Tarım ve Orman Bakanlığı’nın şikayetiyle Akbelen direnişinin iki simge ismi Nejla Işık ve Ahmet Tatar hakkında “ormanı işgal ve faydalanma” iddiasıyla açılan davada Işık ve Tatar beraat ettiler!Suçlayanların güçlü bir şekilde suçlanmasına sahne olan duruşmada Avukat Arif Ali Cangı, “ekosistemleri, geri dönüşü olmayacak şekilde yok eden suça ekokırım adı verilmektedir” diyerek ekledi:
“Akbelen’de ekokırım suçu işlenmiştir!”
A. Kemal KAŞKAR –
Akbelen Ormanı direnişinin simge isimlerinden İkizköy Muhtarı Nejla Işık ve Ahmet Tatar hakkında “Akbelen ormanını işgal edipfaydalandıkları” suçlamasıyla açılan dava beraatla sonuçlandı. Bu karar, Işık ve Tatar ile dayanışma amacıyla Milas Adliyesi önüne “Akbelen Direnişi yargılanamaz!” kararlılığıyla gelen kalabalık yurttaş topluluğunda coşkulu bir hoşnutluk yarattı.
12 Kasım Salı günü Milas 4. Asliye Ceza Mahkemesi’ndekiduruşma öncesinde, ‘duruşma salonunun küçüklüğü’ nedeniyle basın mensuplarının ve temsilen de olsa destek için gelen bir grup yurttaşın alınmaması nedeniyle gerginlik yaşandı.
Duruşmaya çok sayıda yurttaşın katılımının olacağının bilinmesine rağmen geniş bir salon tahsis edilmemesini eleştiren dava Avukatlarından Arif Ali Cangı, “Müvekkillerle aynı mücadele içinde olan İkizköylü dostlarımızın içeriye alınmaması,bu dava üzerinde, yargılamanın aleniyetini ihlal ettiğini not düşmek istiyoruz” dedi.
Avukatlar Arif Ali Cangı, İsmail Hakkı Atal, Ramazan Akkaya, İpek Sarıca, Gülsüm Aytül Doğu, ve Pembe Saçar’ın, etkili savunmalarının dikkat çektiği duruşmada İkizköy Muhtarı Nejla Işık ve Ahmet Tatar da suçlamaları kabul etmeyerek kararlı duruşlarını sürdürdüler.
Duruşma haberimizi, ‘yargılamanın aleniyeti’ hassasiyetine saygımızın bir ifadesi olarak Işık ve Tatar’ın ifadeleri eksenindeoluşturmak istedik.
“Biz ormanlarımızı korumak istedik”
Mahkemedeki ifadesine suçlamaları kabul etmeyerek başlayanNejla Işık, “Doğma büyüme Ekizköylüyüm. Köyümüzde bulunan Akbelen ormanına 2021 yılında maden ocağı kurulacağı bilgisi üzerine biz ormanlarımızı korumak için nöbet tuttuk. Maden şirketi Akbelen ormanındaki ağaç kesme faaliyetine 17 Temmuz 2021 tarihinde usulsüz olarak başlamıştır. Şöyle ki, o tarihte idare mahkemesinde yürütmeyi durdurma davası vardı, davada bilirkişi keşfi bekleniyordu, keşiften sonra mahkeme kararını verecekti ancak bu karar beklenmeden ağaçlar kesilmeye başlandı. Biz, o tarihten 24 Temmuz 2023 tarihine kadar ormanımız yok olmasın diye nöbet tuttuk. Bugün, ormanımızdan bir ağaç dahi az kesilmişse bu bizim sayemizdedir. Ormanı işgal ettiğimiz söylenmektedir, biz, Anayasa’nın 169’uncu maddesi gereği kamu yararı olacak şekilde nöbet tuttuk, nöbetimizi de orman arazisinde değil, Hasan Demir isimli şahsa ait özel bir mülkte tuttuk. Nöbet tuttuğumuz süre boyunca bize sözlü ya da yazılı herhangi bir uyarıda bulunulmadı, nöbet tuttuğumuz yere de orman muhafaza memurları gelip giderdi, herhangi bir şey söylemezlerdi, sadece bir kez, orman arazisine 3 metre kaymış olduğumuzu bize bildirdiler, biz de anında özel mülk alanına geri çekildik. Üzerime atılı suçu işleyecek hiçbir şey yapmadım, ormana zarar vermedim, ormanı işgal etmedim, tam tersine ormanı korumak istedim. Eylül 2023 tarihinden yaklaşık bir ay sonra şu an ismini hatırlayamadığım bir orman muhafaza memuru evime gelerek, el konulan eşyalara yönelik kimlere ait olduğuna dair beyanıma başvurmak istediğini bana söyledi, ben de bilgi sahibi olarak beyanlarım alınıyor sandım, meğer şüpheli olarak ifadem alınmış. Bu yönde de bilgilendirilmediğimi belirtmek isterim, ayrıca el konulan eşyalar köylümüzün alın teriyle edindiği eşyalardır, tarım alanlarında kullandıkları eşyalardır, herhangi bir suçta kullanılması söz konusu olamaz. Biz ormanlarımızı korumak istedik, vatandaş olarak bu yönde kendimizi sorumlu hissettik, suçsuzum, beraatimi istiyorum” dedi.
