• Künye
  • Gizlilik Sözleşmesi
  • Reklam
Cumartesi, Nisan 1, 2023
  • Giriş Yap
Milas Haber
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • Kategoriler
    • Gündem
    • Bohça
    • Kültür & Sanat
    • Bir Satır
    • Spor
  • Köşe Yazıları
    • A. Kemal KAŞKAR
    • Dr. Kahraman KARAİSAOĞLU
    • Eczacı Bengi MERGEN (E.)
    • Hüseyin AÇAR
    • Doç. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
    • Yılmaz Kaya AYLANÇ
    • Melih KAŞKAR
    • Dr. Halise Heves ÖZYILMAZ
    • Dr. İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
    • Begüm AYDINALP
  • İletişim Bilgilerimiz
No Result
View All Result
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • Kategoriler
    • Gündem
    • Bohça
    • Kültür & Sanat
    • Bir Satır
    • Spor
  • Köşe Yazıları
    • A. Kemal KAŞKAR
    • Dr. Kahraman KARAİSAOĞLU
    • Eczacı Bengi MERGEN (E.)
    • Hüseyin AÇAR
    • Doç. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
    • Yılmaz Kaya AYLANÇ
    • Melih KAŞKAR
    • Dr. Halise Heves ÖZYILMAZ
    • Dr. İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
    • Begüm AYDINALP
  • İletişim Bilgilerimiz
No Result
View All Result
Milas Haber
No Result
View All Result
Ana Sayfa Köşe Yazıları A. Kemal KAŞKAR

“Sen Kemalsin! …”

Milas Bakış Gazetesi Yazar: Milas Bakış Gazetesi
24 Kasım 2020
in A. Kemal KAŞKAR, Köşe Yazıları
0
0
SHARES
0
VIEWS
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –

Bugün Öğretmenler Günü.

Yıllarcadır yazarım. Böyle böyle günlerde “günün mana ve ehemmiyetine ilişkin yazılar yazmak” gibi ‘sert-köşeli’ bir eğilimim, yani bu konuda öyle çok büyük bir ‘itaat-itikat’ edesim olmamıştır.

Ama bazı bazı öyle yapasım gelir. Öyle yapmak, her şey bir yana, en başta bana iyi gelir. Bunu hep hissetmişimdir.

Benim ilk öğretmenim Muhsine Hanım’dır, Muhsine Şengül.

Kendisine, aramızdan ayrılana dek telefonla ve ziyaret de ederek saygımı, sevgimi ifade etmişimdir. Bu ilgimden çok, pek çok mutlu olduğunu hep hissetmişimdir. Ve ben, muhtemelen en az onun kadar, hatta ondan daha da çok mutlu olmuşumdur.

Bilirsiniz ben ‘edebiyatçı’ değilim. Edebiyat’ı severim, arada bir, yakınlarında gezer dolanırım ama haddimi bilirim. Yazdıklarımdan memnun muyum, elbette memnunum. Hemen hemen tüm yazılarımı, yayına göndermeden önce (yani elimden kurtuldukları o ana dek!) yaptığım en son okumada, “Bundan iyisini yazamazdım” hoşnutluğu içinde yolcu ederim … Mecburen, çünkü zamanım bitmiştir.

Gazetecilik böyle bir şeydir. Süreniz hep azdır ve malûm: Zaman her zaman sizden hızlıdır!

Bütün dünya sizden o haberi-o yazıyı bir an önce bitirmenizi istiyor gibi bir mertebedir bu.

Yaşamım boyunca alıp alabileceğim en yüksek rütbelerimdir yazılarım.

‘12 Eylül Gazisi’ olarak ‘madalya’ ya da gazeteci olarak ‘basın kartı’ beklentim olmaksızın hep gururla yaşamışımdır. Ne yapmışsam sevgili ülkem, sevgili ailem, arkadaşlarım beni daha çok sevsin diye yapmışımdır, yapıyorum … İlk öğretmenimle ilişkim de aynıdır. Hep severek, hep çok severek yaşamaya çalışmışımdır, yaşamın tüm ağırlıklarını kaldırabilmenin tek yoludur bu benim için: Omuzlarıma her gün biraz daha sevgiler yüklemek … (‘İlk Öğretmen’ vurgum diğer tüm sevgili öğretmenlerimi üzmesin diye açtım bu parantezi: Bu yazım, tüm öğretmenlerime ve hatta çok daha ötesi ‘tüm öğretmenler’e bir güzellemedir.)

