BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
“Kendimi bildiğimden beri …”
Böylesi bir kalıp-söz ile ifade etmeye çalıştığımız bir başlangıcımız var hepimizin.
‘O zaman’ ne zamandan beri? Nefes almaya başladıktan ne kadar sonra?
Nelerin nelerin farkına varmakla?
Nerelerden nerelerden yürüye yürüye ve geçip gitmekle?
“Kendini bilmek!”
Kimlerle?
Hep yazmaya çalışıyorum: O kadar çok emek-yoğun bitmek bilmez bir çaba ki yaşamak … İnsanın insan olabilmesi, insanın kendisini bilmesi, insanın kendisini ‘daha bir insan’ edebilmesi için daha daha neler neler yapıpdurması gerekir?
Çok derin derin değil, üstünkörü bi’ düşünseniz …
Ne yapıp etseniz de yine bir yerlerde bir şeyler yarım yamalak kalır ille de … Tamamlamak ne mümkün!
Yetmez zaman, geçer. Sadece ‘geçse’ iyi: Kaçar gider, yetişemezsiniz …
Kendinizi nasıl bilirsiniz!?
…
Geçen Cuma gününün bitmesine birkaç saat kalmışken geldi Rahşan Ecevit’in yaşama veda ettiği haberi … İzmir’deydik. Tele 1’de Uğur Dündar’ın konukları Müjdat Gezen ve Yılmaz Özdil’i gülümseye-hüzünlene izlerken Dündar, “Üzücü bir son dakika haberi vermem gerekiyor” diye araya girip söyledi ve hemen ekranın altında akmaya başladı haber, bir cümleyle: “Rahşan Ecevit, tedavi görmekte olduğu GATA’da, yaşlılığa bağlı çoklu organ yetmezliği nedeniyle 97 yaşında yaşamını yitirdi …”
‘İşte böyle bir şey’ dedim o an kendi kendime: Kalabalıklardan, çok kalabalıklardan da geçip gelseniz, tam o an hepsi hepsi şu kocaman dünyanın ‘en azı’, televizyon ekranının altında ‘son dakika’ vurgusuyla akıp giden bir yazısınız …
Elbette kalabalıklarla yaşamış olmak, yaşamanın iyi, hem de en iyi hali. Zaten ben de ‘yapılanlar, olan biten boşuna’ duygu-düşüncesiyle yazmıyorum bütün bunları, aksine iyi ki yapılmış-olmuş bitmiş diye bir güzellemedir yazmaya çabaladığım … Yazılmış olanlar da dahil, her şey için geçerli bu …
…
Rahşan Ecevit hakkında her ne düşünürseniz düşünün O’nu Bülent Ecevit’siz düşünemezdiniz.
Farkında olun-olmayın bu durumu değiştiremezsiniz. İlle de ikisi olacak … 1946 yılında evlendiklerinde Bülent Ecevit (1925-2006) 21, Rahşan (Aral) Ecevit ((1923-2020) ise 23 yaşındaymış … El ele …
Düşünebilirseniz düşünün … Ama düşünürken şu görüntüyü de unutmayın: Kasım 2006’da yaşamını yitiren Bülent Ecevit’in cenaze töreninde cenaze aracının ardından kilometrelerce yürümüştü Rahşan Ecevit …
Onların, sizin üzerinizde de bir emeği olup olmadığını düşünün; vardır belki … O emeğin değerine ulaşmayı başarabilirsiniz belki …
Kendinizi nasıl bildiğinizle ilgili bir yükseklikte durur bazı insanlar, ulaşabilmeniz şart değildir …
Yazımı hiç uzatmadan, onlarınkinin ne değerli bir yaşam olduğuna tanık olduğumu belirtmek isterim.
Sadece bunu yazmak için bile yazmış olabilirim.
Fazlasını yazamadım diye de hiç dert etmem.
…
Yeni yılın ilk günleriydi, dünyanın en yaşlı insanı manşetiyle verilen haberden aklımda kalan görüntü şu:
2 Ocak 1903 doğumlu 117 yaşındaki Japon Kane Tanaka’ya, yaş günü pastasının üstündeki mumlar üfletilip kesilen pastadan yediriliyor … Tanaka, ilk pasta lokmasını yuttuktan sonra ‘biraz daha’ pasta yemek istediğini söylüyor … Hepsi bu!
Ben bu görüntüye bir damla da gözyaşı eklemek istiyorum izninizle …
Bir lokma pasta ve bir damla da gözyaşı …
Bence yeterli …
Yaşamak: Kendimizi bilmekle kaybetmek arasında …
Saygıyla, sevgiyle.
Elele büyüttük sevgiyi
Bülent ECEVİT –
birlikte öğrendik seninle
avcumuzda yüreği çarpan
kuşa sevgiyi
elele duyduk kumsalda denizin
milyon yılda yonttuğu
taşa sevgiyi
tırtılları tanıdık seninle baharda
tırtılken daha sevmeyi öğrendik
sevgiden üreyen kelebeği
toprağı evimiz gibi sevdik seninle
birlikte sevdik kuru toprakta
ev küren köstebeği
köstebeğinden toprağına taşına
tırtılından kelebeğine kuşuna
elele sevdik bu dünyayı
acısıyla sevinciyle sevdik
yazıyla kışıyla sevdik
köy-köy ülke-ülke
gökler gibi sardı dünyayı
yağmur gibi sızdı dünyaya
dünya kadar oldu sevgimiz
elele büyütüp elele derdik
elele derip insana verdik
verdikçe çoğalan sevgimizi