BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
‘Adalet şart’!
Bunun gündelik yaşamımızda görmek istediğimiz yansıması ise ‘hakkaniyet’!
Yani hak ve adalete uygunluk, doğruluk, dürüstlük …
Her yerde, her şeyde önce adalet istiyor, arıyor ve bekliyoruz.
Sosyal, siyasal uyuşmazlıkların, uzlaşmazlıkların, giderek de çatışmaların hak-hukuk ihlali olmaksızın, tarihe ‘akla uygun’ notlar düşecek şekilde aşılması değil midir insanlığın en büyük mücadelesi!
Bu mücadelenin yaşamın her alanında kesintisiz olarak sürdürüldüğü gerçeği değil midir en büyük tarihsel tanıklığımız?
Bu mücadeleye ne kadar dahil olduğumuzla ilgilenmez tarih. Bu anlamda karşımıza çıkan ‘yol ayrımları’nda hangi yolu tercih ettiğimize bakar … Ancak tam bu noktada, olmazsa olmaz değerde bir ayrıntı var:
Tüm büyük tarihsel yol ayrımlarında tercih ettiğimiz yollarda yürürken “tarih bizi aklayacaktır” cümlesi derin anlamıyla hep yanımızda olmalıdır … En büyük yol arkadaşımız ‘haklılığımız’dır çünkü …
Sevgili Can Baba’nın (Yücel) uzunca yıllar önce ilk kez “Bir Siyasi’nin Şiirleri” kitabında okuduğum ve Adana Cezaevi’nde yazdığını bildiğim şu şiirindeki gibi:
“Her gece, sanırım on bir buçuğa doğru
Bir uçak geçiyor üstümüzden
Yolcu uçağı anlaşılan
Beni bir ortaçağ yaşamına mahkum edenler anlamıyorlar ki
Ben her gece, sanırım on bir buçuğa doğru
Üstümüzden geçen o uçağın bir parçasıyım,
İniş takımıyım, göstergesiyim, motoruyum, aklıyım
Ve ben her gece, sanırım on bir buçuğa doğru
Bir kez daha anlıyorum ki
Haklıyım …”
…
Bırakın büyük tarihsel olayları, spor karşılaşmalarında ve de yarışlarda da hakemlerden, gözlemcilerden beklediğimiz adaletli kararlar almaları, hakkaniyetli raporlar yazmaları, kararlarında-raporlarında taraflara ‘eşit muamele’ yapmaları, ‘oyunun kurallara göre oynanması’nı sağlamaları ya da gözetmeleri değil midir? Dolayısıyla sevgili hakimlerden de beklentimiz budur. Özellikle de ‘kurallar’la, ‘ölçütler’le oynamamaları, başka başka zamanlarda aynı uyuşmazlıklarla ilgili kararlarında ‘çifte standart’ uygulamamaları …
Bu bakımdan ele alındığında, sevgili yurttaşlarımın büyük büyük oranlarla izledikleri (ama sorulduğunda, -nedense- ‘belgesel izliyorum’ kalıbının arkasında bir yerlere gizledikleri) bir televizyon programından da örnekleme yapmak istiyorum. Bir tür yarışma programı olan ‘Survivor’dan (Sörvayvır) …
Nisan ayı başlarından bir gazete haberi: Sörvayvır’ın 4 yarışmacısına, kendilerini oyun parkuruna ulaştıran Dominikli tekne kaptanı aracılığıyla sevdiklerine mesajlar göndererek kural ihlali yapmaları nedeniyle ceza verileceği açıklanmış … Bu arada, küçük çocuğu olan yarışmacılar için de, çocukları ile telefon konuşması yapabilecekleri belirtilmiş …
‘Adalet’ ve ‘hakkaniyet’ bu değil midir?
İşte şimdi, sevgili yurttaşlarımın neden Sörvayvır’ı bu denli yaygın bir şekilde izlemekte olduklarına ilişkin ufacık ama çok etkili bir ipucuna ulaştırmış bulunuyorum sizleri!
Günlük yaşamınızda maruz kaldığınız ya da tanık olduğunuz bir dolu adaletsiz, hakkaniyetsiz muamelenin yanında “Sörvayvır Adaleti” diye bir şey sizi oraya doğru çekiyor ya da oraya doğru kaçırıyor … Televizyon kanalları arasında tercihinizi bu anlamda adaletsizliklerden kaçış için yapıyorsunuz bence (?) …
Yanlış okumadınız: Adaletten ve hakkaniyetten uzak dünyamıza sunulmuş (uydurulmuş) buna benzer-benzemez birçok -garip ama gerçek- pencere var gözümüzün kaydığı … Ya da ‘aralık duran kapı’ da diyebilirsiniz buna … Hafifçe ittiğinizde ardına kadar açılan ve size kendinizi iyi hissettiren …
Lafı çok uzatmaya hiç gerek yok. Sevgili yurttaşlarımızın bu programı izleme konusundaki ısrarı ve kararlılıkları üzerine tekrar tekrar düşünmeye, derin derin araştırmalar – geliştirmeler yapmaya hiç gerek yok, her şey çok açık: Yurttaş “Sörvayvır’ın Adaleti”ne güveniyor …
İnatla anlamazdan gelenler dışında bütün bunları niye yazdığımı anlamayan var mı!
Yüksek Seçim Kurulu’na çok sert irtifa kaybettiren “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yinelenmesi” yönündeki kararının ardından kendimce kafamda karaladığım birkaç notu sizlerle paylaşmak istedim.
Ne yazık ki beklenmedik olmayan bir trajik tablo içinde yaşatılıyoruz ve fakat ne güzel ki 4’e karşı 7 oyla alındığı söylenen bu kararla ilgili bugüne dek söylenebilmiş onca haklı karşı-sözlere her gün bir yenisini daha eklemeyi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz …
“Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek …”
“Her şey çok güzel olacak Anne!”
Bu Pazar ‘Anneler Günü’ …
Bu vesileyle tüm sevgili annelerimize sevgi ve saygılarımı sunmak ve sevgili annemin şahsında, şu aralar onlara söylenebilecek en değerli sözle seslenmek istedim:
“Her şey çok güzel olacak Anne!”
Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek
Adnan YÜCEL –
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
Bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
İşte yüzünde badem çiçekleri
saçlarında gülen toprak ve ilkbahar
sen misin seni sevdiğim o kavga,
sen o kavganın güzelliği misin yoksa …
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
Bin kez budadılar körpe dallarımızı
bin kez kırdılar.
Yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte yine sevinçteyiz.
Bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri
suyun ayakları olmuştur ayaklarımız
ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.
yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık
törenlerle dikilirdik burçlarınıza
türküler söylerdik hep aynı telden
aynı sesten aynı yürekten
dağlara biz verirdik morluğunu
henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz …
Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne
ne tan atışı doğumların sevincine,
ey bir elinde mezarcılar yaratan
bir elinde ebeler koşturan doğa
bu seslenişimiz yalnızca sana
yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter.
Menekşeler de açılır üstümüzde
Leylaklar da güler.
Bugünlerden geriye
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler …
Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda.
ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
Ey her şey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!