Bu anlamda, ‘İlk Öğretmenim’e gösterdiğim ilginin beni ondan daha çok memnun ettiğine ilişkin cümlemi ‘edebiyat olsun’ diye üretmiş değilim. Gerçek budur.

Pek çoğunuzun beni kolaylıkla anlayabileceğini sanıyorum.

…

Yazımı, ‘İlk Öğretmenim’ ile son görüşmemizin bende bıraktığı özel izi paylaşarak sürdürmek istiyorum.

O’nu, sevgili Annem ile Mordoğan’daki evindeki ziyaretimiz … Muhsine Hanım balkonda oturuyordu, eve yaklaşırken görmüştük. O bizi görememişti, çünkü çok zor yürüyebilmesinin yanında gözleri de görmez olmuştu uzunca süredir. Duruşu hüzün vermişti annemle bana. Eve girdiğimizde, yardımcısı karşılamıştı bizi. Öğrencisi olduğumu söyleyince onun da yüzünün aydınlandığını görmüştüm. Hüznümü unutmuştum, mutluluğumsa katmerlenmişti. Ben önde annem arkada evin Ege denizine bakan balkonuna, yardımcısının ‘Muhsine hanım, bir öğrenciniz geldi’ anonsuyla girerken, “Merhaba öğretmenim!” diye koşmuştum adeta … O an, bir öğretmenin bellek gücünü meslek sevgisiyle artıran şu sözleriyle gözlerim dolduydu: “Sen Kemalsin!”

“Evet Öğretmenim, benim …”

Tekerlekli sandalye üzerindeydi, eğildim, kucaklaştık … Beni annem gibi koklayıp koklayıp öptü ve şöyle dedi:

“Sesindeki coşkudan tanıdım seni …”

Yaşamım boyunca alıp alabileceğim en büyük ödüldü.

Demek ki sesim coşkuluymuş!

Çok ilginç ve hatta garip bir durumdur belki ama insan kendisini böyle böyle tanır, tanımlayabilir … Yakınlarımızın, arkadaşlarımızın böyle böyle cümleleri dönüm noktalarıdır yaşamımızın … Birileri sizin bir özelliğinizi ‘pat’ diye söyleyiverir … Bu konuda en ‘bilirkişiler’ arasında da öğretmenlerimiz gelmektedir …

“Gerçekten öyle mi?” diye bir soru uçuşur gökyüzünüzde. Kalbinizi gülümsetir bu uçuş. Sizi de yanına alır, yükseltir. ‘Aşk’ hissi diye tarif edilen ‘göğüs ürpermesi’ gibi bir şey sanki …

Mutlu etti beni.

Bana mutlu olmayı öğretenlerden biri de Muhsine Hanım’dı elbette.

İlkokula başladığım o ilk gün, başta sıra arkadaşım Gülsüm olmak üzere birçok sınıf arkadaşım ağlaşırken ben, okula doğru yürürken “akşama kuru fasulye-pilav var yemekte” diye beni mutlu eden ve sınıf kapısının hemen dışında bana gülümseyen annemle göz göze gözlerimi durdurmaya çalışırken o güzel gülüşlü kadının sesi bugün gibi kulaklarımdadır:

“Ağlamayın, ağlamayın … Bakın, burada hep birlikte çok mutlu olacağız …”

Başarılı öğrencilik yaşamıma Şirinyer Tuğsavul İlkokulu’ndaki o ilk adımdan kalan tek cümle odur … Belki biraz da, öğretmenimle önceden ailecek tanışıyor olmamın verdiği rahatlık da etkilidir ‘o mutluluk vaadi’nin “evin dışında annesiz-babasız kalmış olma”mla büyüyen iç sıkıntımı kolayca bitirmesine …

