BAKTIKÇA … / A. Kemal KAŞKAR
Bugünkü buluşmamızda siz sevgili okur-yazarlarıma WhatsApp ile aramızdaki ‘geçimsizlik-anlaşmazlık’ konusunu anımsatarak başlamak istiyorum.
2021 yılına WhatsApp’ın, bazı kişisel-özel verilerimizi Facebook ile paylaşıp (kimilerine göre zaten paylaşıyordu) bizi, “Ya izin verin ya da beni terk edin!” ikilemine sıkıştırdığı bir tartışmayla başlamıştık denilebilir. “Kiminle, ne zaman ve hangi sıklıkla iletişim kurduğumuza dair çok özel bilgilerimizin -“ticari” olduğunun altı özellikle, ısrarla çizilen- bazı adreslerle paylaşılacağına ilişkin duyurular yapıp yapıp “Bunu kabul ediyorsan et, etmiyorsan çık git!” diyen WhatsApp’ın ilkin 8 Şubat 2021 olarak açıkladığı ‘son karar tarihimiz’ daha sonra 15 Mayıs 2021’e dek uzatılmıştı.
Bir süredir konu bir hayli soğumuştu. Pek çoğumuz, cep telefonlarımızı terk etme cüreti gösteremeyeceğimize kanaat getirmiş, -başkaca birçok konum belirtir uygulamanın yanı sıra- canımızı kurtarmak için koronavirüsten kaçıp sığındığımız evlere sığmaya çalışırken tanıştığımız ‘HES Kodumuz’ ile ‘açık kaynak’ haline geldiğimiz/getirildiğimiz günler yine hızla geçip gitmiş ve 2021’in beşinci ayına hızla yaklaşmıştık … Muhtemelen önümüzdeki günlerde malûm konuyla ilgili tartışma yine ısınmaya başlayacak ve şu özlü söz yeniden ve yeniden gündemdeki yerini -haklı olarak- alacaktı:
“Bir ürüne para ödemiyorsan ürün sensindir”.
İşte ne olduysa tam bu sırada oluverdi.
Arkadaş ve aile çevremizle özel iletişimimizi etkilemediği/etkilemeyeceğinin garanti edildiği açıklamalarla beslenen tartışma sürecinin hararetinin iyiden iyiye düştüğü günlerde, ülkemizde ‘garip’ bir durum yaşandı!
İddia oydu ki, bir grup emekli amiral, ülkecek ‘kırmızı çizgimiz’ olan ‘Montrö Antlaşması’ ve ‘Takkeli Amiral’ ile ilgili düşüncelerini-tepkilerini içeren bir metni WhatsApp gruplarında hazırlamışlardı. Bu metnin gece vakti internet üzerinden paylaşılması ve metni imzalamayan biri-birilerince, biri de bakan olmak üzere başka bazı adreslere iletildiği iddiası da dahil, İçişleri Bakanı Soylu’nun “sabaha kadar çalışıp imzacı amirallerin CHP’li yakınlarının listesini çıkardıkları”nı açıklaması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bu listelerin yayınlanacağını ilan etmesi ve bu yönde sonradan özür dilenerek geri çekilecek olan yayının Hürriyet gazetesi tarafından yapılmasıyla ortalık bir anda karmakarışık olmuş ve amirallerin duyarlılıklarını dile getirdiklerini duyurmaya çalıştıkları metin “darbe bildirisi” haline dönüştürülmüştü!
Sonra?
Sonra, 3 Nisan gece yarısından 4 Nisan sabahına kadar bir şeyler oluvermeye başladı. Pazar gününün sabaha karşısıydı. Amirallerden 10’u evlerinden alındılar. Daha ileri yaşta olan 4 amiral de ifadeye çağırılmıştı. 4+4 (gün) gözaltında kaldılar. İleri yaşlarda oldukları için zaten bozuk olan sağlık durumları kontrol edildi. Sağlık durumlarının bozuk olması nedeniyle gözaltı durumuna itirazları reddedildi. İlk 4 gün öylece bekletilip ikinci dört gün emniyet ve savcılıkta ifadeleri alındı. 12 Nisan gece yarısı mahkemeye sevk edilip 13 Nisan’ın sabaha karşısında ‘adli kontrol şartları’ ile serbest bırakıldılar … Yargılamaları sürecek, bakalım daha neler neler yaşanacaktı?
Dilimizin kalıp sözlerinden biridir. Olmayacak işler için, sonuna bir de ünlem konup etkisi-gücü arttırılarak şöyle deriz:
‘DAHA NELER!’
Evet gerçekten de ‘daha neler’di!
Şuracıkta bir de ya da bir kez daha, WhatsApp’ın (Facebook’la 4 yıldır “sadece ticari kullanım için”) zaten paylaştığı öne sürülen ‘kişisel bilgilerimiz’i anımsatmak istiyorum:
Telefon numaramız, WhatsApp’ı ne kadar süreyle ve ne sıklıkta kullandığımız, diğer kullanıcılarla nasıl etkileşim kurduğumuz, cihaz tanımlayıcıları ve diğer cihaz ayrıntıları olan IP adresi, işletim sistemi, tarayıcı ayrıntıları, pil sağlığı bilgileri, uygulama sürümü, mobil ağ, dil ve saat dilimi gibi bilgiler, işlem ve ödeme verileri, çerezler ve konum bilgileri, grup adlarımız, grup fotoğraflarımız …
Bize yalan söylendiğini ve ‘uçtan uca şifreli’ olduğu belirtilen mesaj ve arama içeriklerimizin de paylaşılmış/paylaşılacak olduğunu düşünmemizin ‘darbe girişimi algısı’ yaratılmak istenen örnek olay bakımından herhangi bir önemi var mı? WhatsApp’ın da ‘birilerinin bizi gözetlediği’ bir platform olduğunu bilmeyen var mı Allah aşkına!
Böyle bir platformda ‘darbe girişimi’ mi yapılır?
En başta bu bile fazlasıyla yeterli bir ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kanaati oluşturmalıydı ama iktidar sahiplerince “Allah’ın lütfu” beklentileri kapsamında değerlendirilmek istendi, hepsi bu …
*Bu yazıyı, akıl sağlığımı korumak bakımından yazmasam belki daha iyi olurdu ama durduramadım kendimi, yazmadan edemedim …