“Ormanları korumaya devam edeceğim”
Ahmet Tatar da, suçlamaları kabul etmediğini belirterek başladığı savunmasını, 2004 yılında Hava Kuvvetleri’nden emekli olmuş bir asker olduğunu söyleyip şöyle sürdürdü:
“2023 Temmuz ayında Akbelen ormanlarının kesileceğini televizyonda görünce Bursa’dan Su Kollektifi’nden arkadaşlarımla destek amaçlı Akbelen’e geldik. Burada gerek dernekler gerekse gönüllü vatandaşlar orman ağaçlarının kesilmemesi amacıyla Hasan Demir isimli şahsa ait arazide nöbet tutuyorlardı. Biz de bu nöbete destek amacıyla katıldık, 30 Temmuz 2023 tarihinde Valiliğin kararıyla orman kesimi durdurulmuştu, buna rağmen bizim ulaşıp göremediğimiz kısımlarda yine de ağaç kesimi olmuştu, biz nöbet tutarak 80’in üzerinde ağacın kesilmesine engel olduk. Tek amacımız vardı o da ağaçları korumak. Bunun dışında herhangi bir işgal, faydalanma amacı söz konusu olamaz. Hatırladığım kadarıyla nöbet tuttuğumuz sırada 5 – 6 Eylül 2023 tarihlerinde tanımadığım bazı şahıslar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan geldiklerini, ölçüm yapacaklarını söylediler, kimlik göstermelerini ve görev yazılarını istediğimde bana herhangi bir belge göstermediler, kimlik de göstermediler. Bunun üzerine Hasan Demir’in arazisinden çıkmalarını istedim. Ertesi gün, ellerinde topoğrafik cihazlarla orman muhafaza memurları geldiler, ölçüm yapacaklarını söylediler. Biz ne olduğunu anlamadık, ölçüm yapmalarına da engel olmadık, ölçüm yapıp gittiler. Ölçüm yaptıkları sırada görevlilere, emekli olduktan sonra inşaat işiyle uğraştığım ve bu işlerden anladığım için topoğrafik cihazların kalibrasyonlarının olup olmadığını sordum. Çünkü kalibrasyon olmayınca ölçümlerin doğruluğunda sapma olabilir. Bu soruma da cevap vermediler. Bu yüzden topoğrafik cihazların kalibrasyonlarının olup olmadığını bilmiyorum. Bundan yaklaşık bir hafta sonra, 12 Eylül sabahı, çadırda bulunduğum sırada jandarma ekipleri Hasan Demir’in arazisine geldiler, Hasan Demir’in arazisini kuşattılar, bana sert bir üslupla ‘on dakika içinde burayı boşalt’ dediler. 10 dakika içerisinde burayı boşaltmamın süre olarak yeterli olmayacağını ayrıca tebligat kanununun bulunduğunu görevliye söyledim, o sırada çadırdan çıkmıştım, elimde profesyonel fotoğraf makinem vardı, video kaydı alacaktım, hafıza kartımı çadırın içinde unuttuğumu farkettim, hafıza kartımı almak üzere çadıra girecekken 10 tane komando askeri önümü kestiler, arkamda bulunan rütbeli jandarma personeli kişiler sırtıma ve ayaklarıma vurarak beni düşürdüler, ben yerdeyken, adını bilmediğim astsubay kıdemli çavuş olduğunu bildiğim kişi diziyle boynuma bastırdı ve benim nefesimi kesti, yine yerde yüzüstü olduğum için yüzlerini göremediğim kişiler ayaklarıyla sırtıma basarak beni hareketsiz bıraktılar, o sırada nefes alamadım, nefessiz kaldım. Ben yerdeyken bana ters kelepçe taktılar, yine ismini bilmediğim bir uzman çavuş, ben yere düşmeden önce koluma vurarak elimdeki fotoğraf makinesini yere düşürerek