Yılmaz Kaya AYLANÇ –
Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl bir durumla karşı karşıya olduğu konusunda bilinenler var, yeteri kadar bilinmeyenler var.
Bu yazımda, haftalardır yaşadığımız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu ve pek çok siyasetçinin tutuklanmış olmalarını, bazı belediyelere kayyum atamalarını, üniversitelerdeki boykot ve henüz salıverilmeyen gençleri, liselerde başlayan “öğretmenime dokunma” eylemlerini, Ege denizindeki Yunanistana ait adaların silahlandırılması ve şimdilerde 12 mile çıkma hazırlıkları veya çoğu Türki Cumhuriyetlerinin AB’den aldıkları bahşiş karşılığı, yıllarca tanımadıkları KKTC yerine Rum kesimini tanıma girişimlerini yazmıyorum.
Bu yazımda daha çok, her gün her yerde karşılaştığımız ve bizimmiş gibi algıladığımız daha önce bizim olan şirketlerin ve yine daha önce bizim olan vatan topraklarının durumundan bahsedeceğim.
Belki bir parça ilgi çeker ve “Yerli ve Milli” olduğunu her fırsatta söyleyen iktidarın, bu konuda nerede olduğunu fark ettirebilir miyim.
Hadi başlayalım.
Yabancılara taşınmaz satışında sınırlamayı kaldıran yasa ve düzenleme sonrası 2012-2024 yılları arasında yabancılara yaklaşık 384 bin 519 konut satışı yapılmış.
Yine yabancılara, Kasım 2023 tarihi itibariyle 28 milyon 318 bin 836 m2 arsa, arazi, tarla, bahçe vb. nitelikli 17 bin 76 adet taşınmaz satılmış.
Gelelim yabancılara satılan Türk markalı şirketler ve markalara. Örneğin, önce Demle sonra Doğadan markası vardı, artık Coca-Cola’nın.
Ofçay Amerikalı Jacobs’un. Erikli su çoğunluk hisseleri Fransız Nestle Waters’a ait. Ülker’e ait olan Saka su ve Cola Turca ve Çamlıca gazozu artık Japon Dydo Drinco’nun. Hayat suyun tamamı ve Sırma suyun çoğunluk hisseleri Danone’nin. Özelleştirmede Mey İçki’ye satılan Yeni Rakı, daha sonra Texas Pacific Group’a, daha sonra İngiliz Diageo tarafından satın alındı. Şimdi Yeni Rakı, Tekirdağ, İzmir Rakı, Binboa, İstanblue ve Bazooka ve pek çok marka Mey Diageo çatısı altında üretilmekte. Banvit diye bildiğimiz tavuk eti üreticisi ise yüzde 80 hisseleri Brezilya ve Katar’lı şirketlere ait. Falım, First, Jelibon ve Topitop gibi şekerleme markalarımız Amerika merkezli Kraft Foods firmasına ait. Kent markası ise İngilizlerin artık. En eski markalarımızdan biri olan Hacı Şakir Colgate-Palmolive gurubunun. Beymen ise Katarlı Mayhoola tarafından satın alındı. Petrol Ofisi önce Avusturya merkezli OMV, sonra da Hollandalı Vitol şirketi tarafından satın alındı. Filli Boya Nippon Paint, Polisan ise Kansai Paint adlı Japon firmaların artık. Hepimizin her gün sipariş verdiği Yemeksepeti Alman Delivery Herro’ya, Trendyol’un çoğunluk hisseleri ise Çinli Alibaba’ya satıldı. Türkiye’de fındık piyasa devi Oltan Gıda’da artık İtalyan Ferrero Grubunun. ABD’li Koninklijke Bunge B.V.’ye satılmış. Namet Bahreyn’li Investcorp ile ortak oldu. Gittigidiyor Amerikalı eBay’a, İpek şampuan Fransızlara satılmış.
TAV Havalimanlarının çoğunluk hisseleri Fransız Aeroports de Paris Group’un.
Acıbadem hastanelerinin çoğunluk hisseleri ise Integrated Healtcare Holdings (IHH) tarafından alınmış.
Stratejik şirketlerimizden Petkim’in çoğunluk hisseleri ise Azerbaycan şirketi SOCAR tarafından satın alındı.
Biraz da AVM’lere bakalım. Aktif büyüklüğü 150 milyar dolardan büyük olan Amerikalı Blackstone şirketi ülkemizdeki 15 forumun sahibi. İçlerinde Marmara Forum, İstanbul Forum ve Forum Bornova da bulunmaktadır.
TEB, Fransızların finans kuruluşu BNP Paris’e satılmış. Alternatif bank Katar, Denizbank Birleşik Arap Emirlikleri, Garanti BBVA İspanya, HSBC Birleşik Krallık, ING Hollanda, Odeabank Lübnan, QNB Katar, Rabobank da artık Hollanda malı.
Devletin elinde bulunan ve halkın olan bazı kuruluşlar da bu satış kervanına katılarak bazıları üretimlerini durdurdu, bazıları kapasitelerini azalttı. Öyle ki, bu kuruluşlar stratejik olup bulundukları çevreye ciddi katkı koyan şirketlerdi. Sadece üzerinde bulundukları arazileri dahi satış değerlerinin üzerinde olduğu söylenmektedir.