Sonra sonra, ne yaptıysam-başıma her ne geldiyse beni hep desteklemesinden gurur duyduğum annem, babam gibidir benim öğretmenlerim … Ne yapıp yapamadıklarımı, başıma nelerin nelerin geldiğini annem-babam kadar bilemeseler de bu duygum değişmez benim: Onlar benim hep en büyük destekçilerim, omuzdaşlarım, yoldaşlarımdır …

…

O gün uzun uzun güzel güzel konuştuk ilk öğretmenim Muhsine Hanım ile … Aslında ‘ağlanılası’ bir tabloydu, arada gözlerimin dolduğunu not etmeliyim ama ağlamamalıydım, birlikteydik ve mutluydum … Ayrılışımız, sanki her gün görüşecekmişiz gibi hüzünsüzdü. Öğretmenimin dediği olmuştu: Annem de ben de çok mutlu olmuştuk. Muhsine Hanım’ın mutluluğuyla birlikte coşmuş şenlik olmuştuk …

Çok değerli anısı önünde minnetle eğiliyor, tüm öğretmenlerime, tüm öğretmenlere saygı ve sevgilerimi sunuyorum …




Ne var ne yok!

Birileri kalkıp da “N’aber?” diye sorsalar, bu gündelik soruya bile yanıt veremeyecek durumdalar.

Çünkü “N’aber”in açık yazımı: ‘Ne haber’dir!

İşin içine haber giriyorsa, bazıları için katedilmesi gereken uzun bir mesafe söz konusu olacaktır. İktidar sahiplerinden ‘işaret’ beklenecektir. Acep o ‘haber’ verilirse ‘cıss!’ olabilir midir örneğin? Verilmezse n’olur n’olmaz? … Bunun gibi birçok ‘sansürsever haller’ olur! Peki bu gazetecilik olur mu? Elbette olmaz.

Biz yıllardır, 24 Temmuzlarda ne yapıyoruz Allah aşkına!

‘Basın Bayramı’ mıydı neydi o öyle?

“Basından sansürün kaldırılışının yıldönümü”müydü neydi?

Önceki yüzyılda başlayıp geçen yüzyılın hemen başlarında da sürdürülen bir uygulamayla, gazeteler baskıya girmeden önce ‘devlet tarafı’ndan okunup incelenir, varsa ahaliyi “kötü” etkileyebilecek ‘zararlı, sakıncalı’ olabilecek -“kaka”(!)- şeyler ayıklanır ve sonrasında basılırmış …

Sonra ne mi olmuş?

‘İkinci Meşrutiyet’in ilanı ile başlayan ve toplumun sosyal, siyasi ve basın hayatında büyük değişimlere yol açan gelişmeler ilk olarak 3 Temmuz 1908 tarihinde Resne’de Kolağası Resneli Niyazi Bey önderliğinde yaklaşık 500 asker ve sivilden oluşan bir grubun dağa çıkmasının ardından II. Abdülhamid’in bu kalkışmayı bastırmaya yönelik çabaları, bölgedeki subayların ‘İttihatçı’ olmaları nedeniyle sonuç vermemiş. Üstüne üstlük Cemiyet’in (İttihat ve Terakki Cemiyeti) Manastır merkezi padişaha, Kanun-ı Esasî’yi yürürlüğe koymasını ve 26 Temmuz’a kadar Meclis-i Mebusan’ın açılmasına izin vermesini isteyen bir telgraf çekmiş. Eyüp Sabri kumandasındaki Ohri Taburu ile Niyazi Bey’in komutasındaki Resne Taburu 22 Temmuz gecesi Manastır’da birleşip ‘Manastır Fevkalade Kumandanı Miralay Fevzi Bey’i dağa kaldırmışlar. 23 Temmuz günü atılan 21 pare top atışı ile Manastır’da İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından Meşrutiyet yönetimi ilan edilmiş ve karar telgraflarla Yıldız Sarayı’na bildirilmiş. Enver ve Talat paşaların da yoğunlaşan girişimleriyle Abdülhamid, 24 Temmuz’da baskılara daha fazla dayanamayıp İkinci Meşrutiyet’i ilan etmiş ve bu gelişmeler arasında o gün bazı gazeteciler gazetelerini ‘sansür kurulları’na göndermeden basıvermişler … Böylesi bir ‘cüret’ göstermişler.

