BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Farsça kökenli bir sözcükmüş ‘peyderpey’ …
Son günlerde çok sık duyar olduk onu. Denilebilir ki, Farsça’dan devşirdiğimiz bu sözcüğü bir tür ‘durum adı’ olarak şöyle kullanabiliriz: ‘Peyderpey’ durumu!
Ve bu durumumuzun, önceki hafta yapılan ‘genel sabır telkini (ya da çağrısı)’ kapsamında ele alınması gereken yeni bir durumumuz olduğu da söylenebilir.
Öyle ya: Az olan bir şeyi, ona ihtiyacı olanlara “azar azar, bölüm bölüm, yavaş yavaş” dağıtacağınızı bundan daha iyi ifade edebilecek renkte başka bir sözcük bulunamazdı bence …
Hatta ‘bulunmaz nimet’ bile denilebilir ‘peyderpey’ için …
“Payınıza düşeni alacaksınız” hissi veriyor olmasının yanı sıra ‘hafiften bir paylama’ havası da var.
Yani: “Tamam kardeşim ne sabırsızmışsın yahu! Biraz bekle hele …” gibi bir muamele kalitesi de yaratıyor …
…
İşte size en son ‘peyderpey durumu’ örneği olarak Sağlık Bakanlığı’nın, temininde güçlük yaşanan ‘grip/influenza aşısı’ ile ilgili açıklaması:
“Bakanlığımız, geçmiş yıllarda olduğundan daha fazla influenza aşısı temin etmek üzere bağlantılarını sağlamış durumdadır. Ancak tüm dünyada üretim kapasitesinin sınırlı olması nedeniyle belli bir zaman diliminde peyderpey temin edilmektedir. Bu nedenle belirlenen risk grupları ağırlık derecesine göre sıralanarak kademeli bir şekilde aşı yapılması öngörülmüştür.
1-Vatandaşlarımız risk durumlarını E-nabız sistemi üzerinden öğrenebileceklerdir.
- İlgili aşı, hekimler tarafından sadece Reçetem Sistemi üzerinden yazılacaktır. Manuel yazılan reçeteler işleme alınmayacaktır.
- İlgili aşı yalnızca serbest eczanelerce temin edilecektir. Eczanenin Reçetem Sistemi’ne reçeteyi girmesi ile İlaç Takip Sistemi’nde (İTS) aşı temin hakkı oluşturulacaktır.”
(Takibi kaybedip aşı olmama ihtimaliniz de var elbette … Ne olsun o zaman, sağlık mı? Ne güzel bir deyimimizdir şu ‘sağlık olsun’! Sağlığımızı, yaşamımızı tehdit eden olumsuzluklar karşısında da kullanabiliyoruz onu zaman zaman …)
…
Bakanlık, vatandaşlarımız arasında aşıya en çok ihtiyacı olanlardan olmayanlara doğru bir sıralama yapmış. Hastalıklarınıza verilen puanlara göre yapılan bu sıralamadaki yerinizi, ‘aşı hakkı’nız olup olmadığını, yani ‘peyderpey’ durumunuzu e-devlet’ten takip edip öğrenebilirmişsiniz …
Böyle böyle ‘elbet bir gün’ grip aşısı yapılacakmış size de peyderpey!
…
Tam itiraz edecektiniz ki ‘sağduyunuz’ konuşmaya başladı yine değil mi:
-Dünya genelinde grip aşısına talep artınca na’psınlardı?
-Senin grip aşısına olan ihtiyacın, milli birlik ve beraberliğe olan ihtiyaçtan daha çok olabilir mi?
-Dolayısıyla bizden yine ve yine, ‘milli birlik ve beraberlik’ içinde aşı ihtiyacımızın peyderpey karşılanacağı günü sabırla beklememiz isteniyor, öyle değil mi?
-Sen sen ol, durmaksızın kaçıp giden zamanla her şeyin hallolacağı şeklinde bir tevekkülle bekle … Öylece boş boş da bekleme tabii: Örneğin ‘başına gelecekleri’, ‘gelecek’ dediğimiz şeyin durdurulamayacağına ilişkin kaderci bir kabulleniş eşliğinde düşün … Öylesi daha az acıtacaktır!
…
Sağduyunuzu dinlediniz!
Neler hissediyorsunuz şu an? İçinizden neler neler demek geçip gidiyor da yakalayıp diyemiyorsunuz kim bilir … Demeyi deneyin diyemiyorum … Ne diyeceğimi, ne edeceğimi bilemiyorum … Neyse ben yazmaya devam edeyim … Çünkü sağduyu sürdürüyor halâ:
Peyderpey olur gider, dert etmeyin. Bu arada günlük yaşamınızı eve hapsedip grip+covid 19 ittifakıyla oluşabilecek ölüm tehlikesini en aza indirmek de elbette yine sizin sorumluluğunuzda! Na’psınlar, olmayan aşıyı nasıl oldursunlar! Her şeyi devlete bırakmamak lazım zaten… ‘Ölümünüzden sorumlu olmak’, devlet-vatandaş ilişkisinde ilk kez rastlanan bir durummuş gibi ekşitmeyin yüzünüzü lütfen: Konu kapanmıştır, “ölümünüzden siz sorumlusunuz” o kadar! Yoksa siz sorumluluktan kaçmak mı istiyorsunuz? Ne kadar ayıp! Olur mu hiç öyle şey! Ellerinizi taşın altına koymanız gerekir. ‘Neden’ diye sormaya kalkmayın lütfen: Öyle işte!
