BAKTIKÇA / A. Kemal KAŞKAR –
Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Yeni Malatyaspor maçının ardından soyunma odasında futbolculara , “Hakkınızı helal edin” demiş. Koronavirüs salgını koşullarında pozitif-negatif gitgellerle yaşanıp bir türlü eski tadı vermeyen süper ligde Beşiktaş ligin son haftasında İzmir’de Göztepe’yi 2 – 1 yenip şampiyon oldu. Galatasaray ise Yeni Malatyaspor’u 3-1 değil de 5-1 yense şampiyon olacaktı … Her ne kadar ‘çok büyük başarı’ olarak ballandırılıp dilendirilse de son saniyesine kadar heyecanla izlenip zafer ile başarısızlık arasında ‘olağanüstü incecik kıl payı’ farkla belirlenen şampiyonluk, mevzuat gereği iki takımın olamayacağı için Beşiktaş’ın oldu. (Kadim bir Beşiktaşlı olarak bu durumdan abartısız bir hoşnutluk duyduğumu da şuracığa not etmeliyim …)
Fatih Terim’in, maçın ardından yaptığı açıklamalarda kulüp yönetimiyle yaşadığı anlaşmazlıklardan ve ‘istifa’dan söz ettiği ve derin bir sessizliğin, üzüntünün ve yıkılmışlığın hakim olduğu soyunma odasında futbolculara, “Sizlerle gurur duyuyorum. Her şeye rağmen yarışı buralara kadar getirdik ancak sonu olmadı, yapamadık. Fakat gösterdiğiniz mücadeleniz, terlettiğiniz forma her şeye bedel. Teşekkür ederim. Hepiniz hakkınızı helal edin” şeklinde bir konuşma yaptığı belirtiliyor.
Bu ‘insanî konuşma’nın çağrıştırdığı muhtemel adımın ise ‘istifa’ yönünde olacağı tahmin ediliyor. Önümüzdeki günlerde böyle bir gelişme yaşanırsa şaşırtıcı olmayacaktır.
…
Şimdi de, hiç vakit yitirmeden, Fatih Terim’in helallik istemesi örneğinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ınkine geçelim. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, geçenlerde birdenbire, hedef kitlesini, koronavirüsle mücadele günlerinde -bana göre de ‘yok’ denecek düzeyde, yani ‘çok’ yetersiz- “desteklere rağmen sıkıntıya düşen vatandaşlar”la sınırlayıp ‘helallik’ isteyivermiş ve “Kısıtlamalardan etkilenen esnaflarımızın bir kısmı ile turizm sektörümüze de bu zor dönemde ayakta kalabilmeleri için her türlü desteği vermenin gayreti içerisindeyiz. Buna rağmen sıkıntıya düşen insanlarımız, esnafımız, çalışanımız olduysa hepsinden helallik istiyoruz” demişti.
Bunun üzerine toplumsal bünyemizde, olası ‘erken seçim’ tartışmaları eşliğinde ‘helal edenler ve etmeyenler” ayrımı yaşanmaya başlandı.
Her ne kadar Numan Kurtulmuş tarafından bu ifadenin ‘erken seçim’i çağrıştırdığına ilişkin yorumlara karşı: “Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın söylediği insani söze rağmen buradan siyaset üretmek anlaşılır gibi değil. Bu olay sonrası hemen erken seçimi gündeme getirmek iyi niyet göstergesi değildir. Sandıkta helalleşme değil hesaplaşma olur. Seçimler 2023’de vaktinde olacaktır. 2024’te de yerel seçimler olacaktır” gibi şeyler söylese de tartışma ve tepkiler sürüyor …
Kültürümüzde ‘helallik isteme’nin çağrıştırdığı anlamlar geçerliliğini yaygın olarak sürdürüyor.
Bu öyle bir kalıp ki, insanların sık sık helalleşmeleri gerektiğini tavsiye edenler bile var ve bunu “Arafta ya da ‘öbür taraf’ta zor durumda kalmamak bakımından ‘hesabın burada görülmesi’ yani gerçek kişilerden helallik istenmesi iyidir” diye gerekçelendiriyorlar.
Yaygın hak-hukuk ihlalleriyle anılacak, buna rağmen (ilk anda aklıma geliveren) yine bu iktidar döneminde oluşturulup yaygınlaştırılan İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının giderek devre dışı bırakıldığı sevgili ülkemde yaklaşık yirmi yıldır iktidar olanların hakkını-hukukunu yeterince arayamayan vatandaştan helallik istemeleri olağan ve tahammül edilebilir bir durum mudur?
Numan Kurtulmuş, bunun sıradan “insanî bir söz” olduğunu söylemesine rağmen bence de bu ‘söz’, bu sözü söyleyenlerce kent konseyleri-yönetişim gibi kurumsal-kavramsal adımların yok edildiği ülkemiz koşullarında toplum olarak kabul edemeyeceğimiz, reddetmemiz gereken bir iletişim, ilişki biçimidir. Vatandaşının sözüne kulak asmayan bir ‘tek adamcı-tek kapıcı model’ günümüz ölçütlerinde ne kadar ‘insanî’ olabilir ki?
Dolayısıyla, yıllar önce yine kendilerince gündemlere sunulan-alınan insan hakları kurulları, kent konseyleri gibi kurumsallaşmalarla yönelindiği söylenen yönetişim gibi cilalı kavramların Türkiye’sinden geriye kalanlara bir bakın lütfen … Doğrusu ya, tarih içinde, kendi sözlerini-söylemlerini ve bağlı olarak atılan küçük küçük de olsa adımları değersizleştire değersizleştire ülkemizi, toplumumuzu bu denli ‘tam gaz gerileten’ bir başka iktidar örneğine az rastlanır.
Ben, iktidar sahiplerinin ‘insanî’ deyip de meşrulaştırmaya çalıştıkları böylesi bir ‘helallik verme ilişkisi’ni kabul etmiyorum. İktidar hizmet eder, yeterli hizmeti yapamazsa istifayla ya da sandığa gömülerek gider. Bunun ötesi berisi yoktur, o kadar!
Elbette bu reddediş, Erdoğan’ın bu açıklamasının ardından Twitter’da #HelalEtmiyorum etiketinin gündemlerde birinci sıraya yükselmesini önemsemediğim anlamına gelmiyor.
…
Gündemdeki bu konuya ilişkin görüş ve önerilerimi, dilek ve temennilerimi bu şekilde özetledikten sonra, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımızı da coşkuyla kutluyorum.
‘128 milyar Dolar nerede?’
Hiç aklımda yoktu … BAKIŞ’ın yeni sayısı için bilgisarayımın* masaüstünde dosya oluştururken aaaa bi’ de baktım 128’inci sayı!
Şu aralar önünüzde ‘128’ rakamı görseniz aklınıza ne gelir? Elbette “128 milyar Dolar nerede?” sorusu … Ben de bu vesileyle aklıma ilk geleni yazayım bari dedim, hepsi bu.
*Artık bu konuda dipnot düşmek istemiyorum, lütfen herkes not etsin: Ben ‘bilgisayar’ değil ‘bilgisaray’ demeyi daha çok seviyorum …