BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Son dönemde gözle görülür şekilde artan ‘grip’ vakaları ile ilgili duyuruya ulaşmak için girdiğim Sağlık Bakanlığı resmi internet sitesinin (https://www.saglik.gov.tr) bir de ana sayfasına bakayım dedim ve karşıma “Havanı Koru” diye bir başlık çıkınca, dedim ki ben bu konuyu bu vesileyle bir kez daha yazayım …
Sayın yetkililer; sevgili eşimle birlikte ‘havamızı korumaya başlayalı’ on üç yıl oldu. Yani, tam on üç yıldır tütün ve tütün ürünleri ile yollarımızı ayırdık. Hiçbir teste girmeksizin, herhangi bir destek almaksızın kişisel iradelerimizle, kararlılıkla yaptık başardık bunu ve bu durumdan son derece hoşnut yaşayıp gidiyoruz ama …
Aması şu ki: Bizim kendi havamızı korumayı başardığımız bu on üç yıl boyunca, yaşamımızı sürdürdüğümüz Milas’ın havası bozuldukça bozuldu! Bu ‘bozulma’ öyle bir hâl aldı ki, Milas’ın caddelerinde sokaklarında hiç kalkmayan bir sis içinde yaşıyoruz! Kış aylarının Ege bölgesi standartlarına göre en soğuk günlerini yaşadığımız şu günlerde göz gözü görmeyecek derecede ‘dumanlı hava sahası içinde’ adeta boğuluyoruz!
Yıllar içinde arta birike oluşan tablo ne yazık ki bu!
Bu tablodan haberi olmayan da yok sanırım …
Sağlık Bakanlığımızın resmi internet sitesinde “Havanı Koru / Dumansız Hava Sahası” genel başlığı altında, aralarında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “Sigara haramdır!” sözleri de dahil o kadar çok ‘ara başlık’ var ki! Bunlardan biri de: “Çocuklarımızı sigara dumanından koruyalım!”
Bu çağrıya da uyuyor ve çocuklarımızı-torunlarımızı sigara dumanından koruyoruz ama ‘hava kirliliği’ dediğimiz ‘diğer dumanlar’dan koruyamıyoruz sayın yetkililer!
Kendimizi tütün ve tütün ürünlerinin tüttürülmesiyle oluşacak bir dizi olumsuzluktan kurtarmamız-korumamız için yaptıklarınız için teşekkürler.
Hatta bunu, halen kendilerini bağımlılıktan kurtaramamış yurttaşlarımızın özel araçlarının içinde sigara içmesini bile yasaklayıp cezalandırma düzeyinde yapabiliyorsunuz da caddelerde sokaklarda soluduğumuz havadaki türlü türlü dumanların olumsuz etkilerini neden yeterince hesaba katmıyorsunuz?
Bu anlamda, hava kirliliğinin nedenleriyle mücadelede de ‘sigara dumanı ile mücadele’ kadar bir duyarlılık ve çaba bekliyoruz sizden, doğal olarak!
Bu büyük ve her geçen gün büyümekte olan sorunumuzun çözümü için ilk akla gelen adımların başında Milas’a doğalgaz getirilmesi geliyor.
Bu konuda, başta Milas Kaymakamlığı ve Milas Belediyesi olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlar yıllardır çaba gösteriyor. Muğla Milletvekillerimizin 7’sinin de bu konuda girişimlerde bulunduklarını ve çalışmalarını sürdürdüklerini biliyorum. Hatta önümüzdeki günlerde yine Milas Kaymakamı Eren Arslan ve Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat başta olmak üzere bir Milas heyetinin başkent Ankara’da Milas’ın bu acil gündemine ilişkin temaslarını sürdüreceğini de şuracığa mutlulukla not etmeliyim …
Gösterilen çabalardan, daha çok vakit yitirmeden bir an önce sonuç alınması dilekleriyle …
Nazım Hikmet’e saygı …
Nâzım Hikmet, doğumunun 118’inci yılı vesilesiyle çeşitli etkinliklerle anıldı, anılıyor şu aralar.
15 Ocak 1902’de dünyaya gelen Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963’te, ben dünyaya merhaba diyeli henüz beş yıl olmuşken -çok erkenden- ayrılmış(tı) aramızdan … Yıl 2020 oluvermiş ve artık “yaşıtız” 118 yaşındaki Nazım’la … Giderayak yapamadığı onca şeyi yapmaya çalışıyoruz halâ ve “ … ‘o gün’den sonra, şehrin meydanında yaslanıp bir duvara, son kavgadan sağ kalan ihtiyarlara bayram akşamlarında keman çalma” umuduyla yaşıyoruz inatla …
O’nun 118’inci yaşgününü, bir şiirini siz sevgili okur-yazarlarımla paylaşarak kutluyor ve büyük anısı önünde saygıyla eğiliyorum …
Belki ben
Belki ben
o günden
çok daha evvel,
köprü başında sallanarak
bir sabah vakti gölgemi asfalta salacağım.
