BAKIŞ Haber / A. Kemal KAŞKAR –
CHP Muğla Milletvekili Süleyman Girgin, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada, Muğla’da yaşananları örnek göstererek iktidarın çevre politikalarını eleştirdi.
İktidarın, halkın bütçesini halktan kaçırdığını, 2021 bütçesi görüşmelerinin halkın görmesi için basına açık olması gerektiğini oysa pandemi gerekçesiyle sadece Meclis TV’nin bakanların sunumlarını verdiğini söyleyen Girgin, muhalefet milletvekilleri olarak yaptıkları konuşmaları kendi imkânlarıyla halka ulaştırmaya çalıştıklarını belirterek iktidarın tutumunu eleştirdi.
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2 Kasım’da başlayan ve hafta sonu dışında her gün devam eden bakanlıkların bütçe görüşmelerinin 26 Kasım tarihinde Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşmeleri ile tamamlandıktan sonra TBMM genel kurulunda görüşüleceğini söyleyen Girgin’in, yaptığı konuşmada dile-gündeme getirerek dikkat çektiği sorunlarımız şöyle …
İhanet edilen sadece İstanbul değil!
Bugün size ağırlıklı olarak Muğla’nın yaşadığı çevre sorunlarından bahsedeceğim. Ancak anlattığım sadece Muğla’nın hikayesi değil, Kazdağları’ndan, Hasankeyf’e Türkiye’nin bütün çevre siyasetinin hikayesidir…
Nasıl ki, Erdoğan 2017 yılında, “İstanbul’a ihanet ettik, ben de sorumluyum” dediğinde, ihanet edilen sadece İstanbul değil, ülkemizin bütün şehirleri idiyse Muğla çevre sorunları da Türkiye çevre sorunlarının bir prototipidir.
MUÇEV nedir?
Muğla’nın çevre sorunlarının kalbindeki sorulardan biriyle başlamak istiyorum: Muçev nedir? Görevi nedir? Neye hizmet eder? Niçin kurulmuştur? MUÇEV, Sayın Erdoğan’ın, “ülkeyi anonim şirket gibi yönetmek istiyorum” anlayışının Muğla’daki izdüşümü müdür? Türkiye’nin bütün kıyılarını yağmalatmak mıdır görevi?
Gerçek adı MUÇEV Turizm Ticaret Limited Şirketi olmasına rağmen, bu şirketin adına vakıf çağrıştırması yapsın diye mi V harfi konulmuştur? Kamu aracılığıyla kurulan şirket halka açık kıyıları ticari işletmelere dönüştürmüş ve kıyıları ücretli yaparak halka kapatmıştır. Ne olduğu, üyelerinin neden bu şekilde oluşturulduğu, elde edilen gelirin nereye gittiği tam olarak bilinmeyen bir yapı var karşımızda. Esasında kıyılar Büyükşehir ve ilçe belediyeler tarafından işletilmesi gerekir. Kıyılar halkındır, özel sermayenin değil.
İktidarın vakıf görünümlü MUÇEV eliyle, kazanamadığı sahil belediyelerinin kıyılarında rant oluşturması ve sahil koylarını MUÇEV eliyle özelleştirmesi yaklaşımı doğru değildir. Bu arka kapıdan özelleştirmedir!
Kıyısal alanların buralara hizmet götüren, altyapısını yapan, çöpünü temizleyen yerel yönetimlere devredilmesi gerekirken, hizmete gelince “koş yerel yönetim”, gelire gelince “sen uzak dur yerel yönetim” denmektedir.
İki noktaya dikkatinize çekmek isterim: MUÇEV, yetki alanında, Hazine yetkisinde olan alanlar dahil, imar barışından yararlanarak yapı kayıt belgesi almış mıdır? Almışsa bu yapı kayıt belgelerinin usul ve esaslara uygun olarak alındığına dair bir inceleme yapılmış mıdır? Yapılmışsa sonucu nedir? Bu konuda mutlaka bir inceleme yapılmalıdır.
Ecrimisil kaynaklı tahliyeleri merkezi idare yapsın!