kırılmasına sebep olmuştur.Gün boyu ters kelepçeli vaziyette bekletildim, ifadem alınırken avukat talebim olup olmadığı sorulmaksızın avukatsız şekilde ifadem alınmıştır, ayrıca beni ilk olarak kelepçeli şekilde olay yerinden götürürlerken Hasan Demir’in arazisinden yol kenarına kadar sürükleyerek götürdüler. Gözaltı aracına bindirildiğimde ismini bilmediğim, görsem teşhis edebileceğim bir üsteğmen beni tehdit etti, bana doğru parmak sallayarak ‘senin hangi örgüte mensup olduğun hususunda seni konuşturacağız’ dedi, bu şekilde fiziken ve manen tarafıma zorluk çıkarılmıştır, kötü muamelede bulunulmuştur. Bu olaydan sonra Hasan Demir’in arazisine YK Enerji Şirketi’nin araçları ve makineleri konulmuştur, bizi çıkardıkları yere kendileri araçlarını koymuşlardır, ayrıca Hasan Demir’in arazisine konulan konteynırların birinde büyük harflerle ‘Asayiş Kontrol Noktası’ yazıyordu, ancak konteynırların üzerlerinde YK Enerji’nin metal etiketleri vardı, bunu da belirtmek isterim. Neticeten herhangi bir suç işlemedim, ben bir emekli asker olarak bu ormanların korunmasını sorumluluk ve görev olarak bildim, ormanların korunması için hareket ettim, eylemlerin hiçbirinde de herhangi bir usulsüzlük yoktur, ormanları korumaya devam edeceğim.”
Orman idaresi kontrolünde orman vasfında bir alan’dan söz edilemez …
Avukatlar ise, Orman Bakanlığı’nın 2020 yılı Ekim ayında,Akbelen ormanlarını, maden işletmesi için Enerji Bakanlığı kontrolünde YK Enerji şirketine maden alanı olarak tahsis ettiğine, dolayısıyla “ormanı işgal ve ormandan faydalanma” iddiasına dayanak olabilecek ‘orman idaresi kontrolünde orman vasfında bir alan’dan söz edilemeyeceğine dikkat çektiler.
‘Küresel ısınma’ ya da ‘iklim krizi’ olarak adlandırılan olumsuz koşulların ortadan kaldırılabilmesi, dünya üzerinde yaşamın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilir hale getirilebilmesi için bakış açılarının ve zihniyetlerin değişmesinin zorunlu olduğuna dikkat çeken avukatlar ayrıca, Akbelen ormanının savunulmasının yeryüzündeki yaşamın geleceğinin savunulması anlamına geldiğinin, bütün karşı koymalara, uluslararası tepkilere rağmen altı günde altmışbeş bine yakın ağacın kesilmesiyle Akbelen ormanının yok edildiğinin ve bu eylemin ekokırım suçunun somut bir örneği olduğunun altını çizdiler.
Şikayetçi kurum olarak Orman idaresinin Akbelen ormanınınortadan kaldırılması anlamındaki ekokırım suçunu örtmek için Nejla Işık ve Ahmet Tatar’ın ‘ormanı işgal ve faydalanma’ ile suçlandığını belirten avukatlar, yargılamanın uzatılarak mağduriyetlerin artırılmaması için ‘derhal beraat kararı verilmesi’ni talep ettiler.
Karar sevinçle karşılandı
Ve mahkemenin, ‘suçun yasal unsurlarının oluşmadığı’ için Nejla Işık ve Ahmet Tatar’ın üzerine atılı suçtan aklanmalarına karar vermesi, Milas Adliyesi önünde bekleyen kalabalık yurttaş topluluğu arasında büyük sevinç yarattı. Karar, ülkemizdeki çevre mücadeleleri için önemli bir hukuk başarısı olarak değerlendirildi.