BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Dünya çapında etkili olan bir salgın hastalığın yaşamımızı bu denli allak bullak edeceğine ilişkin hiçbir öngörüm yoktu doğrusu … Böylesi bir dönemde yaşamış olmayı, dolayısıyla birçok çok özel tanıklığı da dünya üzerindeki yolculuğumuza dahil etmiş bulunuyoruz … Ülkecek ‘darbe üstüne darbe günlerinde’ benzer şeyler yaşamadık mı, yaşadık! Örnekse 12 Eylül döneminde ‘siyasi nedenler’le sokağa çıkamadığımız, çok az yer değiştirebildiğimiz, hatta ‘cezaevlerinde zorunlu ikamet etmeler’ düşünülürse, yıllarca hiç yer değiştiremediğimiz olmuştu elbette … Ama hiç böyle bir salgın hastalık yüzünden benzer-benzemez şeyler yaşayacağımız aklımızın ucuna gelmemişti … Yanılıyor muyum?
…
Dünyamızda çooook uzun yıllar yıllar öncesi ya da ‘daha dün gibi’ gelen geçen zamanlarda hep salgın hastalıklar olmuş, yaşanmış. Onları yazılı tarih kaynaklarında okuyup geçtik hep: Olmuş bitmiş! Öte yandan 20’nci yüzyılın ikinci yarısından bu yana tanıklık ettiğim salgınları ise ‘bize bir şey olmaması’yla hatırlıyorum. Televizyonsuz dünyamızda, o salgınlara ilişkin gazete-dergilerde yayınlanan haberlere soluk veren fotoğraflar fotoğraflar gözlerimin önünde … İlle de açlık sınırının altında yaşatılan, yokluklara-yoksulluğa teslim edilen yaşamla ölüm arasında kalmış insan fotoğrafları …
Çocukken, “hastalık” denince aklımıza ilk gelen ‘verem’di! ‘İnce Hastalık’ da denirdi ona … Bunun nedeni ile ilgili birçok şey yazıldı çizildi bugüne dek, ama bence ‘veremin öldürücülüğüne vurgu’dur bu adlandırma, yaşamla ölüm arasında (hani doğum ve ölüm tarihlerini yan yana yazıp da arasına kolayca çekiverdiğimiz gibi) incecik bir çizgi anlamında … İncecik … Pamuk ipliği … Hayata tutunmak için son bir gayretle tuttuğumuz ama kopuveren … Aslında insanı güçsüz anlarında yakalayan bütün hastalıklar için geçerli bir çaresizlik ifadesi bu … Yıllar yıllar sonra kontrol altına alınabilen ama zaman zaman ‘ben halâ buradayım’ diyebilen verem artık ‘çok etkili’ değil gibi ama diğer pek çok hastalık gibi yine de -inceden inceden- insanı çaresiz bırakabilecek bir tür tehdit … Bu da güçsüzlüğümüzün bir başka fotoğrafı …
…
Dünya tarihi içinde en etkili olan salgın hastalıklar denince ilk aklımıza gelen ‘veba’ değil mi, bir de kolera var! Milyonlarca insanın ölümüne neden olmuş savaşlar kadar etkili salgın hastalıklar. Son yıllarda öldüren gripler daha çok girmeye başlamıştı hayatlarımıza ama bunu Kovit-19 kadar başaramamıştı hiçbiri … Yüksek yüksek dağları, koskocaman okyanusları aşıp-geçip hemen hemen tüm dünyaya bulaşarak ölümlere neden olmayı sürdürüyor … Nerelerde kimbilir … Dünyamız genelinde ölümüne neden olduğu insan sayısı 400 bine koşuyor …
Her gün binlerce ölüm haberinin geldiği, ‘az insan ölmüş bugün’ diye -garip bir- mutluluk yaşadığımız şu günlerde bir bahane bulup-uydurup ‘iyi haberler-yazılar’ yazmak istiyor insan …
İşte size örneğin ‘Bayramdan sonra bayram’ başlıklı böyle bir ‘haber-yazı hazırlığı’ için birkaç örnek ön cümle:
