BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR –
Halâ umutlanıyor muyum? Evet umutlanıyorum. Umutlanmam için halâ o kadar çok nedenim var ki …
Bu ülkenin çocuklarına, gençlerine, kadınlarına bakıyor umutlanıyorum. Bu ülkenin gökyüzüne, yağmurlarına bakıp umutlanıyorum. Bu ülkenin şairleri umutlandırıyor beni. Örnekse: Nazım Amca’nın (Hikmet), “Davet” şiirine bu gözle bakarsanız her bir dizesinde dolu dolu ‘umuda davetler’ bulursunuz. Bu dizeler yıllardır ballandıra ballandıra umutlandırır bizi. Umutsuzlukları yanaştırmaz yakınımıza. Bizi; dünya üzerinde, dörtnala koşan bir kısrağın Uzak Asya’dan Akdeniz’e doğru uzanan başı gibi duran Anadolumuz için, hem ‘cennetimiz’ hem ‘cehennemimiz’ olan sevgili ülkemiz için, el kapısına mahkûmiyetlerin, insanın insana kulluğunun yok edildiği bir dünya için, kardeşçe, özgürce bir yaşam için umutlarımızla büyüteceğimiz mücadelelere çağırır. Bağır bağır bağırır. Siz de koşa koşa ‘kurşun eritesiniz’ diye … Duymamış olamazsınız …
Benimse, yıllardır koşarken yanımda hep umutlarım. Bu nedenle en belirgin huyumdur, hep umutlanırım. Öyle hazırımdır ki umutlanmaya. Örnekse: “Halâ daha kuşlar geçiyor gökyüzümden!” der uçar coşar umutlarım. Bir başka huyum da: ‘Benim yüzümden’ faturaları keserim hep kendime, bir türlü yapılmayan her nelerse … Ama hele bir yapılmaya başlanagörsün, şaşılacak kadar umutlanırım yine. Herkeslere yetecek kadar çok. Bir başka huyum da budur. ‘Huysuz’ biri değilimdir yani. Aksine … Dilimizin anlam zenginliklerine taşımak için sizi, bir kapı daha aralamak istiyorum size: Bazı bazı, huylandıran bir şeyler olur ille de beni. Açık açık yazarım, söylerim onları. Birileriyle aram bozulacakmış, şuymuş buymuş hiç oralı olmam. Bilirsiniz …
Neyse, en iyisi, umutlarıma döneyim ben yine. Milas’a dair.
Milas bu, kolay değil. ‘Uygarlıklara başkentlik yapmış’ bir güzel şehir bu. Umutsuzluğa tahammülü yoktur onun. Milas’ta umutsuz olunmaz, ayıptır! Milas’ın içi dışı umuttur. Er ya da geç. Milas, durmaksızın umuttur. ‘Unutsuz umut’ diyorum arada sırada, bu coşkulu duyguma karşılık gelsin diye. O bile yetmiyor aslında, hep bir şeyler eksik kalıyor sanki … Kolay değil, kimbilir kaç yıllık bir büyük özlemdi o … Yıllarca yazıp önererek, olsun istediğimiz. Vaatler listesinde gerçekleşmeden öylece beklerken de ‘yapılsın’ diye üstelediğimiz hep. Ne yazsak ne desek faydası olmuyordu bir türlü. Zaman hızla geçip gidiyordu. Ve geçen zaman, onu dünya gözüyle görebilme umudunu da azaltıyordu sanki? Bu yüzden, geçerken ‘görebilsek bari’ dediklerimizin listesi uzuyor, azalmıyordu bir türlü. Umutsuzluk muydu bu? Değil. Ama azaltır insanı görmek isteyip de göremediği her kimse, her neyse … Umut değildir azalan, insanın bizzat kendisi azalır. Elleri kısalır insanın. Gözleri kısılır. Azalır kulağının dibinde bağır bağır sesler. Daracık nefesler kalır en sona. O kadar berbat bir durumdur yani … Başka nasıl anlatabilirim? Örnekse, ‘ardına kadar açılsın’ diye mücadele ederken bir de bakmışsınız ‘duvar oluvermiş’ bir zamanların güzelim kapısı. ‘Kapı duvar’! Her şeyin bir anda daha da zorlaştığını özetler bu. Bir dolu iş birikmeye başlar, insanlar bekleşir o koca kapının iki yanında birden, göz göre göre … Olacak şey değildir ama oluverir. Peki ya çare? Elbette vardır, söylenir ama ne çare!? …
“Buna umut mu dayanır!” diye sorduğunuzu duyuyorum.
İnanmayacaksınız belki ama dayanıyor.
Duvar bir anda yıkılıyor adeta. Onca birikmiş iş, bir bakıyorsunuz halloluvermiş.
İşte o duvarlardan biri daha yıkılıyor nihayet Milas’ta.
Milas bunu çoktaaaaaan hak etmişti. Kendisi zaten kocaman bir kültür merkezi olan bu kent bunu çoktan hak etmişti. 4 Mart 2024 Pazartesi günü Milas Kültür Merkezi’nin temeli atıldı.
Milas Cem Evi için de benzer duygularımı şuracığa not etmeliyim.
Muğla Büyükşehir ve Milas belediyelerine teşekkür etmeliyim …
OLSA OLSA …
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Menteşe mitinginde söylediklerini duydunuz mu?
“Muğla potansiyelini ortaya çıkaramıyor. Muğla’yı köy görünümünde tutanlar bu şehri yöneten CHP’li belediyedir. Büyükşehir’in engellediği projeleri üst üste koysanız bir Muğla daha çıkar” demiş.
Büyükşehir tarafından engellendiği kastedilen projeler, OLSA OLSA; kendisinin Ekim 2017’de Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, İstanbul’u kastederek: “Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, halâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum. Bizler çoğu zaman elimizdekinin kıymetini onu kaybedince anlıyoruz. Son yıllarda şehirleşme noktasında ciddi sorunlarımızın olduğunu, hatalarımızın, eksiklerimizin olduğunu defalarca söyledim” diye ifade ettiği ‘ihanet’ kapsamında ele alınması gereken projelerdir.
Muğlamıza karşı suçları, ihaneti önleme mücadelesi olarak kayıtlara geçmiş/geçecek olan bu çabaları için Sayın Başkan Dr. Osman Gürün’ün şahsında Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür ediyor, Sayın Ahmet Aras’ın da devralacağı bu olumlu mirası en iyi şekilde korumak için gereğini büyük bir titizlik ve içtenlikle yapacağını düşünüyorum.
Bu çabaların tümü, OLSA OLSA, ilimizin doğal, tarihsel, kültürel değerlerini, her bir ilçesinde ayrı ayrı mimarî dokusundan cennet koylarına, kıyılarından dağlarına, ovalarından yaylalarına, ormanlarına, havasına, suyuna, taşına, toprağına kadar sahip olduğumuz tüm zenginliklerimizi korumak için yapılan hukuk mücadeleleri çerçevesinde ‘elimizdekinin kıymetini bilmek’tir.
Erdoğan, “Şu an Muğla dünyanın çekim merkezi haline gelmiş bir şehre dönüşüyor” da demiş.
Bunu da, ‘sayelerinde’ olduğu iddiasıyla araya sıkıştırılmış bir masum cümle olarak kabul etmeli herhalde …
Bu denli seviyesiz bir siyaset tarzıyla mücadelede seviyeyi düşürmemeye özen göstermenin yanı sıra siyaset alanı, ‘laf kalabalığı’ndan ibaret bomboş vaatlerin samimiyetsizliğine terk edilmeyecek kadar değerli bir alan olarak muhafaza edilmelidir.