BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Koronavirüs salgınıyla mücadelede en başta gelen ‘risk grubu’ olarak 65 yaş ve üstü yaş grubundaki kıdemli yurttaşlarımıza sürecin başından itibaren ‘sokağa çıkma yasağı’ uygulanmaya başlanmış, bir süre sonra bu yasak 20 yaş altı yaş grubunu da kapsayacak şekilde genişletilmişti.
Yaklaşık bir ay kadar sonra, -bir türlü tünelin ucunun görünmemesinin de etkisiyle- evlerinde (daracık alanlarda) kapalı kalan bu iki yaş grubundaki sevgili yurttaşlarımızın ‘ev dışında olma hakkı’na dikkat çekilmeye başlanmış, bunun en başta sayılan gerekçeleri arasında da ‘vücutların harekete olan gereksinimi’ ve bunun psikolojik olarak sağlayacağı ferahlamalar olarak not edilmişti …
Bu uygulama geçen hafta sonu nihayet başlatıldı.
Yeterli-yetersiz değerlendirmeleri ya da ‘hiç yoktan iyidir’ denilerek gösterilen ‘razılık halleri’ arasında 10 Mayıs Pazar günü 65+ yaş grubundaki yurttaşlarımıza, yaklaşık iki ay sonra ilk kez dört saat sokağa çıkma izni verildi. Bu uygulama, 17 Mayıs Pazar günü 65+ yaş grubu için ikinci kez uygulanacak.
20- yaş grubu ise ‘sokağa çıkma izni’ni iki grup halinde kullanmaya başladı.
0-14 yaş grubu, ilk iznini 13 Mayıs Çarşamba günü kullandı. İkincisi ise 20 Mayıs’ta …
15-20 yaş grubundaki gençlerimiz ise ilk izinleri için bugün saat 11:00’ı bekliyorlardı. Onlar da bugün saat 15’e dek evlerinin dışında vakit geçirebilecekler.
Artık evlerimiz dışında her zaman ve her yerde maske takma zorunluluğunun getirildiği koşullarda ille de maskeli ve ‘sosyal-fiziksel mesafe’ye uyarak …
Tam da bu noktada bir şey önermek istiyorum.
Bu konuda uluslararasında bir ortak görüş yok, gençlik dediğimizde 15 yaştan başlayıp 24-25’e, hatta bazı kabullere göre 29-30’a kadar genişleyen bir yaş grubundan söz ediyoruz.
15-30 yaş grubunu ‘gençlik’ olarak kabul edip sürdüreyim …
Önerim şu: 16-17-18 ve 19 Mayıs tarihlerinde sokağa çıkma yasağı uygulanmayacak, aralarında ilimiz Muğla’nın da olduğu illerimiz için 21-30 yaş grubundaki yurttaşlarımızın yanına, sokağa çıkma yasağı uygulanacak illerimizde aynı yaşlar arasındaki gençlerimiz ve elbette izinsiz sokağa çıkamayan 15-20 yaşları arasındaki gençlerimizin 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda ülkemizin tüm cadde ve sokaklarında, parklarında, meydanlarında olmalarının sağlanması …
O gün, protokol üyelerinin Atatürk anıtlarına çelenk sunmak, saygı duruşunda bulunmak ve İstiklal marşımızı okumaktan ibaret resmî tören programlarının yanına böyle bir ‘bayram hâli’ de eklense …
Gençlerimiz kendi bayramlarında böylece bayram etseler … Bunu elbette maskelerini takıp sosyal-fiziksel mesafe kuralına uygun şekilde yapsalar … Gençler bir ‘bayram kutlaması programı’ yapsınlar demiyorum. Sadece ve sadece, o gün dört saat boyunca ‘evlerinde olmasınlar’ yeter … Kurallara uymak koşuluyla kim nerede ne yaparsa yapsın … Sosyal-fiziksel mesafeye dikkat eden ve ille de maske takmış ayrı ayrı gruplar olarak Atatürk anıtları önünde saygı duruşunda bulunup İstiklal marşımızı da söyleyenler olabilir, ne güzel olur …
Bu koşullarda bundan daha güzel, bundan daha hayırlı bayram hediyesi mi olur …
23 Nisan’da çocuklarımız için de aklımıza gelen ama ‘yüksek salgın ürküntüsü’yle teklif dâhi edilemeyen böylesi bir güzelliği yaşatabiliriz gençlerimize … Sevgili gençlerimiz bunu hak ediyor bence …
O gün sokakları, caddeleri, parkları ve meydanları gençlerimize bırakalım. Diğer yaş grupları olarak evlerimizde kalalım, kalabalık etmeyelim. Akşam saat 19.19’da da, başta Atatürkçü Düşünce Derneklerinden olmak üzere gelen birçok çağrının gereğini balkonlarımızda, pencerelerimizde, kapılarımızın önünde yerine getirelim … Saygı duruşumuzu yapıp İstiklal marşımızı söyleyelim … İsteyenler ‘Gençlik Marşı’nı da söyleyebilir … Ne dersiniz …
Gençlik Marşı*
Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar
Güneş ufuktan şimdi doğar
Yürüyelim arkadaşlar.