Ayrıca bütün bu tartışmalar arasında sevinmeniz gereken bir şey yok mu bir düşünsenize …
Düşünüp düşünüp bulamadınız mı? Biraz daha düşünün.
Aile hekiminiz size ne dedi:
“5 puanın üstünde aşı onayı veren sistem size aşı reçetesi yazdırmıyor … Yani sistem, durumunuzu ‘riskli görmüyor’ …” Bu durumunuza sevinmeniz gerekmez mi? ‘Peyderpey sıralaması’na dahil edilmiş olsanız da durumunuz çok fena değil demek ki … Peyderpey durumunuza şükredin … Kim bilir belki de ‘turp gibi’sinizdir! Tam da mevsimi?..
“FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI” dosyası nerede, sümen altında mı?
Yok yok, bu sorunumuzu böyle çözemeyiz. Terörle böyle mücadele edemeyiz. Başkaca birçok alanda olduğu/yapıldığı gibi ‘muş gibi’ yaparız sadece …
İktidar, bu konudaki ağır tarihî sorumluklarından böyle böyle kaçıp kurtulabilir mi? En geniş anlamda 2002-2016 süreci ve o sürecin ülkemizi getirdiği 15 Temmuz darbe girişimi ile yüzleşme becerisi gösterilerek geçilebilecek eşikten ‘yasaklarla’ geçip gidebilir mi?
Olmadık şeylerden ‘darbe tehdidi’ üretilmeye çalışılacağına, ülkemizi darbeyle ele geçirmeye çalışan terör örgütünün ‘tüm ayakları’nın ortaya çıkarılması ‘olmazsa olmaz’ şart değil mi!
Bütün bu doğrular/yapılması gerekenler orta yerde öylece durup halâ daha gereğinin yerine getirilmesi beklenirken; CHP’nin, “15 Temmuz gecesi sokağa çıkıp darbe girişimini engellemek için hayatını veren 251 şehit için sorulduğu”na dikkat çektiği “21 soruda FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI” adlı kitapçığına mahkeme kararıyla dağıtım yasağı getirilmiş, kitapların toplatılması kararı verilmiş …
Olacak ‘iş’ değil!
O kitapçıktaki sorulara CHP’nin-Kılıçdaroğlu’nun verdiği yanıtların karşısına kendi yanıtlarıyla çıkamıyor mu iktidar?
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, bu yasak-toplatma kararını, -haklı olarak- “Ana muhalefet partisinin, siyasi faaliyetine yargının ağır müdahalesi” olarak değerlendirip, “Bu kitapçık, Genel Başkanımızın TBMM kürsüsünde, 11 Şubat 2020 tarihinde yaptığı konuşmanın resimli halidir. Ayrıca CHP’nin FETÖ konusunda yıllardır TBMM kürsülerinden yaptığı eleştirilerin de bir özetidir. Şimdi soruyorum: Bu kitabın neresinde halkı kin ve düşmanlığa tahrik vardır? Kitapta yer alan 25 Ağustos 2004 tarihli, uygulanmayan MGK kararı mı halkı kin ve düşmanlığa tahriktir? Ya da AK Parti sözcülerinin daha önce basına yansıyan sözleri mi halkı kin ve düşmanlığa sürüklemektedir. Bu çerçevede; bu kitabın toplatılması ana muhalefet partisinin, siyasi faaliyetine yargının ağır müdahalesidir. Bir ülkede demokrasi yoksa hukukun üstünlüğü yoksa vatandaşın can ve mal güvenliği olmaz. Milletin tenceresi dolmaz, karnı doymaz. Ülkemizin uluslararası itibarı olmaz. Dünyada sözü dinlenmez. Milletimiz yaptıklarınızı görüyor, söylediklerinizi duyuyor, sabırsızlıkla önüne gelmesini beklediği ilk sandıkta sizin biletinizi kesecek, yerinizi gösterecek, evlerinize gönderecek” demiş.
İyi demiş.
Bütün bu yaşananların ardından şu soru yanıt bekliyor:
“FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI” dosyası nerede, sümen altında mı?
Yaşasın Cumhuriyet
Can YÜCEL –
Gölköy adında bir yer varmış Gelibolu’da
Televizyonda gösterdiler geçen gün.
Gelenek edinmiş köy halkı,
“Ben kendimi bildim bileli bu böyledir” diyor muhtar:
29 Ekim’de toptan sünnet ederlermiş çocuklarını…
Derken ekranda entarili bir çocuk belirdi
Kirvesi tutmuş kolundan
Yatırdılar bir kamp yatağına,
Ardından sünnetçi olacak zat boy gösterdi
Elinde bıçağıyla,
Çocuk kaldırdı başını, bağırdı:
“Yaşasın Cumhuriyet” diye
Bunun üzerine de ekran karardı
Korkarım bu, sade gölköylülerin değil, umumumuzun
Sade küçüklerin değil, büyüklerimizin de
Düştüğü bir tarihsel yanılgı
Çünkü sünnet değil, farzdır Cumhuriyet