BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Toplumsal eylemler sırasında cep telefonu ile fotoğraf-görüntü çekmenin bir genelge marifetiyle yasaklandığı sevgili ülkemde ‘muhbir vatandaş’ özgür! İhbarlarını, isim cisim olmaksızın, hatta grup halinde ‘sağanak çamur’ şeklinde yapabiliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili olarak, geçtiğimiz yıl “Fatih Sultan Mehmet’in türbesini ziyareti sırasında ellerini arkada buluşturup durmak”tan (ön) inceleme başlatılmış.
Bu “hukukî süreç” muhbir vatandaşların gayretiyle başlatılmış.
Savcılık İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni istemiş.
Bakanlık da konuyu inceliyormuş!
İmamoğlu, Mülkiye Başmüfettişine yazılı ifade vermiş. (Bu ifade metnini yazımın devamında yayınlıyorum.)
Prosedür işliyormuş, henüz bir soruşturma açılmamışmış …
Henüz ön incelemesi yapılan, giderek tüm yönleriyle incelenip gerekirse soruşturma açılabilecek olan konuyu birazcık irdeleyelim:
Ekrem İmamoğlu’nun elleri nerededir?
Ellerin durduğu yer ile ilişkili olarak saygı ölçüsü nasıl ve ne kadar kaçmıştır?
Ellerimiz, dünya üzerindeki farklı farklı yerlerde iken nerede, neyin üzerinde dursa daha iyidir?
Yoksa en iyisi havada durması mıdır? (Ayrıca, “bütün eller havaya” anonsuyla ‘eğlendirilen’ bir toplum olduğumuz dikkate alınırsa, toptan ‘eller havada’ yaşatılmamız daha mı eğlenceli olur?)
Ne olur ne olmaz, yetkili bakanlar, konunun uzmanı soruşturucu kişiler bize bir akıl verseler, yol gösterseler bari bu vesileyle: Teslim olma görüntüsü vermemize yol açıp esaret halini çağrıştırsa da, eller havada yaşamak toplumsal bünyemize daha mı iyi gelir? Ne dersiniz?
…
Bakalım “ince eleme”nin sonucu nasıl olacak?
…
Şu uğraştığımız işlere bakın hele …
Bu vesileyle sadece üç şey yazmak istiyorum.
Birincisi: İktidarın sürdürülebilmesi uğruna bu denli düzeysiz ilişkilerin kullanılabildiği, muhalefetle mücadelede her yolu mubah gören bir saygısızlığın bu denli pohpohlandığı bir başka dönem yaşanmadığından eminim.
İkincisi: Devletin ‘muhbirlik müessesesi’ ile ilişkilerinin yeniden ve ‘haklar ve özgürlükler’ ekseninde tanımlanması gerekir diye düşünüyorum.
Ve üçüncüsü: Teslim olmayacağız!
…
Bir küçücük ek:
Muhbirlerin özgürlüğünden bahisle başladığım yazımın sonuna ‘manidar’ bir ek yapmak istedim.
‘3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ idi, geldi geçti.
Bu gibi günlerde, örneğin ‘3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde ‘özgürlük’ gibi günün mana ve ehemmiyetine dair şeylerin biz gazetecilere anımsatılmasında büyük yarar var. Günlük hay huylar arasında insan ‘özgür’ olduğunu unutabiliyor çünkü!?
Bu bakımdan ‘3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ kutlamalarıyla bizlerde bir tür ‘özgürlük farkındalığı’ yaratanlara teşekkür ediyor, bu vesileyle ‘özgürlük hissi’ artmış özgüveni yüksek bir gazeteci olarak hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.
Ekrem İmamoğlu: “Bu yakıştırmayı şiddetle reddediyorum!”
– Öncelikle belirtmeliyim ki, ‘Fatih Sultan Mehmet’e ait türbe’ dedikleri yerin Fatih Camii haziresinde bulunan ‘Gülbahar Hatun’ türbesinin önü olduğundan bile bihaber bu müfteri, aziz hatırasını ve emanetini korumak üzere iki yıllık İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığım süresince yaptıklarım ortadayken, Fatih Sultan Mehmet Han’a saygısızlık edebileceğimi; Gülbahar Hatun’a ya da bu dünyadan göç etmiş herhangi tarihi şahsiyete ait bir türbeye ya da hatıraya karşı özensiz olabileceğimi ima edebilecek kadar izandan yoksun birisidir.
– Bu nedenlerle Yüce Han’ın fethettiği, bir çağın kapanmasına yeni bir çağın başlamasına vesile olan dünya kenti İstanbul’un seçilmiş bir belediye başkanı olarak bu yakıştırmayı şiddetle reddediyorum, iftira atanı da kınıyorum.
– Müfterinin nasıl bir duygu içinde iftira ettiğini bilemem, ancak bildiğim bir şey var, o da kanunda suç olarak açıkça tanımlanmayan bir eylemin ciddiye alınarak suç kabul edilmesi ve ön inceleme konusu yapılmasıdır. Bu üzüntü verici bir durumdur. Kural şudur; yasanın açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez, ceza hukukunda kıyas yapılamaz ve ceza kanunlarının kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanması yöntemi uygulanamaz.
– ‘Fatih Sultan Mehmet’e ait türbede ellerin arkada bağlı bir şekilde gezinmek suretiyle saygısızlık yapmak’ diye bir suç tipi ceza yasasında bulunmuyor. Eller arkada bağlı gezmenin bir suça temas etmesi için bu yönde bir kastın ya da en azından bir ihmalin/kusurun mevcudiyetinin bulunması gerekir. Ancak herhangi bir insandan sadır olan insanın doğal hareketi, anlık refleksi ile elleri arkaya bağlayarak gezinmede bir suça yapışacak şekilde bir iradi hareket olduğunu hukuk sistemi kabul etmez. Aksi halde devreye insanın iç dünyası ile ilgilenme, insanın düşüncesini sorgulama girer ki ceza hukuku böyle bir sorgulamaya izin vermez. Ceza hukuku, maddi ve kesin deliller üzerinden yürür. Ceza hukuku sisteminde ‘niyet okuma’ yasaktır.
– İddia edilen eylem TCK anlamında suç oluştursa bile bu eylem görevden kaynaklanan ya da görev sebebiyle işlenen bir eylem olmadığı için ön inceleme yapılması mümkün değildir.
– Maddede dikkat çeken husus, önceki uygulamanın tersine, bu defa görevden kaynaklanmayan, ancak görev sırasında işlenen suçların özel soruşturma usulüne dahil edilmemiş olmasıdır. Diğer bir ifadeyle, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin işlediği her suç değil, ancak görev sebebiyle işlenen suçlarının soruşturulması izne tabi tutulmuştur.
– Görev sebebiyle işlenen suç, memurun yasal düzenlemelerle kendisine verilen görevlerinden doğan ve bu görevleriyle ilgili olan suç demektir. Bu kanun, devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında uygulanır.
– Görevleri ve sıfatları sebebiyle özel soruşturma ve kovuşturma usullerine tabi olanlara ilişkin kanun hükümleri ile suçun niteliği yönünden kanunlarda gösterilen soruşturma ve kovuşturma usullerine ilişkin hükümler ve görev dışı işlenen suçlarla disiplin hükümleri saklı tutularak bu kanun kapsamı dışında bırakılmıştır.
– Belediye başkanlarının görevleri arasında tarihi kişilerin adını taşıyan yerleri ziyaret etmek gibi bir görevi bulunmamaktadır. Bu nedenle konunun soruşturması yapılacak ise bunun ancak genel hükümlere göre yapılması gerekmektedir.