Gelin bakalım.
Örneğin TAKSAN ve tesis üretimi yapan GERKONSAN. Türkiye Denizcilik İşletmelerine ait limanlar, Seka Kağıt fabrikaları. TEKEL, Eti Bakır, Eti Krom, Eti Gümüş ve Eti Elektrometalurji de bu satış kervanından payını aldı. Çayeli Bakır İşletmeleri, Karadeniz Bakır İşletmeleri Samsun İşletmesi, Kütahya ve Amasya Şeker Fabrikası, THY önce yüzde 20’si daha sonra yüzde 25’i ve yüzde 20’si de halka arz ile satıldı. Bursagaz ve Esgaz dağıtım şirketleri, Sümer Holding arazileri, TÜMOSAN da satılanlar arasına katıldı. Türk Telekom’dan yediğimiz kazığı ise sanırım hepimiz hatırlıyoruzdur. Önce sattık (6.5 milyar dolar), alan parasını ödemeyince devlet olarak satın aldık ve şimdi Türkiye Varlık Fonu malı. Emekli Sandığı’na ait olan İstanbul Hilton Otel, Ataköy Marina ve Yat İşletmeciliği, Ataköy Otelcilik ile Ataköy Turizm de satıldı. Otel satışları devam etti. Önce Büyük Ankara Oteli, sonra Büyük Efes ve Büyük Tarabya Otelleri de satıldı.
Yetmedi satışlar devam ediyor. Eti Alüminyum, Kıbrıs Türk Havayolları, Adapazarı Şeker Fabrikası. Daha sonra TÜPRAŞ ve PETKİM’in halka arz ve blok satışlar ile önemli hisseleri satılmış oldu. Petkim artık Azerbaycan’ın olmuştu. Bu satış furyasına ERDEMİR de eklendi.
Başak Sigorta ve Başak Emeklilik şirketlerinin de özelleştirilmesinden sonra, TEKEL Ankara Genel müdürlük binası da satıldı.
Araç muayene İstasyonları da bu satışlardan payını alanlar arasında. Mersin limanı ve Zorlu Center’in yükseldiği İstanbul Boğazına nazır Karayolları arazisi de satıldı. Bu sıralarda Mersin Limanı da elden çıkarıldı. Ankara Doğal Elektrik Üretim A.Ş. de 9 santralı ile birlikte satıldı. Böylece elektrik dağıtım şirketleri de satılmaya başlandı. Başkent Elektrik, Sakarya Elektrik, Meram Elektrik ve diğerleri.
Buraya kadar 4 binin üzerinde kamu gayrimenkulünü satan iktidar, kalanları da satma planlarını yapmakta.
İktidara geldiği günden bu yana, Cumhuriyet tarihinde halkın vergileri ile gerçekleştirilmiş tüm üretim tesislerini, yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi ve hatta arazileri satan iktidar, liman ve diğer stratejik tesis ve alanları da satmaktan geri durmadı.
Yerli ve milli kelimelerini çok sık kullanan bu iktidar, iktidar olduğundan bu yana yaklaşık 273 kuruluşun ya tamamını ya da çok azında hisselerin çoğunu sattı.
1923-2002 yılları arasında 10 milyar doları bulmayan özelleştirme satışları, Yerli ve milli iktidarın gelmesiyle günümüze dek yaklaşık 70 milyar dolar değerinde ülke varlığını satmıştır.
Halkın, yurttaşların vergileri ve emekleri ile yapılan bu varlıklar bir biçimde ederine veya değil satılıp önemli kısmı yabancılara ait oldu.
Girdiğin market yabancının, raftan aldığın ürün yabancının, kullandığın kredi kartının bankası yabancının, fabrikasında veya tarlasında çalıştığın şirket yabancının, yanaştığın liman yabancının, giydiğin elbise yabancının, uçağa bineceğin alan işletmecisi yabancının gibi bunları uzatabiliriz.
Şimdi fiyatlarına razı olmak zorunda kaldığımız, tüm ülkece çalışıp sadece karın tokluğuna razı gelinen bir duruma düştü ülkemiz.
Yoksulluk sınırı 75 bin lira, açlık sınırı 24 bin lira oldu. Ülkemizde çok ciddi bir ekonomik kriz yaşanmakta. Bu da yurttaşların önemli bir kısmının, ki yaklaşık yüzde sekseninin sadece barınma ve yemek ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıkları bir yaşam yaşadıklarını gösteriyor. Yurttaşlar da kişisel olarak borçlu, şirketler de ve devlet de.
Sadece bu yıl ödeyeceğimiz faiz tutarı 2 trilyon lira. Yurt dışı döviz borcumuz ise 500 milyar doların üzerinde.
Emperyalist kapitalistlere ekonomisini teslim eden bir ülke, kendi yurttaşlarının mutluluğunu sağlayamaz.
Bu, sürdürülebilir bir durum değildir. Bu Cumhuriyet, bunu hak etmiyor!
İnsan soruyor kendine, bir iktidar ülkesine bunu neden yapar? (16.04.2025)