BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR –
“Havadan sudan konuşmak” deyimimizdeki ‘hava ile su’yu, sohbet kültürümüz içinde ‘en değersiz konuşma gündemi’ni özetlemek için kullanırız. Çocukluğumdaki dünya için bir dereceye kadar tahammül edilebilir bu ‘özgün özet’ durumu; sonraki yıllar içinde sâfiyetini, mâsumiyetini büyük ölçüde yitirmiş durumda. Kapitalizmin türlü türlü halleriyle saldırılarını vahşileştirerek sürdürdüğü sevgili dünyamızda; havanın, suyun ve giderek her bi’şeylerin tadı tuzu çok büyük ölçüde kaçırılmıştır. Bu koşullarda, belki de en çok da ‘havadan sudan bahsetmek’ zorundayız. Çünkü onlarsız yaşamamız olanaksız. Dolayısıyla, ‘havadan-sudan bahsetmek’ artık; bilinen “belli ve önemli bir konu hakkında değil, tesadüfen şundan bundan, ufak tefek şeylerden söz etmek” anlamının aksine, ‘çok önemli – çok ağır konular, çok büyük bir sorun ile ilgili konuşma’ anlamı taşımaktadır.
Bu haftaki buluşmamızı, 14 Mayıs’a doğru geri sayım sürerken ülkemiz siyaset kazanının içine bu çok önemli gündemi de katma düşüncesiyle, ‘soluduğumuz hava’dan söz etmek istiyorum. Bu ‘olmazsa olmaz’ gündemin yanında -‘22 Mart Dünya Su Günü’ vesilesiyle- bir miktar da ‘su’dan söz edip, haftalık buluşmamızı, yeni anlamıyla ‘havadan sudan konuşarak’ değerlendirmiş olalım.
Bu çerçevede, 15 Sağlık, Çevre ve İklim örgütünün oluşturduğu ‘Temiz Hava Hakkı Platformu’ (THHP) tarafından 2016 yılından bu yana yapılan raporlama çalışmasının 5’incisi olan “Kara Rapor 2022: Türkiye’nin tüm illeri kirli hava soluyor!” başlıklı rapordan -kısaca- söz etmek istiyorum.
– Rapora göre, 2021’de İstanbul’da 4 bin 848, Ankara’da 2 bin 853, Türkiye genelinde ise en az 42 bin kişi hava kirliliğine bağlı hastalıklar nedeniyle yaşamını yitirdi.
– Türkiye’de, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartlarına göre havası temiz şehir yok.
– Havası en kirli beş kent ise sırasıyla: Batman, Iğdır, Ağrı, Şırnak ve Malatya.
– Hakkari’de DSÖ standartlarına göre, partikül madde kirliliği yok denecek kadar azken, il, kükürt dioksit açısından çok kirli bir hava soluyor.
– Depremden etkilenen kentlerde hava kirliliği; enkaz tozu ve ısınma için açıkta ateş yakılması gibi nedenlerle ulusal limitlerin 2.5 katına, DSÖ kılavuz değerlerinin ise 7.5 katına çıktı.
– Rapor, kanser, kalp-damar, KOAH gibi hastalıklara yol açan hava kirliliğinin ruh sağlığı ve uyku düzenini de olumsuz etkilediğini ortaya koydu.
– THHP, hava kirliliği için yasal limitlerin DSÖ kılavuzlarıyla uyumlu hale getirilmesi, hava kalitesinin düzenli ve sistematik olarak izlenmesi ve fosil yakıtlardan vazgeçilmesi için çağrıda bulundu.
İstasyonlarda düzenli ölçüm yapılmıyor …
THHP Koordinatörü Deniz Gümüşel’in, raporla ilgili değerlendirmesi şöyle:
“Türkiye’de 360 istasyonlu oldukça geniş bir izleme ağı bulunmasına rağmen bu istasyonlarda düzenli ölçüm yapılmıyor. 2021 yılında Türkiye’de en yaygın olarak izlenen hava kirletici parametre PM10 için bile, sadece 34 ilin kirlilik durumunu biliyoruz. Bazı kirletici parametreler için ise izleme altyapısı henüz tüm nüfusu kapsayacak şekilde yaygınlaştırılamadı. Kanserojen ve hava kirliliğine bağlı ölümlerin ana nedeni olan ince partikül madde PM 2.5, sadece 62 istasyonda yeterince ölçülebildi. Bu kısıtlı veriye göre, DSÖ’nün sınır değer olarak belirlediği PM 2.5 yoğunluğunun tam dört katı kirli hava soluyoruz.”
Hava kirliliği nedenli ölümler …
Hava kirliğinin bir halk sağlığı sorunu olduğunun altının çizildiği Kara Rapor 2022’ye göre, Türkiye genelinde 2021 yılında hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybeden kişi sayısı en az 42 bin 67. Aynı yıl İstanbul’da 4 bin 848, Ankara’da 2 bin 853, Bursa’da 2 bin 223 ve İzmir’de de bin 731 kişi yaşamını hava kirliliğine bağlı hastalıklar nedeniyle yitirdi. Ölüm nedenleri arasında hava kirliliğinin yüzdelik payının en yüksek olduğu iller ise Iğdır, Karaman ve Batman. 2021’de Batman’da her 100 ölümden 31’i, Iğdır ve Karaman’da ise her 100 ölümden 28’i hava kirliliği nedeniyle medyana geldi.
