BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Milas Kenti, antik Mylasa kenti üzerinde yükselmiş bir kent …
Bunu ilçemiz merkezinin pek çok noktasında anımsatan buluntular var. Yıllardır bulundukları yârde öylece durup duruyorlar …
Çok katlı binalar yapmak üzere başlatılan çalışmaların ilk adımında ortaya çıkan bu değerlerimiz, uzunca süreler çevresi panolarla kapalı bekledi bekledi ve nihayet o alanlarla günlük yaşamımız arasındaki pano perdeleri yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı …
İlk ortaya çıktığı günlerde gazeteciler olarak görüntü-bilgi almakta çok zorlandığımız bu alanlar artık çok büyük ölçüde hepimizin gözleri önünde …
Bu vesileyle bu tabloları, arkası görünebilecek şekilde -mümkünse ahşap- çitlerle çevirmenin ilçemiz merkezine yakışacağı düşüncemi paylaşmak istedim bugün siz sevgili okur-yazarlarımla …
Yine, eskisi gibi yüksek yüksek panoların sevimsiz görüntüsüyle kapamayalım o alanları …
Elbette, derince çukur bölümleri olan bu arsaların çevresini bir yandan güvenlik ama öte yandan ille de en uygun malzemeyle en güzel şekilde çerçeveleyelim …
Madem yıllardır kaldığı gibi belirsiz bir süre daha böylece kalacaklar, onları güzel bir tablo gibi çerçeveleyip ilçemiz merkezine bir armağan gibi sunalım … Gelip geçenler Milas’ı Milas yapan bu eşsiz zenginliklerimizi kolayca görebilsin …
Ancak hafiften bir çevre temizliği de yapmak koşuluyla … Bunu da ilçemizde, başta Kent Konseyimiz olmak üzere gönüllü-sivil toplum örgütlerimizin hareketlenmesi bakımından bir gündem fırsatı olarak da değerlendirebiliriz …
Ne dersiniz?
Teşekkürler Muzaffer İlhan Erdost …
Muzaffer İlhan Erdost’u da (88) uğurladık ….
Onu ‘Sol Yayınları’nın kurucusu olarak tanıdık bildik en çok.
Bizim için hep çok değerli bir isimdi …
Hele bir de 12 Eylül darbesi sonrası Mamak Cezaevi’nde gözaltında dövülerek öldürülen kardeşi, Onur Yayınları’nın sahibi İlhan Erdost’un adını da adına eklemesiyle daha bir büyümüştür değeri gözlerimizde …
1975 yılında yağmurlu bir Kasım günü bir arkadaş buluşmasında, “Lenin’in ‘Emperyalizm’ kitabını okumayana devrimci denilmez” sözüyle adeta uçup vardığım İzmir Konak’taki kitap tezgahından ‘Sol Yayınları’ arasında yayınlanmış o kitabı alışımı hiç unutmam … Sonradan, o sade rengarenk kapaklarıyla ‘Sol Yayınları’ndan bir çok kitap edinip okuduydum, durmaksızın okuduydum … Sözün kısası, hep gurur duyduğum ‘solculuğum’da ‘Sol Yayınları’nın çok büyük payı vardır …
Teşekkürler Muzaffer İlhan Erdost …
Sormuşlar
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU –
Fidana sormuşlar:
– Niçin büyürsün?
– Tohum itiyor, demiş.
Tohuma sormuşlar:
– Niçin itersin?
– Toprak rahat bırakmıyor! demiş.
Toprağa sormuşlar:
– Niçin tohumla uğraşırsın?
– Sebebini toprak olduğun zaman kulağına söylerim, demiş.
Nara sormuşlar:
– Tanelerin kaç tane?
– Yiyenler saysın bana ne, demiş…
Güle sormuşlar:
– Niçin kokarsın?
– Bu benim ibadetimdir, demiş.
– Kavak ağacı sen hiç dua etmez misin? demişler.
– Nasıl etmem demiş; benim boyumun yarısı toprağa gömülüdür. Benim topraktaki parçam dua eder; ben secde ederim!
Kavağın dibini kazmışlar. Kavak devrilmiş ve devrilirken kavak ağacının dua ettiğini duymuşlar.
Bir buluta sormuşlar:
– Güzel bulut, sen niçin ele avuca sığmazsın?
– Ele düşersem beni ata benzetenler arabaya koşar. Bakraca benzetenler kuyuya atar. Ayıya benzetenler oynatır. Mendile benzetenler burunlarını silerdi! demiş.
Yıldızlara sormuşlar:
– Niçin bizden bu kadar uzaklarda yanar tükenirsiniz?
– Ya sizin göz bebekleriniz demişler, niçin biz açılırken onlar kapanır?