyle bir şüpheli avukatının aralarındaki konuşmayı sanki yargıda bir borsa varmış gibi algılatmaya çalışıyor. Bunun savcı ile yargı ile ne alâkası var” deyiverdi.
Böylece CHP’nin, suç duyuruları ve belgeli başvurularla da desteklediği iddialarının hukukun süzgecinden geçirilip aydınlatılması yolunu kapatan Bakan, bakması gereken yere bakmaması bir yana “CHP yalan üretim merkezidir” şeklindeki siyasi cümlesiyle meydana çıkıp yargının da ‘cambaza bakması’nı sağlayarak işin içinden çıkıvermiş mi oldu!?
Şimdi, çok az bir akıl yürütmeyle, biraz geriye doğru gidip: “Bolu’daki otel yangınıyla Turizm Bakanlığı’nın, cayır cayır yanan ormanlarımızla Orman Bakanlığı’nın, enflasyon altında can çekişen vatandaşın durumu ile Maliye Bakanlığı’nın, çalışanların haklı talepleriyle Çalışma Bakanlığı’nın, yok edilen çevre değerlerimizle Çevre Bakanlığı’nın ne alakası var” da denilebilir pekala. (‘Akıl yürütme’nin önüne özellikle ‘çok az’ vurgusu yaptım, ola ki aklınız uzun yürüyüşlerden hoşlanmıyor olabilir ihtimali üzerinden benimle birlikte yürüyecek sevgili okur-yazarlarımın sayısını olabildiğince çoğaltmak arzusuyla … Neyse …)
Ve sevgili vatandaşlarımızın baktığı yerden ‘başarısız’ olduğu kesin olarak görülen bakanların neden bir türlü ‘istifa etmedikleri’ konusu da böylece aydınlanmış oluyor.
Şu sıra siyaset sahnesinde iktidar temsilcilerince öne çıkarılmak istenen şu soruyla yazımın bu bölümünü toparlamaya çalışayım:
“Geri zekalıya anlatır gibi anlatmaya çalışıyoruz … Siz bilirsiniz, nasıl isterseniz! İster suçlanabilir, ister aklanıverirsiniz. Ya 6 metrekare ya mucize! Bilemiyoruz artık aydınlatabildik mi?”
…
Bu vesileyle bir konuya daha dikkat çekip noktayı koymak istiyorum.
AK Parti Muğla Milletvekili Yakup Otgöz’ün “Bodrum ve Milas’ta yapılan işler” hakkında gönderdiği son bilgi notunda, konu ille de “CHP’li belediyelerin yolsuzlukları” nakaratına taşınarak: “Muğla turizminin gözbebeği Bodrum ziyaretimizde, hemşerilerimizin bir damla suya hasret kaldığını gördük. Hemşerilerimiz CHP’li Belediye’nin asli görevi olan içme suyu ve trafik konusunda oldukça şikâyetçiler. Su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, Büyükşehir Belediyesinin görev, yetki ve sorumluluğundadır. Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Bodrum Belediyesi yıllardır CHP’de. Bu belediyeler devasa bütçelere sahipler. Ancak bütçe yönetimini bilmeyen ve bütçeyi verimli kullanamayan yöneticiler, Bodrum’a içme suyu yatırımı yapmadılar. Bodrum ana isale hattında modernizasyon çalışmalarını da yeni hatırladılar.
Yaptıkları Bodrum Ana İsale Hattı ihalesinde de yolsuzluk iddiaları gündemde… İddialar üzerine Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı” deniyor.
Ucuna: “Dileriz ki, iddialar doğru olmasın. Temennimiz kamunun parasının düzgün kullanılması yönündedir” cümleleri eklense de, ‘maksat hasıl olmuş’ ve metnin sonundaki şu son cümle için gerekli ve yeterli şartlar oluşturulmuş oluyor:
“CHP’li Belediyeler yolsuzluk iddiaları ile çalkalanırken, AK Parti olarak biz Muğla’ya ve hemşerilerimize hizmet etmeye devam ediyoruz.”
…
Sayın Otgöz; gazetecilik, sizin/iktidarınızın yaptığı hizmetlerin haberleştirilmesi vesilesiyle, muhalefete yönelik suçlamalarınıza aracılık hizmeti yapmak değildir. İddialarla ilgili hukuki süreç, son noktaya varılana kadar ‘masumiyet karinesine saygı’ gösterilmek kaydıyla ve şeffaflıkla sürdürülür, izlenir. Ötesi, bu ve benzeri sözleriniz, sizin ve iktidarınızın ‘siyaset yapma tarzı’ olarak bir kenara not düşülür ve seçim günü geldiğinde ağırlığı tartılarak sandıkta hak ettiği karşılığı bulur. Bundan ne eksik ve ne de fazla herhangi bir değeri yoktur. Dolayısıyla, basına ilettiğiniz hizmet notlarınızı bu gibi cümlelerle güçsüzleştirmeyiniz.
Bilmem aydınlatabildim mi?
…
Sevgili ülkemizde halihazırda siyasetin sürdürülüş biçimi, -maalesef- bazı etkili muhalefet temsilcilerini tutuklayıp bazılarını da tutuklanma riski karşısında iktidar partisi bünyesine dahil etme şeklinde özetlenebilecek hale getirilmişken, seçmen vatandaşta “oylarımızın üç kuruşluk değeri-itibarı yok” duygu ve düşüncesinin güçlenmesi mi arzu ediliyor sorusunun mana ve ehemmiyeti de giderek artıyor. Bunun, yeni bir arzu olmadığı kesin, ancak bu arzunun gerçekleşmesi için ilk kez böylesi bir ‘uzun ince yol’a girilmiş olduğu görülüyor … Ve bu noktada, sevgili seçmen vatandaşlarımızın her bir oyunun ‘haysiyet değeri’ giderek yükseliyor.
Buna bilhassa dikkat çekmek istiyorum. Çünkü bu konu, bir süredir yinelediğim: “Bu düzen değişmelidir” çağrısıyla doğrudan alâkalıdır.
* Yazı güvenliği için uyarı notu- Bu yazımda birden çok kez ‘ironi’ yapılmıştır.




