“Ekolojik odaklı yeni bir anayasa hazırlanmalıdır!”
A. Kemal KAŞKAR –
Geçen hafta, Dalaman, Bodrum ve Milas’ta yüzlerce hektar çam ormanı, içinde barındırdığı tüm canlılarla birlikte yine yakılarak öldürüldü. Bu son felaketlerin ardından Muğla Çevre Platformu, kaybımızın büyüklüğüne dikkat çekip bir imza kampanyası düzenledi. http://chng.it/LBPtPQKp5z linki üzerinden destek verilen kampanya, haberi yayına hazırladığımız 18 Temmuz Perşembe günü, “gerek Meclisin yakın zamanda tatile girecek olması, gerekse orman yangınlarının ve iklim felaketlerinin ne yazık ki neredeyse her gün yaşandığı bu süreçte acilen karar vericilerin dikkatini çekmek” için 3647 imzaya ulaşılmışken sonlandırıldı.
“Yeter, söz doğanın!”
MUÇEP’ten yapılan ve imza kampanyasının da eksenini oluşturan “Yeter, söz doğanın!” başlıklı açıklamada, “Muğla Çevre Platformu olarak kamuoyunun dikkatini tüm dünyanın ortak sorunu olan iklim değişikliğine ve bunda sorumluluğu olan hükümet politikalarına çekmek istiyoruz. Bu felaketlerle baş edebilmek için varoluş nedenimiz olan doğaya hunharca saldıran politikaların derhal değiştirilmesi gerektiği artık doğanın dayattığı bir gerçekliğe dönüşmüştür” denildi ve MUÇEP’in şu görüş ve önerileri kamuoyu ile paylaşıldı:
-Orman yangınları ile daha etkin mücadele için, bu felakette de bir kez daha çok net bir eksiklik olarak ortaya çıktığı gibi, mutlaka gece görüş donanımı olan yangın uçak ve helikopterleri alınmalıdır.
-Hükümetin orman, kıyı ve doğal sit alanlarını sermaye aracı olarak görmesi, torba yasa adı altında sürekli bu doğrultuda yasal düzenlemeler yapması sonucunda doğa koruma alanları hızla tahrip edilmekte, kasti orman yangınları ve kaçak yapılaşma artmaktadır. Doğayı tahrip eden yasal düzenlemelerden derhal vaz geçilmeli; orman, tarım, mera ve kıyı alanlarının maden, inşaat, enerji ve turizm yatırımcılarına peşkeş çekilmesine son verilmelidir. Doğal Sit Alanlarının koruma derecelerinin düşürülmesinden, imar barışı adı altında doğal sit alanlarının yağmasından vaz geçilmelidir.
-Sözde “koruma kullanma dengesi” adı altında doğa koruma alanlarının kontrolsuzca kullanıma açılması dengenin hep insan kullanımı yönünde bozulmasına yol açmakta, aşırı insan baskısı bu tür felaketlere davetive çıkarmaktadır. Doğa koruma alanları için ekolojik taşıma kapasitesi net olarak belirlenmelidir.
-Yanan orman alanlarının ekosisteminin yenilenmesi için her türlü tedbir alınmalı, daha önce birçok örnekte gördüğümüz gibi bu alanların imara açılması engellenmelidir.
-İklim değişikliğini tetikleyen fosil yakıt kullanımından derhal vazgeçilmeli, termik santrallar kapatılmalı, enerjinin verimli kullanılması için politikalar geliştirilmeli ve enerji üretiminde doğaya olumsuz etkisi en az olan enerji kaynaklarına yönelinmelidir.
-Toplum kesimlerinin en geniş katılımı ile en kısa zamanda ekolojik odaklı yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.
Her ne kadar bu yaşadıklarımıza insan türü olarak “felaket” adını veriyor olsak da, artık bu felaketlerin doğanın güçlü yok oluş çığlıkları olduğunun bilincine varmamız gerekiyor. Bu bir beka sorunudur. Bu ekolojik kayıplar, yaşadığımız coğrafyadan bağımsız olarak, insanlık da dahil olmak üzere tüm canlıların, dünyanın ortak beka sorunu haline gelmiştir.