Sayın Bakan, kıyılarımızda ecrimisil işlemini yapan çevre şehircilik il müdürlüğü ve ecrimisil işlemini tesis eden millî emlak müdürlüğü iken devlet malını hakkı olmaksızın kullananlara uygulanan alanların tahliyesi ve yıkımı işlemi belediyelerin üzerine bırakılmaktadır. Böylelikle vatandaşla karşı karşıya gelen belediye olmaktadır. 644 sayılı KHK’den gelen yetkiler kullanılarak kaçak veya ruhsata aykırı her tür ve büyüklükteki yapıya müdahale, merkezî idarenin önderliğinde yapılmalıdır.
Bodrum’un imar alanlarına değil ‘koruma’ planlarına ihtiyaç var!
Kaz Dağları’ndan, Ayder’e yürütülen talan politikasının Muğla’daki boyutunu özetleyen bir örnek: Ortakent’in imara açılmasından bahsetmek istiyorum. Ortakent’te, daha önceki projelerde büyük yeşil alan olan 1 milyon 100 bin metrekarelik bir alanı, üstelik Muğla Büyükşehir Belediyesi İmar Müdürlüğü’nün “uygun değildir” görüşüne rağmen, yangından mal kaçırır gibi çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile imara açılmıştır. Bodrum’un imar alanlarına değil, koruma planlarına ihtiyacı vardır. Bu bölgeyi bir mesire alanı, yeşil alan olarak insanlarımıza kazandırmamız daha güzel olur. Yine devletin himayesinde olsun ama halkın olsun.
Bodrum nüfusu uzun yıllardır devam eden yapılaşma ve inşaat yoğunluğu nedeniyle sürekli artmıştır. Mevcut altyapı sistemi artık bu yükü kaldıramamaktadır. Dolayısıyla kamuya ait arazilerin yine kamuda kalması gerekir.”
Gökova, Akyaka, Menteşe, Fethiye …
Konuşmasında daha sonra iktidarın Muğla’daki “jeotermal ısrarı”nı soran sorgulayan Girgin, “Muğla’yı jeotermal enerjiye açmak doğaya yönelik bir katliamdır, turizmi baltalamaktır. Aydın’ın jeotermal enerjiden çektiği ortada” dedikten sonra; Gökova Körfezi’ne marinalar yapılacağıyla ilgili duyumlar aldıklarını belirtip bunun doğru olup olmadığını sordu ve 15 Ekim – 15 Kasım tarihleri arasındaki askı süresinde yaygın itirazla karşılanan Akyaka Mahallesi ve Azmak Kıyı Bandı için hazırlanmış imar planının iptal edilmesini istedi ve ekledi: “Bırakın, buralar cennet kalsın!”
Girgin, konuşmasının son bölümünde, Menteşe Karabağlar Yaylası’nda yapılmak istenen madencilik faaliyeti girişimlerinin halkın direnişiyle engellendiğini, ancak doğal sit alanlarında bu tarz faaliyetlerin neden kalıcı olarak engellenemediğini sordu.
‘Fethiye Körfezi’ndeki ağır kirliliğe de dikkat çeken Girgin bu konuda zaman yitirilmeksizin yapılması gereken altyapı ve temizleme çalışmalarında bakanlığın devreye girmesini isteyerek sözlerini şöyle tamamladı:
“442 sayılı Köy Kanunu’na eklenen ek maddeyle Muğla genelinde 1955 adet arsa üretilmiştir. Bu maddeyle sahiplerine bina yapmaları veya taksitlerini ödemeleri amacıyla 31/12/2020 tarihine kadar ek süre verilmiştir. Köy yaşamı ve tarımsal üretimin geliştirilmesinin yanı sıra içinde bulunduğumuz şartlar da gözetilerek bu sürenin uzatılması veya sınırlamaya tabi tutulmaması yönünde bir çalışma var mı? En güzel yaylalarımızda maden arayan, en güzel koylarımızı imara açan bu anlayıştan vazgeçilmelidir diyorum, bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.”