Melih KAŞKAR –
Hayatımızın her alanında elektrik var, evet. Elektrik olmadan yaşayabilmemiz olanaksız. Fakat öte yandan soluduğumuz havanın da kaliteli olması, dolayısıyla nefes güvenliğimizin sağlanması da şart. Kısacası bizim için sağlığımız ve yaşam kaynaklarımızın korunması ‘elektriksiz yaşayamayacağımız’ kadar aşikâr …
Ülkemiz geneli olarak yenilenebilir enerji kaynaklarımızı yeni yeni kullanmaya başladık. Umarız bu kaynak kullanımlarımız her geçen gün artarak sürer. Hali hazırda ülkemiz enerji üretiminin büyük bir bölümü halâ daha (ya da ne yazık ki halâ daha) fosil yakıt kullanan termik santrallerle yapılıyor. Bu tablo içinde termik santrallerde elektrik üretebilmek için kullanılan düşük kalorili linyit ise çevremizi, dünyamızı olumsuz etkiliyor. Bu olumsuz etkilerin en başında da tüm canlıların solumakta olduğu havanın kalitesini düşürmesi geliyor. Yaygın kanıyla: Termik santrallar havamızı kirletiyor!
Tam da bu noktada dikkat çekmemiz gereken bağlı bir konu ise, biz canlılar için durmaksızın oksijen üreten ağaçlarımıza gözümüz gibi bakmamız gerektiğidir. Fakat görüyoruz ki ağaçlarımız ‘yaşlılık’ başta olmak üzere ve ‘gençleştirme’ gibi vitrinde iyi duran çeşitli gerekçelerle kesiliyor, yok ediliyor. Yerlerine ise yeni alanlarda yeterince ağaç dikimi yapılmıyor, yapılsa bile kesilen kadarı dahi dikilmiyor, dikilemiyor … Yangınlar yüzünden kaybettiğimiz genç-yaşlı ağaçlarımızı da ayrıca bu hesaba dahil ettiğimizde, durumun vehameti daha bir ortaya çıkıyor …
İlçemiz sınırları içerisinde bulunan ve biri iki diğeri ise üç üniteden oluşan termik santraller bölgesindeki ağaç varlığımızın gittikçe azaldığı çıplak gözle görülüyor. Maalesef kesilen ağaçların yerlerine yenileri dikilmiyor. Santrallerin baca gazlarının ise tüm filtreleme çabalarına rağmen yakın-uzak çevresinde azımsanmayacak düzeyde kayıtlara girmeyen-takip de edilemeyen zararlara yol açmaya devam ettiği yaygın bir şekilde iddia ediliyor, kabul görüyor.
Elektrik kullanımından vazgeçemeyeceğimize göre yapmamız gereken ne?
Çözüm, yıllardır savunulageldiği gibi fosil yakıtların bugünden yarına terk edilmesinden ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmesinden geçiyor.
Dünya genelinde yapılan araştırmalar sonucu, düşen elektrik talebi nedeniyle başta Avrupa Birliği ülkeleri (AB) olmak üzere birçok ülke termik santrallerde elektrik üretimini durdurdu. AB ülkelerindeki elektrik üretiminin içinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı ise son yıllarda % 26’dan % 28’e çıkmış. Ülke olarak biz ise, yeterince kullanamadığımız zengin yenilenebilir enerji kaynaklarına sahibiz. Bu zenginliğimizden gerekli yönlendirmeler ve teşviklerle yararlanıp hem çevremizi korumuş hem de enerji üretimi kapasitemizi artırmış oluruz.
Tabii bu arada evlerimizde ve işyerlerimizde enerji tasarrufu sağlayacağımız duyarlılıklarımızı geliştirmemiz de gerekiyor …
‘Temiz Enerji’, ‘Kaliteli Hava’ ve ‘Sağlıklı Çevre’ için daha çok zaman yitirmeden adımlar atmamız gerekiyor …