Sesimizi yer, gök, su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin.
Bu gök, deniz nerede var
Nerede bu dağlar taşlar?
Bu ağaçlar güzel kuşlar,
Yürüyelim arkadaşlar.
Sesimizi yer gök su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin.
Her geceyi güneş boğar,
Ülkemizin günü doğar.
Yol uzun olsa da ne var,
Yürüyelim arkadaşlar.
Sesimizi yer gök su dinlesin
Sert adımlarla her yer inlesin.
(*Felix Körling’in derlediği ‘Tre trallande jäntor’ adlı İsveç folkloruna ait olan bir şarkıdan bazı değişikliklerle Selim Sırrı Tarcan tarafından marş haline getirildi ve sözleri de Ali Ulvi Elöve tarafından yazıldı …)
Yusuf İzmirlioğlu’na saygıyla …
12 Mayıs Salı günü telefonum çaldı, ‘Işık İzmirlioğlu’ arıyordu … “Kemal Bey, bugün babamızın ölüm yıldönümü … Babam sizi çok severdi … Güven’le konuştuk az önce, sizi arayıp bir halinizi hatırınızı soralım istedik ..”
Bir öğretmenle bir gazeteciyi karşılaştırdığım bir yazı yazmıştım yıllar önce ve mesleğini seven bir gazetecinin; yetiştirmiş olduğu çocukların yıllar sonra ‘önemli mevkilere gelmiş olduklarını’ gören bir öğretmenin yaşadığı mutluluğa benzer duyguları yaşadığı örneklerden söz etmiştim … O örnek duyguların bir yenisini daha yaşattı bana İzmirlioğlu Kardeşler … Teşekkürler …
Yusuf İzmirlioğlu’nu saygıyla, rahmetle anıyorum.
Yaklaşık çeyrek yüzyıldır yaşadığım Milas’ta tanıdığım kişiler arasında beni en çok etkileyen insanlardan biri olarak Yusuf İzmirlioğlu 12 Mayıs 2013 tarihinde aramızdan ayrılmıştı.
‘Öğretmenlerin Öğretmeni’ olarak, ‘En Büyük Öğretmen’ olarak tanıdık, anlattık onu yıllarca …
3 Ekim 1912 tarihinde İstanköy’de (Kos) doğan, öğrenimini sürdürmek üzere 18 yaşında İzmir’de Muallim Mektebi’ne giden ve 1938 yılında Adana Muallim Mektebi’nden mezun olduktan sonra ilk görev yeri olan Milas Pınarcık Köyü’ne (Mersenet) gelen ve 1945 yılında başladığı Milas Sakarya İlkokulu’nda görevini yıllarca başarıyla sürdüren bir kocaman çınar: Yusuf İzmirlioğlu … 101 yıllık, her bir adımı mücadelelerle, başarılarla dolu dolu bir yaşam … Eşi Fatma hanımı da rahmetle anıyor ve Sevgili Oğulları Işık ve Güven İzmirlioğlu’na da bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum …