BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, beş yıl sonra “kurtarıcı” olarak yeniden işbaşında …
Bugünkü buluşmamızda, Şimşek’in bazı açıklamalarını ‘tersten okuyarak’, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Faiz sebep enflasyon netice” tezi ile çivisi iyiden iyiye çıkarılmış, dikiş tutmaz hallere getirilmiş memleket ekonomisinin durumuna dair ‘hükümet içinden bir kaynak’ üretmek istiyorum.
Sayın Bakan’ın kurduğu cümlelerle, aslında ülkemizin, getirildiği dip noktadan biraz olsun kurtarılabilmesi için atılan adımlar malûm! Yine ve yine emekçileri, dar gelirli vatandaşları boğan zam üstüne zamlar yapılıyor, vergi üstüne vergiler getiriliyor ve bu ‘tedbirler’in kararlılıkla sürdürüleceği ifade ediliyor …
Bu ‘boğucu tablo’ içinde, 22 yıldır iktidarın hep başındaki Recep Tayyip Erdoğan ise, ne yaşanan çok büyük sorunları ne de sorumluluklarını kabul etmeden 28 Mayıs’ta beş yıl için aldığı ‘vize’ ile hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor. Geçen yıllar içinde ‘kandırıldık’ dendi, ‘yüzyılın depremi’ dendi, ‘dış güçler’ deniyor, ‘sel felaketleri’ deniyor, olup bitenin yüklü faturaları o adreslere havale edilmek isteniyor falan …
Bizler de, kendimizce, hükümet edenlerin doğrudan ya da dolaylı ‘itiraf’ niteliğindeki açıklamalarını, düz ya da ters ya da yan anlamları üzerinden okuyup durumumuzun vehametine yine ve yine dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Aslında ‘normal şartlar altında’ zımnen söylenmiş olanı öne çıkararak böyle bir ‘ispat gayreti’ gösterilmesine hiç gerek duyulmaz ama ne çare!
Hele hele bir de, içinde yaşatıldığımız bu ‘anormal şartlar altında’ bile seçmenlerin çoğunun yine ve yine Cumhur İttifakı ve Tayyip Erdoğan’ı tercih etmiş olmasıyla ortaya çıkan paradoksal tablo karşısında, ‘Yahu bakın, memleketi nasıl bir yangın yeri haline getirdiklerini gözlerimizin içine baka baka itiraf ediyorlar’ demenin mana ve ehemmiyeti artıyor.
Bu arada, laf aramızda: Sevgili ülkemizin AK Parti’nin 22 yıldır kesintisiz sürdürdüğü iktidarında getirildiği içler acısı duruma bakıp, başta Erdoğan olmak üzere iktidar sözcülerinin, yani şu berbat tablonun müsebbiplerinin mazeretlerine gösterilen anlayışın yüzde biri Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğindeki CHP’ye gösterilse, gündemimizin hemen hemen tümünü işgal eden eleştirel meşguliyetlere hiç gerek kalmayacak, çok değerli zamanlarımızı ülkemiz çapında giderek etkisini arttıracak olan bir muhalefet seçeneğinin büyütülmesine ayırmış olacağız.
Muhalefet saflarında hiçbir sorun yokmuş gibi davranılamayacağını elbette kabul ediyorum. Çok tatsız bir durumla karşı karşıyayız. Bu tatsız durumdan kaçıp saklanarak kurtulabilmenin olanağı da yok. Ama bu durumdan hareketle konuyu, 28 Mayıs’a kadar “Türkiye’ye 100 yılda bir nasip olan ikinci Kemal” muamelesi yaptığımız Sayın Kılıçdaroğlu’na bir anda “Çekil ordan!” muamelesine savrulmanın hiç de adil olmadığı kanaatindeyim. Çok büyük bir haksızlık olduğunu, ötesi, ‘ayıp’ bile edildiğini düşünüyorum.
Kılıçdaroğlu’nun siyaset tarzının, CHP tarafından üretilecek değişim formülü her ne ise onun asli unsuru olarak değerlendirilmesi gerekir. Kılıçdaroğlu’nun devre dışı bırakılacağı herhangi bir ‘değişim-dönüşüm’ formülünün; bir yandan CHP’yi, diğer yandan da Cumhur İttifakı’na karşı daha güçlü bir muhalefet ve dolayısıyla ‘iktidar seçeneği’ olanağını küçülteceğini düşünenlerdenim. Ülkemiz siyasetine kazandırılmış ‘Altılı Masa’ kültürünün, Meral Akşener İYİ Parti kurultayında her ne demiş olursa olsun geliştirilerek sürdürülebilmesi önemlidir. Gazeteciler olarak, Kılıçdaroğlu kazansaydı da tartışmamız gereken konular, Kılıçdaroğlu’na karşı “parti içi muhalefet” tabelası ile heba edilmemeli, diğer ‘sol-sosyalist’ partileri de eleştirel kabiliyetlerimizden mahrum bırakmamalıyız. Elbette bu süreçte partilerin iç işlerine haddimizi aşan karışmalar yapmamaya da bilhassa özen gösterilmelidir.
…
Neyse, girizgâhı daha çok uzatmaya gerek yok.