Sonraki yüz yılı aşkın süre içinde varıp gelinen yere bakar mısınız!

Utanılacak haller!

Ama utanmazlık içinde yaşam sürüyor.

Yazık, hem de çok yazık!

Yazıklar olsun!

(Şuracığa not düşmeye bile gerek yok aslında. Benim sevgili okur-yazarlarım ne olup bittiğinden haberlidirler ama rezilliğin boyutunu ‘rakamsal’ olarak da göstermek üzere açmış bulundum şu dip parantezi … Radyo Televizyon Üst Kurulu Üyesi İlhan Taşcı, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, 8 Kasım Pazar günü akşam saatlerinde Instagram hesabından istifa ettiğini duyurmasının ardından, bu ‘haber’i yayınla(ya)mayan televizyon kanallarının yöneticilerine hitaben yazdığı açık mektubunda, “Uluslararası haber ajansları, 45 dakika içerisinde istifa haberini doğrulatarak dünyaya duyurdu. Türkiye’de bu kadar önemli bir gelişmeyi yalnızca beş haber kanalı verdi. Sizin yönetiminde yer aldığınız yayıncılar da dahil 1.775 radyo ve televizyon kanalı ise 24 saat boyunca bu istifayı halktan ve Türkiye’den gizledi” demiş ve şöyle sürdürmüş: “Bakanın istifasını haberleştiren televizyon kanallarının, ifade özgürlüğüne saygılarını da bu yolla belirtmiş olduklarını kayda geçirmekte yarar var. Böylesi bir haberin doğru olduğunun bilinmesine karşın saatlerce görmezden, duymazdan gelinerek yayınlamaktan sakınılması, 83 milyon yurttaşın haber alma hakkının ihlali; bilmesi ve görevi olmasına karşın haberi vermeyenler açısından da gazetecilik mesleğine ihanet anlamına gelir. Unutulmamalıdır ki, basın ve ifade özgürlüğü uğruna Türkiye’de onlarca gazeteci canlarıyla bedel ödemiştir” …)




‘Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nden …

SUNUŞ

Herkes, bilgi edinme ve haber alma, özgür düşünce, ifade ve serbest eleştiri hakkına sahiptir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılmasının başlıca yolu olan basın ve yayın özgürlüğü temel insan haklarındandır. Bu hakların demokratik hukuk devletinde anayasal güvence altında olması esastır.

Gazetecinin hakları, halkın haber alma hakkının ve ifade özgürlüğünün, meslek ilkeleri ise dürüst ve doğru iletişimin temelini oluşturur. Meslek ilkeleri gazetecinin ve basın – yayın organlarının özdenetimini öngörür ve değerlendirme mercii öncelikle vicdanlardır.

…

D- GAZETECİNİN TEMEL GÖREVLERİ

Gazeteci halkın bilgi edinme hakkı uyarınca, haber alma, yorum yapma ve eleştirme özgürlüğünü kullanırken kendi açısından sonuçları ne olursa olsun gerçekleri çarpıtmadan aktarmak zorundadır.

…

Gazeteci bilgiyi yok edemez, görmezlikten gelemez, metinler ve belgeleri değiştiremez.

…

Gazeteci, bir bilginin, haberin yayını ya da yayınlanmaması karşılığı hiçbir maddi veya manevi menfaat sağlayamaz …

 

  1. BÖLÜM

GAZETECİNİN DOĞRU DAVRANIŞ KURALLARI

…

Özeleştiri

Gazeteci ile basın – yayın organları, düzeltme ve cevap hakkı gibi zorunlulukların dışında da yanlışları düzeltmeli ve özeleştiri yapmalıdırlar.

