Yılmaz Kaya AYLANÇ –
Bütçe nedir? Burada konumuz olan devlet bütçesi.
Kamu gelir ve giderlerinin, yasama organı tarafından onaylanarak, hükûmet tarafından yürütülüp uygulanmasına izin veren bir kanun, bir hukuki belge.
Bir başka deyişle kamu kaynaklarının toplanması ve harcamaların yapılması için hükûmetin, ulusal egemenliği temsil eden parlamentodan aldığı bir yetki. Bu bağlamda toplum ile siyasi iktidar arasında kaynakların kullanımı konusunda yapılan bir sözleşme olarak görülebilir.
Bütçe ülkeyi yönetenlerin neyi, nasıl ve ne kadar yapacaklarının, yani tercihlerinin sonucudur.
Bu sonuç ülkede tüm yaşayanların hayatını etkilemekte ve bu tercihlerden bazı kesimler aşırı yarar, bazı kesimler de aşırı zarar görebilirler. Bazen öyle kararlar alınıp uygulanabilir ki, henüz ülke nüfusuna dahil olmayıp gelecekte doğacaklar da bunların sonuçlarından iyi ya da kötü etkilenirler.
Bütçenin demokrasinin en önemli araçlarından biri olduğunu söyleyerek 2025 bütçesi için TBMM’nde 567 milletvekilinin oy kullandığını, bunun 317’sinin kabul 249’unun ret oyu verdiğini belirtip yazımıza bütçe rakamlarından bahsederek devam edelim.
2025 bütçesinin gelirler toplamı 12.8 trilyon lira, giderleri ise 14.7 trilyon lira olarak öngörülmüş. Buna göre bütçe açığı 1.9 trilyon lira. Bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 3.1 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmekte.
Bütçe gelirlerinin nelerden oluştuğuna bakacak olursak:
Gelirlerden alınan gelir vergisi 2 trilyon 130 milyar lira, Özel Tüketim vergileri toplamı 2 trilyon 121 milyar lira, Katma değer vergisi 3 trilyon 599 milyar lira, Diğer Vergi Gelirleri 1 trilyon 652 milyar lira,
Vergi Dışı Gelirler ise 1 trilyon 662 milyar liradır.
2025 yılı bütçe ödeneklerinin ekonomik sınıflandırmaya göre dağılımı ise şu şekilde öngörülmüş:
Personel giderleri için toplam 3 trilyon 911 milyar lira, Mal ve hizmet alım giderleri 1 trilyon 24 milyar lira, Cari transferler 5 trilyon 813 milyar lira, Sermaye giderleri 1 trilyon 102 milyar lira, Sermaye transferleri 338 milyar lira, Borç verme giderleri 306 milyar lira, Yedek ödenekler 287 milyar lira, Faiz giderleri ise 1 trilyon 950 milyar liradır.
Burada not olarak ifade etmem gereken sosyal yardım ve desteklere 651 milyar, elektrik ve doğalgaz destek tutarı 472 milyar lira olarak bu bütçeye konulmuş.
Asgari ücret vergi dışı bırakılarak 810 milyar lira bütçeye vergi desteği düşünülmüş.
2025 yılında tarıma 706 milyar lira kaynak ayrılmış. Ancak tarımsal desteğe ayrılan kısım 135 milyar lira.
Savunma Sanayii Destekleme Fonu için ayrılan kaynak da dâhil edildiğinde toplamda savunma ve güvenlik sektörü için 2025 yılında 1 trilyon 608 milyar lira ödenek tahsis edilmiş.
Yatırımlara ayrılan kaynağı 1 trilyon 569 milyar liraya yükseltiyoruz. Bu tutar 2025 yılı bütçemizin yüzde 10,7’sine denk gelmektedir.
İktidarın öngördüğü bu bütçede 500 milyar dolar üzerinde dış borç, bu borcun 200 milyar dolar üzerindeki kısmı ise kısa vade, yani 1 yıldan daha kısa sürede ödenecek faiz tutarıdır.
Bu bütçede dikkat ederseniz gelirlerin en büyük kısmı KDV. Yani gelirde aslan payını tüm yurttaşlardan eşit olarak alınacak vergi geliri oluşturmakta. Bu da vergide adaletsizliğin en büyük göstergesi bana göre. Zenginden de fakirden de aynı vergiyi almak demek.
İşte bütçe bu nedenle önemli.
2025 bütçesi ile fakir daha fakir olacak, emekçi kıt kanaat geçinme çabası içinde yaşamaya devam edecek. Günlük beslenme ve kötü de olsa barınma dışında başkaca yere harcayacak para bulamayacak. Dışarda bir kafede oturmak, hele dışarda ailece bir yemek hayal. Uzunca süredir yapılamayan yaz tatilinin ise artık hayali bile kurulamayacak. Evlenmek için uygun zamanı kollayarak yaşlar geçecek, hadi evlendi çocuk yapmak için kırk kez düşünecek. Gençlerin hayallerini gerçekleştirmek başka baharlara kalacak.
Tabii bunlar yandaş tarafta değilseniz çok daha sert olacak.
Neden bu yorumu yapıyoruz, “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz”sözünden hareketle. İktidarın ülkeyi nereden nereye getirdiğine bakarak, nereye götürmekte olduğunu söylemek çok zor değil.
Bu yazımızı tamamlamak üzereyken asgari ücret açıklandı.
2025 asgari ücreti yüzde 30 artışla net 22 bin 104 lira. Tam bir hayal kırıklığı oldu ilgili kesimlerde.
Doğru, ancak ne bekleniyordu ki?
Şimdi yarın Cumhurbaşkanı Erdoğan gurup toplantısında ben de 25 bin lira yaptım dese ne olacak? O zaman tüm sorunlar halledilmiş mi olacak? Emekçi ve dar gelirli refaha kavuşmuş,ekonomik sorunları bitmiş mi olacak?
Tabii ki olmayacak!
O nedenle 24 yıldır yöneten iktidarın kime, kimlere hizmet ettiği, kimleri zengin ettiği görülmüyor mu da çok şeyler bekleniyor.
Enflasyon yüzde 45, Yeniden değerleme oranı yüzde 43.93, Kira artış oranı yüzde 60, Açlık sınırı 20.542 lira iken asgari ücret artışının yüzde 30 olması çok aşağılayıcı değil mi?
Bu noktadan bakıldığında çalışanların yarısı, ancak biraz fazlası ile yüzde 60’ı bu ücreti alacak bir ülkede çalışma barışı, toplumda huzur olabilir mi?
Bu ücretleri alan büyük çoğunluk bir yanda, yerel yönetimlerde ve devlette memur olarak çalışan emekçiler arasındaki farklı ücretler sokakta aynı şartlarda yaşamak zorunda kalanlar için adalet mi?
Adaletin olmadığı yerde huzur ve barış olur mu?
Asgari ücret konusunda şunu da söylemeliyim. Bu rakamı 50 bin lira yapsalar ne olur. Peynir 300 liradan 500 liraya, kiralar 15 bin liradan 30 bin liraya çıkıyorsa ne anlamı var.
Önemli olan, yurttaşların aldıkları ücretle insana yakışır yaşam şartlarını yaşayabiliyor olmaları, kendi ve ailesi için yaşam konforunu yaratabiliyor olmaları değil mi?
Bunun sağlandığı ekonomi hedef olmalıdır. Bunun ise mevcut iktidar ile olması zor değil, imkansız.