BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Akbelen Ormanı direnişi o denli büyük bir sempati ve tepki dalgası oluşturdu ki, Akbelen’de ‘yaş yaş ağaçları kesenler’, yaptıklarına ilişkin hiçbir etkili savunu yapamaz ve dolayısıyla kültürümüzde yaygın bir ağırlığı-saygınlığı olan atasözümüzün ne de güzel özetlediği ‘yaş kesen baş keser’ suçlamasını bir bakıma kabul etmiş durumdalar …
Bir de şu pırıl pırıl tertemiz çocuk şarkımız var biliyorsunuz:
Tohumlar fidana / Fidanlar ağaca / Ağaçlar ormana / Dönmeli yurdumda,
Yuvadır kuşlara / Örtüdür toprağa / Can verir doğaya / Ormanlar yurdumda,
Bir tek dal kırmadan / Ormansız kalmadan / Her insan bir fidan / Dikmeli yurdumda,
Yuvadır kuşlara / Örtüdür toprağa / Can verir doğaya / Ormanlar yurdumda …
…
Her bir dizesi adeta Akbelen ormanının yok edilmemesi için haklı, etkili bir gerekçe. Böyle böyle büyütülmüş çocuklar, gençler, orta ve ileri yaşlılar karşısında ‘yaş kesenler’in yaptıklarını etkili bir şekilde savunabilmeleri elbette olanaklı değil. O nedenle, etkiyi güvenlik güçleri ile arttırmaya çalışıyorlar belki, o zaman da ‘orantısızlık’ çıkıyor ortaya kaçınılmaz olarak ne yazık ve ne üzücü ki …
Dolayısıyla yapabildikleri açıklamalar; en başta, termik santrallar ile açık kömür ocaklarının ‘iş-ekmek kapısı’ olduğundan bahisle, maden ve enerji işçileri ile onların eş ve çocukları üzerinden ‘iş-aş’ vurgusunun yanısıra, düşük bir tonla, “kömürü çıkarılmış alanlarda ağaçlandırma yapılacağı”na dikkat çekmeye çalışan, içi fazlasıyla boş bir ‘çevre duyarlılığı’ tabelasıyla sınırlı kalıyor …
Bunu, Muğla Valiliği’nin 29 Temmuz tarihli açıklamasında da görüyoruz.
Valilik açıklamasında, Akbelen’in adı anılmaksızın, ormanın yok edilmesiyle ilgili olarak yapılan iş-işlem; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden ruhsat, Çevre – Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan ÇED belgesi ve ayrıca “mevzuat gereği alınması gereken diğer kurum görüşleri”nin alındığı belirtilerek, bu doğrultuda, “Yeniköy-Kemerköy Termik santralleri için şirketin uhdesinde bulunan sahaya elektrik üretiminde kullanılmak üzere ilave kömür madeni işletme izni verilmiştir. Bu kapsamda yapılması gereken işlemler için 24 Temmuz 2023’te Orman Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan çalışmalar bugün itibariyle sona ermiştir” diye anlatılmış durum ve şöyle eklenmiş:
“Bu işlemden sonra, maden çıkacak sahalar tıpkı diğer maden sahalarında olduğu gibi izin sahibi tarafından rehabilitasyon projesine uygun olarak rehabilite edilecek ve mevcut alanda benzer özelliklerde 130 bin fidan dikimi gerçekleştirilecektir.”
Her şey bir yana, ağaç ile ormanın aynı şey olmadığına ilişkin çok haklı itirazı bu vesileyle yinelemeliyim.
130 bin değil 530 bin fidan dikilebilir. Ama ‘orman dikilemiyor’, sorun bu. Yıllardır, “yeraltı zenginliklerimiz”, “yerli-milli enerji kaynağı” diye diye uğruna yerüstü zenginliklerimizin allak-bullak edilmesinin, yok edilmesinin kaçınılmaz olduğu yönünde bir ‘kabûl’ yaratılmaya çalışılıyor. Bu yönde bir duygu, bir düşünce, bir ‘itaat’, bir ‘teslimiyet hali’ yaratılmaya çalışılıyor. Günlük yaşamımızda en sık kullandığımız söz kalıbıyla anlamını bulan ‘yapçak bişey yok çaresizliği’ yeniden ve yeniden üretilmeye çalışılıyor. Bunda bir yere kadar “başarılı” da olunuyor ama hep olduğu gibi ‘oy birliği’ sağlanamıyor yine ve ne iyi ki. İtirazlar yükseliyor, “vermeyeceğiz” diye, “satmayacağız” diye, “itaat etmeyeceğiz” diye, “vazgeçmeyeceğiz” diye …
Valilik açıklamasının son bölümünde, “bölgede görevini ifa eden kamu çalışanlarına müdahalede bulunmaya davet edenler”, “provokasyon ortamı oluşturmaya yönelik söylem oluşturanlar” gibi tarifler yapılarak, asla ve asla öyle davetlerde bulunmaları ve öyle söylemler oluşturmaları söz konusu olmayan, sadece ve sadece ‘yaş kesilmesi’ne karşı çıkan vatandaşlara çok büyük bir haksızlık yapılmış oluyor.
