BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Yaz ayları boyunca gündemimizdeydi.
Mayıs ayının sonuna geliniyordu. Brezilya’dan İzmir Aliağa’ya doğru yola çıkmak üzere olan ve ‘asbest bombası’ olduğu ileri sürülen eski savaş gemisinden söz edilmeye ve “Bu gemi durdurulmalı” denilmeye başlandı. Bu çağrı giderek yükseldi, yaygınlaştı.
Hemen her gün geminin seyrü seferi ile ilgili haberler dikkatle izlenir oldu.
O ara, Brezilya Federal Bölge Mahkemesi’nin, geminin Guanabara Körfezi’ne geri dönmesi için ‘ihtiyati tedbir’ kararı verdiği duyuldu ama buna rağmen asbestli savaş gemisi Sao Paulo’nun ülkemize doğru yolculuğu ile birlikte tepkiler de yaygınlaşmaya, yükselmeye devam ediyordu.
Bu arada ayrıca, sadece ‘iç hukuk’un değil ‘uluslararası hukuk’un da yollarına düşüldü. Bu işlerin büyük ustası, sevgili Senih Özay başta olmak üzere bir grup avukat, konuyla ilgili olarak geminin ülkeden çıkışında Brezilya Devleti’nin sorumluluğuna dikkat çekip Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olan Brezilya’nın ‘hak ihlali’ yaptığı gerekçesiyle Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi’ne bile dava açtılar. Çok da iyi yaptılar, akıllıcaydı, ustacaydı … Sevgili Özay’ın dediği gibi, “Bu işler kısa sürede çözüm bulunabilecek işlerden değil” di. Haklıydı …
Yürüyüşler yapıldı, basın açıklamaları yapıldı … Bu arada Sao Paulo da yaklaştıkça yaklaştı …
Veee …
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Sao Paulo için verilmiş olan ‘şartlı söküm onayı’nın iptal edildiğini ve geminin karasularımıza girmesine izin verilmeyeceğini açıkladı.
Sevindik elbette. Sevindik ama, bir zamanlar “Avrupa Birliği’ne girdik” sanıp gündüz vakti havai fişekler patlatan ya da akaryakıt istasyonlarında halaylar çeken vatandaşlarımızın durumuna düşmemek için bu sevinçlerimizi çok da belli edemedik, etmedik. Biraz da şaşkındık doğrusu … ‘Tek Adam Düzeni’nin bu gibi doğru adımlar atmasına pek alışık değildik. Bu, -çok büyük ihtimalle- olsa olsa bir ‘istisna’ olabilirdi. Bunun da ‘kaideyi bozmayacak olması’ bizi ciddi biçimde endişelendiriyordu …
Neyse …
Bu gelişme üzerine, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sevgili Tunç Soyer, yaptığı açıklamada “Bugün İzmir’in çifte bayramı kutlu olsun. Büyük Taarruz’un 100. Yılı ve Ölüm Gemisi’nin geri gönderilişi, bugün 26 Ağustos’ta gerçekleşti. Zehir yüklü, asbestli gemi NAE Sao Paulo’nun Aliağa’ya gelişine itiraz etmiş, İzmir dünyanın çöplüğü değildir, olmayacak demiştik. Kamuoyu oluşturmamıza destek olan tüm paydaşlarımıza, tepkilerini kararlılıkla veren, tek yürek olup bizi yalnız bırakmayan tüm vatandaşlarımıza ve kararı alan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına çok teşekkür ediyorum. Sürecin takipçisi olmaya devam edeceğiz” dedi.
Son noktayı, ‘her ihtimale karşı’ ekseni üzerinden, Aliağa Çevre Platformu koydu.
Aliağa Çevre Platformu’ndan yapılan açıklamada, “Çevre Bakanı Murat Kurum geminin Türk sularına girmesine izin verilmeyeceğini duyurdu. Haklılığımızı sonunda kabul ettiler. Bu hep birlikte mücadelemizin zaferi. Ancak gemiyi halen takip ediyoruz ve Türkiye’ye doğru hareketine devam ettiğini görüyoruz. Geminin döndüğünden emin olana kadar takibi bırakmıyoruz ve kampanyaya devam ediyoruz” deniyordu.
…
Bu özetin, içinde yaşatıldığımız tabloyu yeterince net çizdiğini düşünüyorum …
Bakanlıktan yapılan açıklamayı tekrar tekrar, satır aralarında bir gevşeklik var mı diye dikkatle okudum … Adeta okumaktan yoruldum ama bilemiyorum, ‘o kadarı da olmaz’ dediğimiz o kadar çok şey olabildi, olabiliyor ki ülkemizde … Aliağa Çevre Platformu’nun ‘tedbiri elden bırakmama’ tavrı bu anlamda boşuna değil …
‘Sevgili ülkemizde iktidar temsilcilerinin açıklamalarına yönelik çok büyük bir güvensizlik durumu-duygusu yaşadığımız kesin ve bunun sorumlusu da biz vatandaşlar değil bizzat kendileri …
Elbette millet olarak ruh hallerimizin de bu gibi vesilelerle az-çok bozulduğu da bir başka gerçek.
Son söz olarak, Aliağa Çevre Platformu’nun son açıklamasına verdiği başlığı tekrarlıyorum:
“Asbestli gemi geri dönene kadar takipçisiyiz”.
Çünkü: ‘Kuşkularımız çok büyük’!
“Kuşkucu ” olma halinden, “kuşkulu” olma iyi haline dönebilmeyi temenni ediyorum.