“Ne yapacaktım ben?”
Bu soruyu hepimiz sık sık sorarız. Bir şey yapmak için harekete geçer, sonra bir anda kendimizi odanın ortasında veya mutfakta buluruz. Ancak neden oraya geldiğimizi unutmuşuzdur.
Bilim insanlarının yaptığı bir araştırma, bu konuda çok şaşırtıcı bir sebep sunuyor: Kapılar yüzünden unutuyoruz.
Notre Dame Üniversitesi’nde çalışan araştırmacılar, kapı eşiğinden ya da antreden geçiş yapmanın geçici hafıza kaybına neden olabildiğini söylüyor. Hafızanın çalışma şekli söz konusu olduğunda tuhaf bir durum ortaya çıkıyor: Bir odayı geride bırakıp farklı bir alana adım attığımız zaman, zihnimizde yeni bir haritalama işlemi gerçekleşiyor. Bu durum, bir önceki yere ait bazı verileri kaybetmemize neden oluyor.
Tabii bu veriler tamamen kaybolmuyor. Sadece kısa bir süreliğine hafızamızdan siliniyor. Çalışmanın Başyazarı Psikoloji Profesörü Gabriel Radvansky, “Bir önceki odada verilen bir kararı ya da son gerçekleştirilen faaliyeti hatırlamak zorlaşıyor. Çünkü bunlar, zihnimizde farklı bölümlere ayrılmış durumda” diyor.
Bir bakıma, tıpkı filmlerdeki sahneler gibi beynimiz de her yeni mekan için bir sahne oluşturuyor. Kapı geçişleri, keskin kıvrımlar ve antreler, sahneler arasındaki sınırları belirliyor. “Özellikle de bir odadan diğerine ulaşmak için birkaç kapı aralığından geçiyorsak, unutma olasılığımız daha da artıyor” diyor Radvansky.
Özetle, sadece yeni bir odada olduğumuz için değil, kapı aralıklarından geçerek bu yeni sahneye ulaştığımız için de unutuyoruz. Beynimiz bunu daha etkin çalışabilmek ve karşılığında bize çevremizi daha iyi çözümleme gücü vermek için yapıyor. Çünkü yürüdüğümüz esnada o an bulunduğumuz yerle ilgili verilerin öne çıkması, hareketin aksamadan ve dinamik bir şekilde devam edebilmesi için büyük önem taşıyor.
(Popular Science Türkiye Şubat 2015 sayısından)
Burada bir fıkrayı hatırladım ve sizlerle de paylaşmak isterim …
Afrika’da kayıp bir şehri aramakta olan arkeologlar, beraberlerindeki eşya ve yükleri, hayvanların ve yerlilerin yardımı ile taşıyarak uzun bir yolculuğa çıkmışlar. Kafile, balta girmemiş ormanların içinde ilerleyerek, nehirleri, çağlayanları geçerek yolculuğa başlamış.
Bir süre sonra yerliler durmuşlar. Taşıdıkları yükleri yere indirmişler ve hiç konuşmadan beklemeye başlamışlar. Arkeologlar bu duruma bir anlam veremeyip, zaman kaybettiklerini, bir an önce yola devam etmeleri gerektiğini söylemişler. Fakat yerliler büyük bir suskunluk içinde sadece bekliyorlarmış ve tercümana bu durumu kısaca şöyle özetlemişler: “Ruhlarımızın bize yetişmesini bekliyoruz …”