BAKIŞ Haber / A. Kemal KAŞKAR –
CHP Muğla Milletvekili ve CHP Emek Bürosu Üyesi Süleyman Girgin, 4 Eylül Dünya Madenciler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, madencilerin kimi zaman direnişleriyle kimi zaman toplu katliamlarda hayatlarını yitirmeleriyle ülke gündemine girdiklerine dikkat çekerek, “12 Eylül karanlığının yırtılıp atılmasında 91 Büyük Madenci Yürüyüşü ne kadar önemliyse, özelleştirme karşıtı kamucu bir mücadele geleneği açısından 2014’te Yatağan’dan Ankara’ya taşan Yatağan ve Milas Termik Santral ve Kömür ocaklarının özelleştirilmesine karşı enerji ve maden işçilerinin direnişi de o kadar önemlidir.
Kuşkusuz AKP’nin emek cehenneminin yıkılmasında da madenciler önemli görevler üstlenecek, özgürlük, eşitlik ve adalet bayrağını dayanışmayla elden ele taşıyacaktır.
İSİG Meclisi verilerine göre AKP’li yıllarda en az 1754 madenci iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Bunlar yetmezmiş gibi, adalet arayışlarının sonuçsuz kalması bir yandan acılarımızı katmerlerken bir yandan da yurttaşlık bilincine zarar verdi.
Ermenek, Kozlu, Şirvan, Soma… Biz bu iş cinayetlerinde sadece işçi arkadaşlarımızı yitirmedik, adalete olan güvenimizi de yitirdik. Yine de mücadeleye devam edeceğiz. Adalet arayışında yılmayacağız.
Maden havzalarımızı, maden işçilerinin direniş tarihinden aldığımız feyzle emek cehennemine karşı bir direniş yatağına dönüştüreceğiz” dedi ve madencilerin taleplerini şöyle sıraladı:
– İşçi sağlığı politikalarının hayata geçmesi için sendikal örgütlenme ilk ve en önemli şarttır. Türkiye madencilerinin mücadele tarihinden süzülen bir deyimle ifade edersek: “örgütlü işçi kazalanmaz.” Maden işçilerinin örgütlenmesinin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır.
– Maden işçileri üzerinde enformel bir bağımlılık zinciri oluşturan dayıbaşılık mekanizması lağvedilmelidir.
– Ton başına üretim sistemi üretim zorlaması politikasının pratik ayağıdır, Ton başına üretim sisteminden derhal vazgeçilmelidir.
– Kumanyalardan servislere, kıyafetlerden ekipmanlara bütün maden hayatı işçilerin talepleri baz alınarak işçi sağlığı önceliğiyle yeniden örgütlenmeli, bunun sermayenin sorumluğu olduğu her gün hatırlatılmalıdır.
– Taahhüt edilen ve onaylanan üretimin üstünde üretim yapılması durumunda şirket cezalandırılmalıdır.
– Halihazırda üretime devam eden bütün madenlerde, sunulan plan ve projelerle fiiliyattaki üretim sürecinin uygunluğu acilen denetlenmeli, bu denetimler demokratik kitle örgütlerine, işçi sendikalarına ve İSİG Meclisi’nden oluşan bir heyete açık gerçekleşmelidir.
– Bu heyet ile var olan işçi zeminleri/örgütlülükleri arasında etkin kanallar oluşturulmalı, bu kanallar vesilesiyle ocakların durumu konusunda alternatif bir takip mekanizması kurulmalı, işçi sağlığı eğitimleri aktif biçimde yapılmalıdır.
– Soma Katliamı sonrası uygulamaya konacağı söylenen yasal düzenlemeler hemen uygulamaya geçmeli, bütün maden mevzuatı dünya işçi sınıfının kazanımları gözetilerek yenilenmelidir.
– Devam eden Soma Davası’na yönelik siyasi müdahalelere son verilmelidir. Bu davayı sıradan bir ceza davası değil, Türkiye’de sermaye iktidar ortaklığının işçi sınıfını katleden politikalarının en acı sonucudur.
– İnsana değil ranta ve talana yol açan sermaye ve sorumluluk sahibi kamu kurum yetkilileri de cezalandırılmalıdır.