“… Koronavirüs salgınının etkisi azalmışa benziyor ya da bazı ülkeler ‘kontrol altına aldı’ gibi görünüyor ama risk sürüyor … Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçende benzer bir iddiada bulundu ama tedbiri elden bırakmamamız gerektiğini ekledi hemen … Bayramda alışılmışın dışında ‘uzak’ yaşamalıyız yakınlarımızdan … Bakan Koca, ‘yakınlıklar kurmanın, yakınlıkları dile getirmenin farklı yolları’nı önerdi … Maske takmalı, sosyal-fiziksel mesafeye ve özellikle el-yüz temizliğine dikkat etmeliyiz … ‘Kontrollü sosyal hayat’ın gereklerini yerine getirirsek ‘bayramdan sonra’sına ilişkin ‘daha özgür olmak’tan söz etti Bakan Koca …”
Nasıl bir hâldir bu? Biraz ‘iyice şeyler’ yazınca insanın hemen -örneğin şöyle- itiraz edesi geliyor:
İyi hoş da, yaşadıklarımıza benzer senaryolarla oluşturulmuş bilim-kurgu filmleri ile yaşamlarımız arasındaki mesafenin neredeyse tümden ortadan kalktığı bu tablo içinde, hepimizi artık eskisine göre çok daha ‘her an her şey olabilir’ sancısı, endişesi ile rahatsız, huzursuz bir yaşam bekliyor … Elbette bütün bu olumsuz hallerimiz, en genel anlamda ekonomik güçsüzlükler içinde olmamızdan kaynaklanmakta ve kesintisiz olarak bu güçsüzlüklerimizle beslenmektedir …
Tamam da, şöyle bir cümleye de her zamankinden çok ihtiyacımız yok mu Allah aşkına:
Ancak bu koşullarda beden sağlığımız kadar önemli olan ‘akıl ve ruh sağlığımız’a iyi gelecek, bize moral, umut, huzur, keyif verecek günlük yaşam biçimleri üretip, yeni yeni alışkanlıklarla birçok anı ve giderek ‘bir yeni kültür birikimi’ de oluşturmaktayız … Bu hafta, bayram vesilesiyle işte o ‘şeyler’e dikkatlerinizi çekmek istedim … Ufak tefek şeylere, gülümseten şeylere …
…
Koronavirüs salgınıyla mücadele günlerinde, şimdiden henüz ‘kültür’ düzeyine yükselmemiş olsa da giderek kurumsallaşıp ‘kültür onayı’ alacak olan birçok alışkanlık edinmiş durumdayız. Hemen her alanda yeni-eski ayrımına neden olabilecek kadar etkili olan bir salgından söz ediyoruz. Kesintisiz bir şekilde başlamalar-bitmelerle yürünen, yeni ile eskiyi sabırla bünyesinde barındırabilen dünya tarihinde salgın hastalıkların, ortaya çıkardıkları özgün koşullarda neden oldukları (iyi-kötü) gelişmelere şöyle bir göz gezdirmenizi isterim. Bunu yaparken, günlük yaşamımıza ilişkin ufacık, kolay, sıradan, rutin deyip geçtiğimiz bir dolu keyifli yaşam parçasını da farketmeniz dileğiyle iyi bayramlar …
Ve özellikle bayram için diye altını çizerek iki fotoğraf paylaşıp noktalıyorum:
Milas’ta koronavirüsle mücadele günlerinde trafik ışıklarına bir yeni anlam yüklenmiş durumda. (Başka başka nerelerde var, var mı bilmiyorum …) Buna göre: ‘Kırmızı ışık’, bildik ‘dur’ uyarısının yanında “Evde Kal” ve ‘Yeşil’ ise ‘geçebilirsin’ anlamının yanında “Eve git” diyor …
Biz de öyle yapalım ve Turgutreisli Bodrum Gönüllüsü Galip Baran’ı da anıp O’nun farkındalık etkinliklerindeki sloganını gülümseyerek anımsayalım:
“Kırmızıda duralım kurallara uyalım …”
Kitaplarda ölmek
Behçet NECATİGİL *
Adı, soyadı
Açılır parantez
Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti
Kapanır parantez.
O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı
Bir parantez içinde doğum ölüm yılları.
Ya sayfa altında ya da az ilerde
Eserleri, ne zaman basıldıkları
Kısa, uzun bir liste.
Kitap adları
Can çekişen kuşlar gibi elinizde.
Parantezin içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci
Ne varsa orda.
O şimdi kitaplarda
Bir çizgilik yerde hapis,
Hâlâ mı yaşıyor, korunamaz ki,
Öldürebilirsiniz.
(Varlık 447, 1 Şubat 1957)
*Behçet NECATİGİL (1916 – 1979)