Belki ben
o günden
çok daha sonra,
matruş çenemde ak bir sakalın izi
sağ kalacağım…
Ve ben
o günden
çok daha sonra:
sağ kalırsam eğer,
şehrin meydan kenarlarında yaslanıp
duvarlara
son kavgadan benim gibi sağ kalan
ihtiyarlara,
bayram akşamlarında keman
çalacağım…
Etrafta mükemmel bir gecenin
ışıklı kaldırımları
Ve yeni şarkılar söyleyen
yeni insanların
adımları…
‘Geçmiş olsun’ dilekleriyle …
Son iki üç haftadır ülkecek griple uğraşıyoruz. Milas ölçeğinde de bu gözle görülür bir durum. Aile hekimliklerinde, hastanelerin acil servislerinde yığılmalar yaşanıyor. Eczaneler ‘antiviral’ ilaçları yetiştirmekte zorlanıyor. Başta anaokulları olmak üzere tüm okullarımızda öğrenci sayısında bu nedenle ciddi bir azalma var. Abartısız ‘hepimiz’ hastayız!
Gribe ‘domuz’ sıfatı eklenince ortaya ürkütücü bir tablo çıkıyor. Ancak uzmanlar ve yetkililer bu sıfatın kullanılmasının doğru olmadığına, grip vakalarındaki artışın ‘beklenen bir durum’ olduğuna dikkat çekiyorlar …
Sözü hiç uzatmadan, T.C. Sağlık Bakanlığı resmi internet sitesinde yer alan 06.01.2020 tarihli “Grip (İnfluenza) Vakalarına İlişkin Açıklama”yı aktarıyorum …
“Grip vakaları düzenli bir şekilde takip edilmektedir”
İçinde bulunduğumuz aylar, grip sezonuna dahil olduğundan diğer aylara göre vakalarda artışlar olması beklenen bir durumdur. Kuzey yarım küre ve Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de vakalar, Ekim ayından başlayarak Ocak ayına kadar artmakta, genelde Mart ayında da düşüşe geçmektedir. Vatandaşlarımızın bu artıştan endişe etmemesi ancak risk grubunda bulunanlar başta olmak üzere tedbiri de elden bırakmaması gerekir.
Ülkemizde halen influenza A (H1N1) ve influenza B virüslerinin her ikisi de dolaşımda yer almakta ve gribe neden olmaktadır. Üst solunum yolu şikayetleriyle başvuru yapan hastalardan Eylül ayından bu yana alınan numunelerde influenza virüsü tespit edilenlerin oranı yaklaşık yüzde 15’dir. Ayrıca başta rhinovirüs, parainfluenza virüs olmak üzere benzer hastalık tablolarına neden olabilen diğer virüslerin de etkin olduğu görülmektedir.
2009’da küresel bir salgın olan influenza A (H1N1) virüsü artık “domuz gribi” olarak tanımlanmamaktadır ve insanlarda normalde görülebilen mevsimsel grip ajanları arasında yer almaktadır. Bu yıl saptanan virüs tipleri ve pozitiflik oranlarında olağanüstü bir durum söz konusu değildir.
Öte yandan üst solunum yolu enfeksiyonlarının mevsimsel artışı geçen yıllarla benzer oranda seyrettiği halde, ülke genelinde acil servislere başvurularda artış görülmektedir. Kasım ve Aralık aylarında acil servislere başvuru sayıları, geçen yılın aynı dönemine oranla değerlendirildiğinde yaklaşık yüzde 10’luk bir artış tespit edilmiştir. Grip ve benzeri üst solunum yolu hastalıklarında vatandaşlarımızın öncelikle acil servislere değil, aile hekimine müracaat etmesi gerekmektedir.
Hastalık belirtileri başladıktan sonraki ilk 48 saat içerisinde başlanan tedavinin daha etkili olduğu bilinmelidir. Hastalar mutlaka istirahat etmeli, bol sıvı tüketmelidir. Mevsimsel grip hastalığının tedavisinde antibiyotiklerin yeri yoktur. Üst solunum yolu enfeksiyonu bulunan kişiler, hekim kontrolünden sonra gerekirse hekim tarafından reçete edilen ilaçları kullanmalıdır.
Grip, her yaşta görülebilen bir hastalık olup, risk gruplarında yer alan kişilerde daha ağır seyredebilmektedir. Gripten korunmak ve bulaştırmamak için;
– El yıkama ve kişisel hijyene dikkat edilmeli; ağız, burun ve gözlere kirli ellerle temas edilmemelidir.
– Aksırma ve öksürme esnasında ağız ve burun kağıt mendille kapatılmalı ve kullanılan kağıt mendil çöpe atılmalıdır. Mendil yok ise kolun iç yüzüne öksürülmelidir. Sonrasında eller yıkanmalıdır.
– Hasta kişilerle yakın temastan kaçınılmalı, kalabalık ve kapalı ortamlarda uzun süre kalınmamalıdır.
Bakanlığımızın https://grip.gov.tr/tr adresinden detaylı bilgiye ulaşılabilir.”