Türkiye genelinde tüm yaşlar için ölüme ve sakatlığa yol açan ilk 10 risk arasında hava kirliliği 2009
yılında altıncı sıradayken, 2019 yılında beşinci sıraya yükseldi.
Konuyla ilgili olarak Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Çiğdem Çağlayan şöyle diyor:
“Dünya Sağlık Örgütü, hava kirliliğinin dünya genelinde her dakika 13 insanın ölümüne yol açtığını vurguluyor. Türkiye’de ölüme yol açan riskler içinde hava kirliliği, tütün, aşırı kilo, yüksek tansiyon ve yüksek kan şekerinin ardından beşinci sırada. Ülkemizde hava kirliliğine bağlı ölümlere sebep olan en önemli beş sorun ise kalp-damar hastalıkları, kronik solunum hastalıkları, kanser türleri, diyabet ve kronik böbrek yetmezliği, solunum yolu enfeksiyonları ve tüberküloz yer alıyor. Hava kirliliği, aynı zamanda anne ve yenidoğan ölümlerine de neden olabiliyor. Nitekim yaptığımız çalışmalar, sadece 2021 yılında Türkiye’de hava kirliliği nedeniyle 42 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini gösterdi.”
Kömürlü termik santraller kapatılırsa …
Sağlık ve Çevre Birliği HEAL’in Temiz Hava Hakkı Platformu ile yürüttüğü son çalışmaya göre, Türkiye’de işletmedeki kömürlü termik santraller aşamalı olarak 2030 yılına kadar kapatılırsa, toplamda atmosfere 843 bin ton partikül madde, 8 milyon 128 bin ton azot dioksit, 9 milyon 671 bin ton kükürt dioksit ve 293 ton cıva salınması engellenmiş olacak. Bu sayede 102 bin ölüm ve 194 milyar euroluk sağlık maliyeti engellenebilir. 2030’a kadar kömürlü termik santrallerin kapatılması, en çok İzmir-Manisa, Adana-Osmaniye-Kahramanmaraş üçgeni, Kütahya ve çevresi, Çanakkale, Muğla ve Zonguldak’taki hava kirliliğini azaltacak.
Çözüm önerileri
Ülkemizde hava kirliliğinin ve buna bağlı olarak erken ölüm ve sağlık sorunlarının azaltılması için:
– Türkiye’nin hava kalitesi mevzuatındaki standartlar, DSÖ’nün kılavuz değerlerinin çok üstünde. Halk sağlığı için kirletici limit değerleri bu kılavuz değerlere indirilmeli. PM 2.5 için de ulusal limit değer, DSÖ kılavuz değerine göre bir an önce belirlenmeli ve yürürlüğe konmalı.
– Hava kalitesi izleme ağı, tüm nüfusu ve ana kirletici kaynakları kapsayacak şekilde genişletilmeli, veri alımı kalitesi artırılmalı, sürekliliği sağlanmalı.
– Çevre mevzuatı ve sektörel yasal düzenlemeler ile sektörel politika belgeleri sağlık etki değerlendirmesine tabi tutulmalı. Tüm yatırımlar, proje ve izin süreçlerinde çevresel etki değerlendirmesi ile eşgüdüm içerisinde sağlık etki değerlendirmesine tabi tutulmalı.
– Başta kömür olmak üzere, fosil yakıtlara verilen teşvikler kaldırılmalı.
– Hava kirliliğinin önlenmesi ve halk sağlığının iyileştirilmesi, iklim değişikliği politikalarının önemli yan faydaları olarak tanımlanmalı, bu üç alan ortak bir perspektifle eşgüdümlü olarak ele alınmalı.
Ve SU …
Tatlı su kaynaklarımızın da hızla kirlenip azaldığı, yaygın ifadeyle “kuraklığın kapıya dayanmış olduğu” dikkate alındığında, uzmanların bildik uyarıları ekseninde hiç zaman yitirmeden atılması gereken adımlar var. Bunun en kısa ifadesi: “Yeterli tatlı suya erişim hakkı için kaynaklarımızı koruma politikalarının geliştirilmesi ve ödünsüz uygulanması”dır.
Köklü değişim umudu …
14 Mayıs seçimleriyle birlikte ülkemizde yaşanacağını umduğumuz değişimle, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda atılacak adımlar, havamız ve suyumuz için de olumlu sonuçlara varılmasını mümkün kılacaktır.
15 Mayıs’tan itibaren başlayacak yeni dönemde; uzunca yıllardır kimseciklerin duymadık diyemeyeceği: “Biz büyüdük ve kirlendi dünya” diye diye çalan ‘tehlike çanları’nı nihayet susturacak, başta ‘kömürsüz enerji tercihi’ ve tasarruf politikaları olmak üzere köklü çözüm için anti-kapitalist bir başlangıç yapılmasının büyük önemini vurguluyor ve noktalıyorum.