BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak katliamında kaybettiğimiz canlarımız …
Asım Bezirci (66 yaşında, Araştırmacı-Yazar), Nesimi Çimen (62 yaşında, Şair-Sanatçı-Halk Ozanı), Metin Altıok (53 yaşında, Şair-Yazar-Felsefeci), Muhlis Akarsu (45 yaşında, Sanatçı) Muhibe Akarsu (44 yaşında, Muhlis Akarsu’nun Eşi), Behçet Sefa Aysan (44 yaşında, Şair), Edibe Sulari (40 yaşında, Sanatçı), Uğur Kaynar (37 yaşında, Şair), Erdal Ayrancı (35 yaşında, Yönetmen), Asaf Koçak (35 yaşında, Karikatürist), Sehergül Ateş (29 yaşında), Muammer Çiçek (26 yaşında, Aktör), Mehmet Atay (25 yaşında, Gazeteci-Fotoğraf Sanatçısı), Gülender Akça (25 yaşında, Sanatçı), Carina Cuanna Thuijs (23 yaşında, Hollandalı Akademisyen), Sait Metin (23 yaşında), Hasret Gültekin (22 yaşında Şair, Sanatçı, Halk Ozanı), Murat Gündüz (22 yaşında), Gülsüm Karababa (22 yaşında), Huriye Özkan (22 yaşında), İnci Türk (22 yaşında, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğrencisi), Ahmet Özyurt (21 yaşında), Handan Metin (20 yaşında), Yeşim Özkan (20 yaşında), Serpil Canik (19 yaşında), Serkan Doğan (19 yaşında), Yasemin Sivri (19 yaşında), Belkıs Çakır (18 yaşında), Nurcan Şahin (18 yaşında), Özlem Şahin (17 yaşında), Asuman Sivri (16 yaşında), Menekşe Kaya (15 yaşında), Koray Kaya (12 yaşında) … Ve Otel çalışanları: Ahmet Öztürk (21 yaşında), Kenan Yılmaz (21 yaşında) …
30 yıl sonra bugün kaç yaşında olamadıklarını düşünün hele …
Sivas Madımak dendiğinde hep Can Yücel’in bir dizesinden esinlendiğim bir tablo gözümün önünde:
“El ele tutuşa tutuşa” YANGIN!
Sivas Madımak katliamının üzerinden 30 yıl geçti.
Unutmadık. Unutturmamaya da söz verdik. Hep el ele tutuşuyoruz yıllardır onlarla, hepimiz.
…
2 Temmuz 1993’ün 30’uncu yılında Bodrum Alevi Bektaşi Kültür Derneği merkezinde yapılan anma etkinliğinden fotoğraflarda, artık aksaçlı olmuş onlarca arkadaşımı görüyorum. “Biz bu yaşlara gelebildik” diyorum kendi kendime, şaşarak …
2 Temmuz’da katledilmiş canlarımızın gencecik anıları önünde saygıyla eğiliyor, onları unutmayan, unutturmayanları sevgiyle selamlıyor ve bu haftaki buluşmamızı Bodrum Alevi Bektaşi Kültür Derneği Cemevi tarafından yapılan açıklamayı siz sevgili okur-yazarlarımla paylaşarak noktalamak istiyorum …
“(Onları) katletmek yerine, tek tek önlerinde sıraya girip her birine teşekkür etmelilerdi”
Pir Sultan Abdal ve Aşık Veysel gibi dünyaya mal olmuş ozan ve şairlerin şehri Sivas, 2 Temmuz 1993 yılından bu yana katliamlar şehri olarak anılıyor.
Ne yazık ki 30 yıldır devam eden mazlumların hak arayışı, Devlet kademesinde karşılık bulamadı, bulamıyor. İnsanlık adına utanç vesilesi olan Madımak davası hem hukuki alanda hem de toplumumuzun vicdanında sınıfta kaldı.
2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri esnasında Madımak Otelinde yaşanan ve 33 canın hayatına mal olan bu katliam; Alevi inancına yönelik gerçekleştirilen ne ilk ne de son saldırıdır.
“Yaradılanı severiz yaradandan ötürü… Benim kâbem insandır” diyen, hümanist felsefesi ile her bir zerreyi sevgi ve muhabbetle kucaklayan bir inançtan kimler neden rahatsız oldu ve halâ olmaktadır.
2 Temmuz 1993 yılında dört gün sürmesi beklenen Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri esnasında, Cuma namazının ardından etkinliklerin yapıldığı kültür merkezinin önüne yürüyen azgın güruh, zincirlerinden boşalmış gibi ‘Sivas laiklere mezar olacak’ diyeceklerine; türkülerini paylaşmak ve kitaplarını imzalatmak için bir araya gelen gönül dostlarına saldırmak veya katletmek yerine, tek tek önlerinde sıraya girip her birine teşekkür etmelilerdi.
