BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Yıllar yıllar oldu halâ daha ‘emniyet kemeri’ni kullanmamak için anlamsızca direnen, emniyet kemerini kullanma alışkanlığı kazanmamak için adeta kırk takla atmaya hazır bir ruh haliyle hiç üşenmeden kaçış yolları arayan sevgili yurttaşlarımın nüfusumuza oranına ilişkin bir istatistik veri elde edilmeye çalışılsa, ortaya çıkacak olası bir ‘yüksek oran’a hiçbirimiz şaşırmayız sanırım … Aynı şeyi, elimizdeki ambalaj atıklarını sağa sola atı atıverişlerimizle ilgili çok kötü alışkanlığımızla ilgili olarak da yazabilirim kolayca …
Üstelik bu davranışlarımızı, günlük muhabbetlerimiz içinde konu oralara geldiğinde asla ve asla savunmaz, aksine ‘o davranışlar’ı kötülemekten, ayıplayan cümleler kurmaktan da geri durmayız.
Bu bize özgü garip-üzücü hallerimizi göz önünde bulundurup, son günlerde, hele bir de ‘ilk vaka tespiti’nin ardından artan bir tempoda ‘koronavirüs’le mücadelede kişiler, aileler olarak dar alanda-dar anlamda almamız gereken -en az- 14 önlem başlığının sıralandığı koşullarda, bu olmazsa olmaz önlemlerle ilgili ne denli disiplinli davranabileceğimiz konusundaki yorumlarınızı, tahminlerinizi merak ediyorum doğrusu …
“Bize bir şey olmaz!” deyip yine ve yine kaçacak bir alan arar bulur muyuz dersiniz?
Dolayısıyla, başkaca pek çok konuda olduğu gibi bu çok riskli sorun karşısında da ‘yapılması gerekenleri’, ‘doğru olan’ı bile bile, hatta onları türlü çeşitli sosyal medya mecralarında paylaşa paylaşa yine yapmaz mıyız? Ne dersiniz?
Ancak bir şey daha var ki, bu vesileyle sadece onu yapmayı (ya da yapmamayı) öğrenebilsek, becerebilsek bile ‘koronavirüs’e karşı yeterli korunmayı sağlamış, hastalığın yayılma hızını çok büyük ölçüde azaltmış oluruz gibi geliyor bana … Ama nedense, başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere, ‘koronavirüs’e karşı etkin mücadele için günlerdir önerilerde bulunan tüm yetkili ve uzmanların ağzından bu konuda herhangi bir uyarı duymadık henüz!
Oysa bu konu, toplum olarak bizim en büyük zaaflarımızdan, hatta ‘çıplak karnımız’ diyebilecek kadar zayıf yanlarımızdan biri …
Sözü nereye getirmeye çalıştığımı anladınız mı bilemiyorum.
Çok daha uzatmadan yazayım:
‘Yerlere tükürme’ alışkanlığımıza varmak istiyorum! Evet, yerlere tükürme halimize getirmek istiyorum sözü.
Önerilen tüm önlemlerin yanına bir de ‘yerlere tükürmeme’ye de dikkat çekilirse çok iyi olacak diye düşünüyorum çünkü … Haksız mıyım?
Öyle ya, sokaklara caddelere tüküre tüküre yürüyüp duran insanlar olarak ellerimizi “en az 20 saniye boyunca” sıkça yıkayıp dursak, bir yerlerde bir şeyler eksik kalmış olmaz mı sizce?
Aynı şekilde, yollarda kimselerle tokalaşmayıp öpüşmeyerek selamlaşacağız ama ağzımıza gelen balgamlı tükürüğü yerlere saça saça yürüyeceğiz …
Yine, hapşırırken-öksürürken ağzımızı avucumuzla değil dirsekten kıvırdığımız kolumuzun iç bölümü ile kapatacağız ama ağzımıza geleni tükürme alışkanlığımızla ilgili herhangi bir değişiklik yapmayacağız … Tükürüp gideceğiz. Arkadan gelenler tükürüklerimize basıp geçecekler ve böylece virüsleri ordan oraya kolayca taşıyıp duracağız …
Bu durumun yıllarcadır çok ciddi bir sorunumuz olduğunun ve bir türlü çözülmeksizin öylece kaldığının hepimiz farkındayız.
Bu vesileyle toplumumuzu tükürmelerle oluşturduğumuz bulaştırma tehlikesinden kurtarma yönünde bir farkındalık oluşturabilir, ‘koronavirüs’ krizinden bu anlamda yararlanmaya çalışabiliriz bence …
Hiç tereddüt etmeden, ‘koronavirüs’ten korunma yol ve yöntemleri arasında ‘yerlere tükürmeyin’ uyarısını da yeni koronavirüs ile mücadeleye 15’inci kural olarak dahil etmeliyiz …
Tükürerek oluşturduğumuz bulaştırma riskinin diğerlerinden eksik kalır yanı olmadığına, hatta ‘çok daha fazla risk oluşturduğu’na ısrarla dikkat çekmeliyiz.
Sevgili yurttaşlarım, lütfen caddelere-sokaklara tükürmeyiniz!