A. Kemal KAŞKAR –
Milas Yurttaş İnisiyatifi’nden, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla yapılan açıklamada, bu ülkenin kadınlarının, kendilerine dayatılan sessizliği ve itaat kültürünü hiçbir zaman kabul etmedikleri, bugün de etmeyecekleri, şiddetin, yoksulluğun ve eşitsizliğin meşrulaştırılmasına izin vermeyecekleri belirtilerek, “Hak ettiğimiz yaşamı kurmak için yan yanayız. Şiddetsiz, eşit ve özgür bir geleceği birlikte inşa edeceğiz” kararlılığı dile getirildi.
Açıklamada; ülkemizin, derinleşen yoksulluğun, hukuksuzluğun ve toplumsal kutuplaşmanın kuşattığı bir dönemden geçtiğine, siyasal iktidarın güvenlikçi, baskıcı ve ayrıştırıcı politikalarının adalet mekanizmasını zayıflatırken, sosyal destek sistemlerini etkisiz bıraktığına dikkat çekerek, “Bu çöküşün en ağır bedelini ise her zaman olduğu gibi kadınlar, yani emeği görünmeyen, güvencesizleştirilen, korunması gereken hakları sistematik şekilde tırpanlanan milyonlar oluşturuyor. Kadına yönelik şiddetin ülke genelinde her yıl artması, bu gidişatın tesadüf değil yönetim anlayışının doğrudan bir sonucu olduğunu göstermektedir” denildi.
İlçemiz Milas’ta da peş peşe yaşanan kadın cinayetlerinin bu karanlık tablonun yerel bir yansıması olduğunun belirtildiği açıklamada daha sonra şu görüşler dile getirildi:
“Yaşam hakkını koruyamayan devlet mekanizmaları, şiddeti önlemeyen politikalar ve etkisiz caydırıcılık, kadınları ölümle yüz yüze bırakan bir ihmaller zinciri yaratmaktadır. Bugün kadınlar yalnızca evde değil işyerinde, sokakta, okulda, kamu kurumlarında ve iktidarın politikalarıyla beslenen her alanda sistematik biçimde şiddete maruz kalmaktadır.
Kadına yönelik şiddet politiktir. Çünkü gerekli mekanizmaları kurmayan, kurduklarını işletmeyen, koruma kararlarını uygulamayan, kadın kurumlarını kapatan veya etkisizleştiren her tercih politiktir.”
Kadın emeğinin; düşük ücret, güvencesizlik, yarı zamanlı çalışma ve artan yoksulluk politikalarıyla görünmez hâle getirilmiş durumda olduğunun, ekonomik şiddetin, fiziksel ve psikolojik şiddeti büyüten en temel faktör olarak öne çıktığının, ülkemiz çocuklarının okula aç giderken kadınların yaşam koşullarının kırılganlaştığının; sömürü ve şiddetin birbirini beslediğinin altının çizildiği açıklamada daha sonra ‘gecikmesine tahammül olmayan talepler’ şöyle sıralandı:
“1. İstanbul Sözleşmesi’ne dönüş, şiddetle mücadelede oluşan hukuki ve kurumsal boşluğun derhal giderilmesi için zorunludur.
2. Sığınma evleri, danışma merkezleri ve 7/24 kriz hatları, yerel yönetimler tarafından erişilebilir ve yeterli kapasitede hayata geçirilmelidir.
3. Halk iradesine yönelik müdahaleler, toplumsal adalet duygusunu ve demokrasi kültürünü yok etmektedir. Hukuk, güç sahiplerini değil, yaşam hakkını korumalıdır.”




