Ayşegül KAŞKAR –
Gülay HÜSEYNOVA / Roman / Martı Yayıncılık / 5. Baskı – Aralık 2017 / 240 sayfa
Azeri bir oyuncu olan Gülay Hüseynova (Hüseyinova) aynı zamanda senarist ve yazar. 28 Haziran 1989, Bakü / Azerbaycan doğumlu. 2006-2010 yıllarında Bakü Slavyan Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuş, yaklaşık 2 sene boyunca öğretmenlik ve tercümanlık yapmıştır. 2009 yılında ilk radyo programı olan “Yurdumuzu Geze Geze”nin sunuculuğunu, okuduğu üniversitenin radyosunda yapmıştır.
Oyunculuk yaşamına 2012 yılında Azeri yönetmen Ramiz Feteliyev’in “En Adi Soyad” filminde oynadığı hemşire rolüyle başlamış, dizi sektörüne girişiyle hızla ilerlemiş ve birçok reklam filminde de rol almıştır.
Radyoculukla beraber çekimlerini de sürdüren oyuncu, 2015 yılında Lider TV’de yayımlanan “Tufanlı Sema” dizisinde, çocuğunu arayan gizemli kadın Dilşad’ı canlandırmıştır. Kısa süre sonra “1.000 000 Manat” isimli komedi filminde ikiz kız rolünü canlandırarak sinemalarda görünen oyuncu, 2015 yılı Nisan ayında Türkçe yazdığı romantik komedi olan ilk kitabı “P.S. Zaten boyun da küçüktü…” ile Azerbaycan’ın satış rekorunu kırarak yılın en çok satanlar listesinin birincisi olmuş ve ülkenin en büyük edebiyat ödülü olan ‘Altın Kalem’i almıştır.
2015 sonlarından itibaren Region TV’de yayımlanan “Bizim Ahmet Nerde?” TV dizisinde, komik-köylü öğrenci kız Güler karakteriyle sevenleriyle buluşmuştur.
2015 yılından bu yana İstanbul’da yaşamaktadır. İlk kez bir Türk-Rus ortak yapımı dizide rol alan Gülay Hüseyinova, “Kalbimin Sultanı” adlı bu dizide Reyhan Kalfa karakterini canlandırdı.
Aynı zamanda bir yazar olan Hüseyinova’nın Baku ve İstanbul’da basılmış 2 kitabı var:
P.S Zaten Boyun da Küçüktü (Bakü 2015 ve İstanbul 2016), Ve bir Americano (İstanbul, 2017).
Kitap, arka kapakta şöyle tanıtılıyor:
“Bitti derken başlayan, başladı derken biten bir aşkın hikayesidir..
Yaya gülüyor, ağlıyor, yazıyor, dinliyor. Şarkılar nasıl da sanki onun için çalıyor. Ne Leyla oluyor Yaya, ne de aklı başına sonradan geliyor. Geçmiş zaten düşündükçe komikleşirken, bir Word dosyasında sevdası ağlamıyor. Saçını kestiriyor, burası önemli; bir kadın saçını kestirirse hayatını değiştirmesi yakındır, gibi bir şey demişti birisi. Ama Yaya denilene beklenene göre yaşamıyor, içinden geleni savuruyor rüzgâra, rüzgâr ona Marlboro’nun R’si gibi bir aşk sunuyor, hem var hem yok.
En önemlisi, Yaya artık Americano içmek istemiyor!
Sen ben biz bir genç kadın Yaya, bizi bize anlatıyor.”
Kitabın ana kahramanı Yaya adındaki Azerbaycanlı genç bir kız. Yaya’nın içinde, Azerbaycan’ın Bakü’sünden (o zamanlar orada çalışıyor) Türkiye’nin İstanbul’una (sık sık İstanbul’a geliyor) kadar bir aşk hikayesi uzanıyor. İçinde kırılmış kalbi, yanında İstanbul’a gelişlerinde kaldığı çılgın arkadaşı Sofi’si varken hayat kimi zaman güzel kimi zaman berbat oluyor. İki arkadaşın geçmişte yaşadıkları olaylar sohbet tadında anlatılıyor.
Kolay okunan, okuyucuyu yormayan ve plaj kitabı olarak seçilebilecek bir kitap “Ve Bir Americano” …
…
“Güven” kelimesi Metehan’ı hatırlattı birden. Uzun zamandan sonra hem de. Evliliği toplam bir ay süren Metehan’ı. Boşanmıştı dengesiz herif. Evlilik haberi gibi boşanma haberini de Kaan’dan duymuştum. Metehan gibi birine bir aydan fazla kim katlanabilirdi ki zaten? Evlendiğini öğrendiğimde o kadar yıkılmama rağmen boşanma haberine hiçbir tepki verememiştim. Ne mutluluk ne de keder. Hiçbir şey hissedememiştim. Metehan kirpi gibi bir adamdı işte, dokunduğunu kanatıyordu; üstelik kendisi de kanlar içindeydi..
Her şeyin başı güven duygusuymuş. Güven bir kere bitti mi, sevgi de, aşk da orda müsaade isteyip gider. Hiç fark etmez, az mı sevmiştin çok mu. Öyle bir biter ki o aşk, kendin bile hayret edersin yüreğinin gücüne. Böyle anlarda en iyisi gitmektir. O insanın hayatından, yüreğinden temelli çekip gitmek.
…
Madem aramıza yalan soktun, o zaman ben çekileyim aradan. Ne sizin ilişkinin adı “ihanet” ne de benim rolümün adı “aldatılan” olsun. En güzeli, sert ve kararlı bir adımla terk ediş. Aynen tokat gibi. Çok şık, çok gururlu, onur kurtaran muhteşem bir son nokta …
Karşısından geçerken Mephisto yine müziğiyle deli etti beni. Leonard Cohen “Lover, lover, lover” söylüyordu. En sevdiğim!
Her akşam eve giderken kitap almak da bir alışkanlık haline dönüşmüştü. Rafların karşısında birkaç dakika bakakaldım öyle. O kadar çok kitap vardı ki insan seçemiyordu bile. Hatta bir ara hafiften çok satan yazarları kıskanırken de buluyordum kendimi. Acaba bir gün benim de bu raflarda kitabım olur mu diye düşünüyordum içten içe.
Orkan Veli’nin Bütün Şiirleri dikkatimi çekmişti en sonunda. Elime aldım, tam da aklımdan “İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı” mısraları geçiyordu ki kitabı açar açmaz o şiir geldi. Ben şok tabii. Kısmet denilen bir şey varsa, şu an hemen şuracıkta oldu. Almaz mıydım ben bu kitabı şimdi!
Başka bir parça çalmaya başlamıştı bu arada. Ben kasaya doğru gitmiştim artık. Sarışın kız fiyat çıkarırken bir tane de Barış Manço ayracı alıp kitabın içine koydum.
Mutlu oldum mu? Evet …” (Sayfa 107-109)