BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR –
31 Mart yerel seçimlerinin üç beş gün sonrasında, seçim sonuçlarını ve bu sonuçlarla seçmenlerin nasıl bir mesaj vermek istediğini falan anlatmak istemiyorum. Yine seçimlerle ilgili bir şeyler yazacağım ama birazcık değişik bir şeyler olsun istedim. Seçimler olup bitince edilmiş onca laf bir anda unutulup gitmesin istedim. Elbette biraz da neler umulmuş neler neler söylenmiş ve fakat neler olmuş konusuna dikkatinizi çekesim geldi.
Şu sıralar, seçimlerin ilk sonuçlarının alınmasıyla başlayan kimi eğri kimi doğru, kimi derin kimi sığ değerlendirmelerle birlikte yaşıyoruz. Bu durumun bazı bünyelerde ‘sıkıntı’ yarattığının farkında bir gazeteci/yazar olarak hızla o alandan uzaklaşıp size yazdıklarımı okutma gayretimi sürdüreceğim.
Nasıl mı? Konuya farklı bir nokta-i nazardan yaklaşarak …
Propaganda yasakları başlamadan kısa bir süre öncesine kadar gazetelerimizin haber/yorum merkezlerine basın bülteni yağmuru artarak sürüyordu. Artık bize de tam gına gelmişti ve zaten seçim haberlerine noktayı ha koyduk ha koyacaktık ki AK Parti Muğla Milletvekili Yakup Otgöz’den bir basın bülteni daha geldi. Fethiye dolaylarından bahsettiği için çok fazla kafa yormadan bir kenara koydum ama aklımın köşesinde bu bülteni seçim sonrasında bir güzel değerlendirebileceğim ampulü yanıverdi birden. İşte şimdi yanan o ampulün dürtüşüyle, o basın bültenini siz sevgili okur-yazarlarımla paylaşarak, seçime doğru siyaseten söyleniverenlerin birçoğunun ne denli içleri bomboş laflar olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Sadece bunu yapacağım. Yazımı uzatarak sizleri sıkmadan hemen yanınızdan ayrılacağım, söz!
“1 Nisan sabahı Muğla’da güneş bir farklı doğacak…”
“Hemşerilerimizin Cumhur İttifakı’na ve adaylarımıza ilgisi çok büyük” cümleleriyle başlayan bültende bakın neler neler demiş Sayın Otgöz:
“Bir aydır sahadayız. Ayak basmadık yer bırakmadık. 13 ilçemizde de CHP’li Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne bir kızgınlık, kırgınlık var. Hemşerilerimiz, 25 yıldır CHP’li Belediye tarafından yönetilen Muğla’da artık bir değişim istiyor. Muğla’yı AK Belediyecilikle, gerçek belediyecilikle buluşturmak istiyor.
Aydın Ayaydın Başkanımız ve birbirinden başarılı 13 adayımızla biz hazırız ve kararlıyız. Muğlamıza ve 13 ilçemize devasa yatırım ve projelerimiz hazır.
Muğla, 25 yıllık uyku döneminden uyanacak. 1 Nisan sabahı Muğla’da güneş bir farklı doğacak…
Çevreden, imara, altyapıdan kanalizasyona, içme suyundan trafik ve ulaşıma kadar sorunlar yumağına dönen Muğlamızda sorunları bir bir çözeceğiz.
Cumhur İttifakı ile yönetilen 7 ilçemizle CHP’li belediyeler tarafından yönetilen 6 ilçemiz arasında, yatırım hizmet, plan ve projeler arasında büyük bir fark var. Cumhur İttifakı Belediyeleri açık ara önde. Hemşerilerimizin memnuniyeti üst düzeyde. Bunu gören hemşerilerimiz, 13 ilçede de Cumhur İttifakı’na ilgi göstermektedir. Hedefimiz 13 ilçemizi de AK Belediyecilikle buluşturmaktır… Bunu başaracağımıza da inancımız tamdır. Turizmi, denizi, kumu, güneşi, doğası, çevresi, tarihi, kültürü, sanatı, tarımı ve ekonomisi ile daha yaşanabilir bir Muğla’yı hep birlikte inşa edeceğiz.
Hemşerilerimizin sağduyusuna güveniyoruz. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın vizyonu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin devlet adamlığı ile Muğla’yı iktidarla buluşturacağız.”