Birkaç Şimşek açıklaması üzerinden ‘tersten’ okumamızı yapıp konuyu noktalayalım …
‘Kuralsızlık egemenmiş’
Hazine ve Maliye Bakanı olan Mehmet Şimşek’in 7 Haziran 2023 tarihinde yaptığı İngilizce açıklamadan bir bölüm; elbette Türkçeleştirilmiş olarak …
“… Daha müreffeh ve dirençli bir Türkiye yaratmak için yol gösterici ilkelerimiz şeffaflık, tutarlılık, hesap verebilirlik ve öngörülebilirlik olacaktır. Yerel ve uluslararası zorluklar arasında yol alırken, öngörülebilirliği artırmak için kurallara dayalı politika oluşturma taahhüdümüzü teyit ediyoruz. … Acil önceliğimiz, ekibimizi güçlendirmek ve güvenilir bir program tasarlamaktır.”
Bu metni ‘tersten okursak’, Şimşek’in bakanlıktan ayrılmasından bu yana geçen yaklaşık beş yıllık ve en son Nurettin Nebati adıyla anılıp anımsanacak dönemin ‘şeffaflıktan, tutarlılıktan, hesap verebilirlikten ve öngörülebilirlikten uzak’ ve ‘kuralsızlığın egemen olduğu’ bir dönem olduğu söylenmiş oluyor. Üstelik, ‘güvenilir bir program’ oluşturulamadığı da itiraf ediliyor.
‘Fiyat ve makro finansal istikrar yok edilmiş’
Sayın Şimşek’in, 23 Haziran 2023 tarihinde, “Ekonomi politikalarımız kısa vadede fiyat istikrarını ve makro finansal istikrarı hedeflemektedir. Bu hedeflere ulaşmakta kararlıyız” açıklaması ile, AK Parti’nin -en azından- önceki 5 yıllık icraatlarıyla ülkemizde fiyat ve finansal istikrarın yok edildiği söylenmiş oluyor.
‘Kurala göre politikalar uygulanmamış’
Şimşek, 23 Haziran’da ayrıca Twitter hesabından yaptığı açıklamada ise, “Sürdürülebilir büyüme bir yandan yatırımlar ve istihdam, diğer yandan da verimlilik artışıyla sağlanır. Yatırım ve istihdam kararları için en belirleyici etken öngörülebilirliktir. Finansman koşulları çok elverişli de olsa, kârlılık çok cazip de görünse öngörülebilirlik olmadan kalıcı yatırım ve istihdam artışı sağlamak mümkün değildir. Öngörülebilirliği sağlayacak olan ise güvendir. Güven, ancak kurala göre politikalar uygulanarak temin edilebilir” değerlendirmesini yaparak, Türkiye’nin ‘yarın ne olacağı belirsiz’, bu bakımdan güvenilmez bir ülke durumuna getirildiğini, bunun en başta gelen nedeninin ise belli bir kurala göre belirlenmiş politikaların uygulanmaması, uzun sözün kısası ‘kuralsızlık’ olduğunu söylemiş olmuyor mu?
‘Kalıcı bozulmalar yaşanmış’
Tarih 9 Temmuz 2023. Bakan Şimşek bu kez: “Önümüzdeki dönemde bütçe açığını kontrol altına alarak mali disiplini yeniden tesis etmek suretiyle Kamu maliyesi göstergelerinde kalıcı bozulmalara geçit vermeyeceğiz. Bunun için gerekli tedbirleri alıyoruz. Para politikası ile maliye politikası arasındaki uyumu pekiştirerek Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadelesine destek vereceğiz. Cari açığı azaltacak adımları atarak ülkemizin risk primini de düşüreceğiz” demiş.
Bu demektir ki, sevgili ülkemizde yıllardır ‘bütçe açığı kontrolsüz bir şekilde büyütülmüş’ ve dolayısıyla ‘kamu maliyesinde kalıcı bozulmalar yaşanmış’, bu sorunların ortadan kaldırılabilmesi için gerekli tedbirler alınmamış, para ve maliye politikaları arasında uyumsuzluk sonucu cari açık rekor seviyelerde artmış ve ülkemizin risk primi de yükseldikçe yükselmiş!
‘Epistomolojik kopuş’muş!
Bu haftaki buluşmamızı, Nurettin Nebati’nin, ‘Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar Zirvesi’ndeki (bıreh bıreh bıreh, ne zirve ama!) unutulmaz açıklamasını yineleyerek noktalamış olalım:
“Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır.”
Bu açıklamayı ters-düz istediğiniz gibi okuyabilir, becerebilirseniz ‘ters-yüz’ bile edebilirsiniz. Her nasıl okursanız okuyun şu gerçek artık kabak gibi ortaya çıkmıştır ki, ellerine yüzlerine bulaştırmışlardır ve sevgili ülkemize yazık edilmiştir, halen daha yazık etmektedirler …
Ülkemizin geleceğinin, olabildiğince sabırlı, dayanıklı, kararlı bir siyaset becerisi gösterilerek bu tersliklerden kurtarılması şarttır. Bunun için muhalefetin daha daha genişletilmesinin, yükseltilmesinin önündeki duvarları yükselten acemi değişim-dönüşüm söylemlerinin sınırlarının titizlikle belirlenmesinde büyük yarar vardır.