Çünkü sanat, bilim ve felsefe insanlığın ortak mirasıdır. Ayrıca toplumun yücelmesi ve ilerlemesinin de anahtarıdır.
İş böyle iken katliam günü yerel gazetelerde çıkartılan kışkırtıcı haberler, aynı gün kentte dağıtılan “Bugün hesap günüdür” başlıklı bildiriler, Cuma vaazında verilen insanlık dışı hutbeler, bu katliamın bazı güçler tarafından çok öncesinde planlandığının açık birer kanıtıdır.
Madımak Oteline doğru yürüyen azgın güruhun ‘Halk Ozanları’ heykelini yıkıp, boynuna ip asarak yerde sürüklemesine müdahale etmeyip seyirci kalan emniyet güçleri ile yerel ve idari yönetim o gün hangi kötülüğe hizmet ediyorsa, bilinsin ki bugün de aynı zihniyete hizmet etmektedirler. Çünkü olayın vukuu bulduğu tarihten bu yana tam 30 yıldır Madımak Katliamı adalet önünde kendini temizleyememiştir.
Bilindiği üzere 2 Temmuz 1993 yılında yaşanan Madımak Katliamında en yaşlısı 66 yaşındaki Asım Bezirci, en küçücüğü 12 yaşındaki Koray Kaya olmak üzere şenlik için gelen, aralarında Metin Altıok, Behçet Aysan, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Hasret Gültekin’in de olduğu 33 insan yaşamını yitirmişti…
Aleviler olarak; neredeyse hiçbir gerçek failin yargılanmadığı 30 yıl önce gerçekleşen davanın seyri gibi, daha öncesinde yaşanan Dersim, Çorum, Maraş katliamlarıyla birlikte bugünlerde neler yaşayacağımızın tohumlarının da atıldığının farkındayız.
İnsanlık tarihinde din adına işlenen böyle bir vahşet görülmemiş olmasına rağmen ‘Utanç Müzesi’ne dönüştürülmesini istediğimiz otelin müze değil Bilim ve Kültür Merkezi’ne çevrilmesinin karanlık amaçlı gerekçesinin de bilincindeyiz.
İstediğinde 3 solcudan dev bir örgüt çıkartan devletin, Madımak’ta yaşanan tepeden tırnağa örgütlü katliamı görmezden gelmesi tam bir akıl tutulmasıydı ve halâ da öyledir. Bizi yönettiğini düşündüğümüz Devlet ve onun siyaseti; ‘tarikat-mafya-ticaret’ arasına sıkışıp kalmış durumdadır.
Bu gerici zihniyet, o günden bugüne şekil değiştirerek, halâ karşımıza çıkmakta, Roboski‘de, Reyhanlı’da, Gezi sürecinde öldürülen çocuklar olarak sürmektedir. Suruç ve Ankara Garı Katliamı olarak sürmektedir. Bütün dünyada ırkçı/mezhepçi çatışmalar halâ devam etmekte olup, yakın tarihte Amerika’da George Floyd’un polis şiddeti neticesinde hayatını kaybetmesi, ırkçılığın, mezhepçiliğin, gericiliğin, bugün halâ tüm dünyada utanç verici olayların yaşanmasına neden olduğunu göstermektedir.
Sivas katliamından bize çıkan temel ders, Alevilerin hak ve özgürlük mücadelesi için güçlü bir dayanışmanın yaratılması zorunluluğunun her zamankinden daha elzem olduğu gerçeğidir.
Alevi inancına sahip canlar olarak geçmişte olduğu gibi bugün de yaşadığımız onca zulme rağmen çoğulcu ve eşitlikçi demokrasinin bütün kanallarıyla işlemesi için tüm örgütlerimizle barıştan ve demokrasiden yana her kesimle dayanışma içerisinde olduk ve olmaya devam edeceğiz.
Her an hepimizi tutsak alacak olan anti-demokratik bu koşullardan kurtulmak için her platformda mücadele ediyoruz. Demokrasiye, laikliğe, insan hak ve özgürlüklerine olan ihtiyacımızla gelecek kuşakların daha umut dolu bir ülkede yaşayabilmesi için mücadelemizden vazgeçmedik ve asla vazgeçmeyeceğiz…
Sivas katliamı insanlık suçudur ve bu insanlık suçunun aydınlanması için mücadelemize soluksuz, aralıksız devam edeceğiz.