Açıklamada ayrıca, “Bu süreç boyunca, çeşitli provokasyonlar sonucu, tarihi şan ve şerefle dolu jandarmamız ve polisimize yapılan tahrik edici, çirkin ve maksatlı saldırılara karşı gerekli adli ve idari çalışmalar başlatılmıştır” da denilerek, kocaman bir ormanın yok edilmekte oluşuna dair en ufak bir çağrışım yapacak herhangi bir cümleye ısrarla yer verilmiyor. Akbelen Ormanı’nın hâli gözlerden saklanmak isteniyor.
Güvenlik güçlerine yönelik herhangi bir “tahrik edici, çirkin ve maksatlı saldırı” asla ve asla kabul edilemez. Varsa, yapılmışsa gerekli hukuki süreç işletilir, nitekim gerekli adli ve idari çalışmaların başlatıldığı belirtilmiş. Ama ‘yaş kesilmesi’ne karşı çıkan vatandaşların böyle bir davranış içinde olmadıkları, öyle bir niyetlerinin olmadığı kesindir, aksi tartışılamaz.
…
Toprağın altındaki kömürü çıkarmak için toprağın üstünde yıllar yıllar boyunca oluşmuş, var olmuş çevresel doğal denge unsurları olarak insan yaşamının, tarihsel, kültürel, sosyal, ekonomik üretim alışkanlıkları çerçevesinde tarımın, hayvancılığın ve giderek temiz havanın bile yok edilebilmesi tercihinin bırakın yapılabilmesi, düşünülebilmesi bile gerçek anlamda bir akıl tutulması değil de nedir Allah aşkına!
…
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş’ın, termik santral ve maden işçilerine hitaben yaptığı açıklamayı işte tam da bu noktada öne çıkarmanın önemli olduğunu düşünerek aktarmak istedim.
Erkan Baş diyor ki:
“Tes-İş ve Maden-İş’li termik santral ve maden işçisi kardeşlerim,
Akbelen Ormanı’nın kesilmesine karşı çıkanlara ses etmişsiniz. Ben de size ses vereyim, sesiniz boşlukta kalmasın istedim.
Evet, çok iyi biliyoruz, bu santrallere komşu köylerde ve Milas’ta yaşayan binlerce kişisiniz, üç nesildir her gün bu maden sahaları ve santrallerde 7/24 hiç ara vermeden çalışıyorsunuz. Hepimiz gibi, evinize ekmek götürmek, çocuğunuzun eğitim almasını sağlamak için siz de canınızı dişinize takıyorsunuz. Hepimiz gibi, yoğun sömürü koşulları altında çalışmak için yaşıyorsunuz. Hatta o termik santrale ve madenlere girerek, Soma’da, Bartın’da olduğu gibi, ölümü göze alıyorsunuz.
Ama Akbelen Ormanı katledilmeye devam eder ve yerine termik santral yapılırsa, bu bölgede çocuklarımız susuz kalacak. Sizden önceki üç nesil gibi, sizin çocuklarınızın da sağlığı önemli zararlar görecek. Ağaçlar ölecek ama ağaçlar öldükçe insanlar da ölecek. Hem de sadece sizin civar köylerde değil, buldukları her ormana korkusuzca dalan bu patronların olduğu her yerde. Tüm Türkiye’de, tüm dünyada.
O yüzden bizi de ilgilendiriyor bu mesele sevgili kardeşim.
Canlıların yaşamının sermayeye karşı korunması, hepimizin sağlığı ve geleceği için önemli.
Biz demiyoruz ki, sen işsiz kal, evine ekmek götüremeden yaşa. Ama doğa katliamına yol açtığı kadar senin de ciğerlerini söken çalışma ve yaşam şartlarını hak etmiyorsun ki.
Sen de sağlığına zarar vermeyen bir işte çalışmalısın, emeğinin hakkını almalı, insanca yaşamalısın.
Devletin işi de LİMAK’ın arkasına jandarmayı dizmek değil, hem Akbelen Ormanı’nı hem de üç nesildir o madenlerde ve termik santrallerde çalışan emekçinin, senin hakkını korumak olmalı.
Kendini yalnız hissetme termik santral ve maden emekçisi kardeşim, çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakmak için hem doğayı korumak, hem emeğimizi korumak zorundayız.
Birini diğerine tercih etmeyeceğiz. Sen de bizimle Akbelen Ormanı’nın katledilmesine karşı mücadeleye katıl, bizim, hepimizin, senin, çocuğunun, ağacın, tüm canlıların yaşamını önceleyen bir istihdam politikasını hayata geçirelim.
Biz seninleyiz, emekçi kardeşim. Akbelen Ormanı da seninle, bizimle kalsın.”
…
Yaş yaş kesilen ağaçlarımızla ilgili amasız fakatsız düşünceniz önemli, onu açıklayın.
Kömürsüz yaşanabiliyor, bu açık ve çok net. Kömür yakmadan da enerji üretilebiliyor, biliyorsunuz.
Yeryüzünün yüzüne, ta gözlerinin içine içine sevgiyle bakabilmek için termik santral tercihinden vazgeçin.
Çocuklarımıza “Ağacı kesmeden / Ormansız kalmadan / Kömürü yakmadan / Enerji yok burda!” diye şarkı söyletemeyeceğinizi kabul edin artık!
İş makinalarını çekin Akbelen’den, ormanı yok etmeyin!