…

İfade Özgürlüğü

Gazeteci kamuoyunun doğru bilgilendirilme hakkından sorumludur. Kendi haberini sansürlememelidir. Gazeteci ifade özgürlüğünün sınırsız olmadığını bilmeli ancak ifade özgürlüğünün sadece olumlu karşılanan, zararsız haber ya da düşünceleri değil, aynı zamanda ‘devleti şoke eden, inciten, rahatsızlık veren’ düşünceleri de kapsadığının bilincinde olmalıdır.

…

Önceki Haber

Vizontele 1973 Milas / 2

Sonraki Haber

“En güzel yaylalarımızda maden arayan, en güzel koylarımızı imara açan bu anlayıştan vazgeçilmelidir!”

Milas Bakış Gazetesi

Milas Bakış Gazetesi

Sonraki Haber

“En güzel yaylalarımızda maden arayan, en güzel koylarımızı imara açan bu anlayıştan vazgeçilmelidir!”

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Popüler
  • Yorumlananlar
  • Son Eklenen

Milas Kaymakamlığı görevine Mustafa Ünver Böke getirildi

4 Şubat 2021

Sitare-Osman Menteşe Çiftliği ile Kairos Zeytinevi’ne alkışlar!

14 Şubat 2020

Jandarma’dan rüşvet operasyonu

15 Ekim 2020

Op. Dr. Adnan Dikmen İzan Hastanesi’nde göreve başladı

2 Mart 2020

Annesini kaybetmiş bir çocuğum artık …

2

Kiminizi kaybettiyseniz aynı … Ne ki ‘kör etsin’ gözlerinizi o ölüm …

2

Daha yaşanacak günler varken …

2

Yangınları nasıl yazsam?

2

CHP Muğla Milletvekili Aday Adayı Dikmen; “Yatağan Termik Santrali, bir halk sağlığı sorunudur!”

31 Mart 2023

Atık alım tekneleri sezona hazırlanıyor …

31 Mart 2023

‘Bahar’ geliyorum diyor …

31 Mart 2023

Çocuklar masumdur …

31 Mart 2023
Facebook Instagram RSS

1 Haziran 2018 Cuma günü yayın hayatına başlayan gazetemiz BAKIŞ; tarafsız, ilkeli, çağdaş ve dürüst yayıncılığı ilke edinmiştir. Aynı düşüncelerle 2019 Nisan ayında, dijital gazeteciliğe de adım atmıştır.

Yayın politikamız Atatürk ilkelerinden asla kopmadan, tarafsız ve ilkeli olarak yayın hayatını devam ettirmektir.

Takip Et

Kategoriler

  • A. Kemal KAŞKAR
  • Begüm AYDINALP
  • Bir Satır
  • Bohça
  • Doç. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
  • Dr. Halise Heves ÖZYILMAZ
  • Dr. Kahraman KARAİSAOĞLU
  • Eczacı Bengi MERGEN (E.)
  • Genel
  • Gündem
  • Gündem|Son Dakika
  • Hüseyin AÇAR
  • İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
  • Köşe Yazıları
  • Kültür & Sanat
  • Melih KAŞKAR
  • Spor
  • Yılmaz Kaya AYLANÇ

© 2020 Milas Bakış Gazetesi - Tüm hakları saklıdır. Powered by Fikir Tasarım.

No Result
View All Result
  • Ana Sayfa
  • Künye
  • Kategoriler
    • Gündem
    • Bohça
    • Kültür & Sanat
    • Bir Satır
    • Spor
  • Köşe Yazıları
    • A. Kemal KAŞKAR
    • Dr. Kahraman KARAİSAOĞLU
    • Eczacı Bengi MERGEN (E.)
    • Hüseyin AÇAR
    • Doç. Dr. Kürşat Şahin YILDIRIMER
    • Yılmaz Kaya AYLANÇ
    • Melih KAŞKAR
    • Dr. Halise Heves ÖZYILMAZ
    • Dr. İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
    • Begüm AYDINALP
  • İletişim Bilgilerimiz

© 2020 Milas Bakış Gazetesi - Tüm hakları saklıdır. Powered by Fikir Tasarım.

Hoşgeldin!

Hesabına giriş yapabilirsin.

Şifrenizi mi unuttunuz?

Create New Account!

Fill the forms below to register

All fields are required. Giriş Yap

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Giriş Yap