A. Kemal KAŞKAR –
Tabakhane caddemiz, Milas’ın arkeolojik ve kentsel sit bölgesinde en önemli tarihsel-kentsel değeridir.
Caddenin, İnönü caddesinden girişten itibaren ‘Yüzyılın Arkeolojik Buluntusu’ olarak değerlendirilen, içinde ‘Hekatomnos Anıt Mezarı’nın yanısıra, duvar resimleri ve mezarda bulunan eserlerin replikalarının yer aldığı müze, Milas Müzesi, Eminağa Konağı, Milas Halı Müzesi ve Çocuk Atölyesi’nin de bulunduğu ‘Uzunyuva Arkeopark Alanı’nı kateden bölümü ‘arkeolojik’, sonrasında Cumhuriyet caddesiyle buluştuğu yere kadarki bölümü ise ‘kentsel’ sit alanı olarak tanımlanmış.
Tam da bu noktada, çok sık duyup kullandığımız, ilçemiz merkezindeki bazı hemşerilerimize büyük sorunlar yaşatan, dolayısıyla da yaygın olarak olumsuz çağrışımlara neden olan ‘sit’ kavramı ile ilgili küçük bir tanım turu atalım …
Fransızca; konum, yer, mevki demek olan ‘site’ sözcüğünden gelen ‘sit alanı’ en genel anlamda tarihi ve doğal güzelliklere sahip, ender bulunan alanlar olarak tanımlanır ve bu alanlardaki arkeolojik, tarihi, kentsel ve doğal değerlerin korunması ve sonraki kuşaklara bozulmadan aktarılması hedeflenir.
‘Arkeolojik sit’, “İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar ulaşan eski uygarlıkların yer altında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlığının yer aldığı yerleşmeler ve alanlar”; ‘Kentsel sit’ ise mimari, mahalli, tarihsel, estetik ve sanat özelliği bulunan ve bir arada bulunmaları sebebiyle teker teker taşıdıkları kıymetten daha fazla kıymeti olan kültürel ve tabii çevre elemanlarının (yapılar, bahçeler, bitki örtüleri, yerleşim dokuları, duvarlar) birlikte bulundukları alanlar” olarak tanımlanıyor.
Bu tanımlardan da kolaylıkla anlaşılabileceği gibi bir yerin ‘sit alanı’ olarak ilan edilmesi ‘iyi’ bir şey, bir tür şans! Dolayısıyla bir yerleşmede ne denli ‘sit alanı’ varsa, orası o kadar ‘turizm potansiyeli’ne sahip demektir aslında. Milas tam da böyle bir ilçe ama bu potansiyelini yok denecek kadar az kullanabiliyor ve dolayısıyla ‘sit alanı zenginliği’ni büyük ölçüde ve ne yazık ki bir tür ‘sit alanı mağduriyeti’ olarak yaşıyor yıllarcadır …
İşte Tabakhane caddemiz de böylesi bir zenginlik-mağduriyet sarmalında yuvarlanıp gidiyor adeta …
Yaklaşık bir buçuk yıldır ‘Hekatomnos Anıt Mezarı Uzunyuva Arkeopark Alanı’nın varlığı ile arkeolojik zenginliğin keyfini çıkaran caddenin diğer bölümü sorunlu …
Araç trafiğine kapalı olan bu bölüm uzunca zamandır yaya geçişlerine de kapalı … Günler, haftalar, aylar, yıllar geçiyor ve bu kötü tabloda hiçbir değişiklik olmuyor bir türlü … İyileşme yönünde umutlar azalıyor, moraller bozuluyor gün geçtikçe …
Bu bölümdeki Rıfat Ağa Konağı’nın yıllar önce yıkılmasından sonra, profil demir dayamalarla ayakta tutulmaya çalışılan bir konak daha var Tabakhane caddesinde … En son Rıfat Ağa’nın kızı, Hasan Ağa’nın eşi Sadıka Hanım’ın oturduğu bu binanın, yıkıldı-yıkılacak durumda olması yüzünden önlem amaçlı olarak yayalara da kapatılan Tabakhane caddesi, uzun süredir ‘Tabakhane Çıkmazı’ artık …
Tabakhane caddesinin bu sorunlu bölümünde doğup büyümüş ve halen de orada yaşamakta olan İlhami Ertan, “Buranın kendine özgü esintisini çok seviyorum, dışardan bakıldığında, sanki şuracığa sıkışmış kalmışız gibi bir his doğurabilir bu tablo ama bize hiç öyle gelmiyor. İnsan doğup büyüdüğü yere bir başka bağlanıyor. Elbette, bu büyük konakların, bu tarihi kent değerlerimizin, zenginliklerimizin yeniden ayağa kaldırılması ve bölgemizin tam anlamıyla turizmle buluşması için daha çok vakit kaybetmeden gereken adımlar atılmalı” diyor.
Ne güzel söylüyor …
‘Tabakhane Çıkmazı’ yeniden ‘Tabakhane Caddesi’ olacağı günleri özlemle, umutla bekliyor …
Bölgedeki esnaf, aralarında İlhami Ertan’ın da bulunduğu o bölgede oturmakta olan hemşerilerimiz, herkes, hepimiz o özlem ve umudu taşıyoruz, bekliyoruz …