…
Seçmenin, Muğla’da Cumhur İttifakı’nın yönetimindeki 7 belediyeden beşini (Ula, Köyceğiz, Ortaca, Yatağan, Dalaman) CHP’nin yönetimindeki 6 belediyenin (Bodrum, Milas, Menteşe, Marmaris, Datça, Fethiye) yanına eklediğini düşünürsek, Sayın Otgöz’ün Muğla’ya hangi gözle baktığı daha iyi anlaşılıyor diye düşünüyorum. Sakın soyadı üzerinden bir laf çevirmesi yaptığım sanılmasın. Elbette ki ‘siyasi göz’ ya da ‘gözlük’ ile baktığını kastediyor ve “Muğla’da mevcut 7 ‘AK Belediye’nin yanına 6 belediyenin daha ‘AK Belediyecilik’le buluşturulacağı” iddiasının bomboş çıktığını ve Muğla’nın 5 ilçesinin daha ‘AK Belediyecilik’ten ayrıldığını not etmek istiyorum netice olarak ….
Sevgili vatandaşlarımızın CHP’li belediye tercihini yaparak kendilerine bir güvenlik alanı, bir yaşam üçgeni oluşturmaya çalıştığını düşünüyorum. Malûm, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a her an ‘acele kamulaştırma gerekebilir’ ya da örneğin valilere göre tarihsel-kültürel-doğal zenginliklerimizi allak bullak edecek projeler için ‘ÇED’ bile gerekmeyebilir. Üstelik, koca koca mahkemelerin kararları tanınmaz hale getirilebilir. Vatandaş doğduğuna pişman edilebilir. Her şey olabilir …
Elbette vatandaşın ‘her şeyin çok güzel olması’ yönünde bir gidişi arzu ettiğini belirterek ve “Turizmi, denizi, kumu, güneşi, doğası, çevresi, tarihi, kültürü, sanatı, tarımı ve ekonomisi ile daha yaşanabilir bir Muğla’yı hep birlikte inşa edeceğiz” sözündeki ‘hep birlikte’nin içinde hep birlikte yer bulabilmeyi umarak noktalamalıyım …
Van!
Şuracığa ‘VAN’ için özel bir parantez açmam gerekiyor.
Van’da seçimi oyların yüzde 55’ini alarak kazanan DEM Parti Adayı Abdullah Zeydan’ın, 29 Mart Cuma günü mesai bitimine beş dakika kala Adalet Bakanlığı tarafından yapılan bir itirazla yasaklı duruma getirilmesi ve bunun ‘mazbata aşaması’nda ortaya çıkmasıyla başlayan sorunun İl Seçim Kurulu kararıyla, seçimi büyük farkla kaybetmiş olan AK Parti Adayı Abdullahat Arvas’a mazbata verilerek büyütülmesi, sevgili demokrasimiz için ‘vah vah’lanılacak, hatta ötesi ‘utanılası’ bir tablo oluşturmuştur.
Sorunun seçmen iradesine saygıyla hukuk içinde kalınarak çözülmesi gerekirken, beklenirken; aksi yönde alınan kararlar ve atılan adımlarla getirildiği noktada Valilik bir de kentte 15 gün boyunca ‘toplantı ve gösteri yasağı’ koyuverdi. Yanlış üstüne yanlış. Vah ki ne vah! Ortaya bir anda ‘Vah Van vah’ tablosu çıkıverdi.
Kentlerimizin ‘seçmene pusu kurularak’ yönetilmek istenmesi kabul edilemez. Belediye başkanlığı yarışını açık oy farkla kaybetmiş olan AK Parti adayına Van’da herhalde zorla başkanlık yaptırılamazdı. Bu eğer bir ‘mahkûmiyet’ değil idiyse bizzat Arvas tarafından kabul edilmemesi gerekir(di) ama …
Şu ana dek ne olmuşsa olmuş ne yapılmışsa yapılmıştı ve tümünün bir yana bırakılarak, seçim sonuçlarına itirazlarla ilgili kararlarda tutarlı, ilkeli hukukî duruşun öne çıkarılması çok büyük önem taşıyordu. Hukuk bu nedenle vardı!
Bu gidişe dur demek için muhalefet partilerinin güçlü bir şekilde Abdullah Zeydan’ın yanında durmaları gerekiyordu. Öyle de oldu. Halk da iradesine sahip çıktı, kalktı yürüdü.
Kural tanımazlıkta sınır tanımadan hukukla adeta oyun oynayarak hiçbir yere varılamazdı. Bu büyük yanlışı protesto edenleri gözaltına alıp alıp gidilebilecek herhangi bir yer yoktu. Tarih, böyle böyle yöntemlerle varılabilecek bir menzil olmadığının sayısız örnekleriyle doluydu …
Yol yakınken dönülmesi, vazgeçilmesi gerekiyordu bu gidişten …
Neyse ki ve nihayet daha çok zaman yitirilmeden YSK’nun kararı duyuruldu.
YSK, Van İl Seçim Kurulu’nun kararını iptal edip mazbatanın Abdullah Zeydan’a verilmesine oy çokluğu ile karar verdi. Oy çokluğuyla olmayabilirdi ama ne olursa olsun ‘doğru karar’ buydu. Van’da çatışma tablosu yerini bir anda kutlamalara bıraktı. Çok da iyi oldu.