BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Biz İzmir’de birlikte büyüdük onlarla. Küçüktük ufacıktık hepimiz, zaman o zaman da uçar geçerdi şimdiki gibi, Ege Denizi de bizimle beraberdi …
Birden merak ettim, sizin de birlikte büyümüş, arkadaşınız olmuş bir ağaç, hatta ağaçlar var mı?
İlle de sizin dikmiş olmanız gerekmiyor, dünyanıza dahil ettiğiniz-edeceğiniz herhangi bir yerdeki -örnekse, seyrek de olsa yolunuzun düştüğü bir yer olabilir bu- herhangi bir ağaç hatta birden çok ağaç olabilir.
Benim birlikte büyüdüğüm birçok ağaç var, onlardan biri de bir zeytin ağacı.
Önceki haftalardan birinde “Portakal or’da kal” diye seslendiğim Gülbahçe’deki portakalı biliyorsunuz. Şirinyer’de de nar ağacı, erik ağacı vardı, ayvalar, hatmiler vardı, salkım söğüt ve dut ağaçları vardı ama onlar ayrıldılar aramızdan, çok zaman oldu … Neyse, ben yine Gülbahçe’deki o zeytine döneyim …
Arkadaşım zeytinin bulunduğu yerle herhangi bir sahiplik ilişkim yok ama büyüdüğü yerin özelliği ile çok yakın ilişkim var. O özellik: ‘Denizin kıyısında olmak’tır.
Ege’nin kıyılarında büyüdük biz. Deniz hep ayağımızın altındaydı bizim, hep yakındık, yakınlarındaydık. Omuz omuza, yüz yüze … Yıllar içinde zaman zaman ondan uzaklaşsam da aklım, kalbim, gönlüm, ruhum hep denizlere dönüktü, denizlerle birlikteydim hep. 20’li yaşlarımda çok hasretini çektim, uzaklaştım ama asla sırtımı dönmedim denizlere … Doğruya doğru: Eşim kadar, çocuklarım kadar düşündüm o zeytin ağacını. Zeytin ağacı olmak büyük bir şanstı ama denizin kıyısında bir zeytin ağacı olmak çok daha büyük bir şans dedim hep kendime … En ağırını yaşadığımız o günlerde gülümsemelerime bir de böyle bir neden bulmuştum. Olur olmadık zamanlarda, bizi yaşattıkları o daracık yerlerden kaçıp kaçıp onunla buluşmuştum …
Bu da o yıllardan deneyimim: Eğer bir zeytin ağacı ile arkadaşsanız her bakımdan şanslısınız demektir …
Çünkü zeytin ağacı ölmez, dolayısıyla arkadaşlığınız da ölümsüz olur. Biz insanların, ölümlülüğümüzü yollarda, yolculuklarda unutabildiğimiz düşünülürse bu bulunmaz nimettir bence … Elbette yolculuklar da ‘bir yere kadar’dır. İnsan hep yollarda olamaz ki, hep yolculuk yapılmaz ki … İlle de bir yerlere varılır, gezilir tozulur ve eninde sonunda bir yerlere dönülür … Zeytin ağacı için ise böyle bir ‘durum’ söz konusu değildir. Öylece dikili büyüdüğü yerde, durduk yere ölümsüzdür o! Bu nedenle ‘ölmez ağacı’dır lâkabı …
Yaksanız ölmez! Filizlenir büyür yine … Geçen zamanla ilgilenmez. Yaşı yoktur bu nedenle.
Ölümsüzseniz eğer ‘kaç yaşında olmak’ diye bir sorununuz, kaç yıl diye bir zaman yolunuz yoktur. Gözünüz hep yukarlardadır, çok yukarlarda ve bu nedenle, örnekse, gökyüzünüzde en uzun yolculuklarınızı yaptığınız bir samanyolunuz olabilir, karşılıklı yanar sönersiniz, gider gelir döner durursunuz dünya ile hep birlikte … Siz, zeytinsiz bir dünyada nefessiz kalırsınız, susuz, topraksız …
Aslında değişen bir şey yoktur: Aşık Veysel’in dizelerini izlerseniz “Sadık yarimiz olan kara toprak’ değil midir varıp varacağımız yer. Her nerede ise orada …
Buradaki püf noktası: Vardığınız yere nasıl varmış olduğunuzla ilgilidir.
Tavsiyem: ‘Zeytin’ olarak varmanızdır sadık yarinize!
Bunu, son üç yıldır Ege Denizi kıyısında örnekse Güllük’te bir yamaçta zeytin ağacı olarak yaşamakta olan Hüseyin Serin gibi de yapabilirsiniz. O, zeytini üzerine bir gömlek gibi giyebiliyor örneğin. ‘Gömlek’ deyip geçmeyin. Zeytin olmakla aynı şeydir. Üstünüz başınız zeytin olmuş, zeytine bir güzel bulaşmışsınız demektir. Zeytin olmak içinize içinize sinmiş, siz de artık pırıl pırıl bir zeytin ağacı olmuşsunuz demektir.
Sözü, Hüseyin Serin’in Milas Belediyesi Kültür Yayınları arasında 46’ncı kitap olarak yayınlanan “Gömleği Zeytin” adlı kitaba getirmeye çalıştım onca cümle kurup da ve Sevgili Halim Şafak tarafından hazırlanmış bu şiir seçkisi içinden sizin için bir şiir seçtim.
Bu hafta Hüseyin Serin’in “Sırma Saçlı Kış” şiiriyle veda ediyorum siz sevgili okur-yazarlarıma …
Sırma Saçlı Kış
Aslında biz / çivili değiliz. / Pamuk ipliği ile bağlı / birer çürük dilmeyiz.
Aslında biz / Kuzey ve güneyiz / İnatçı ve Ilımlı / Doğu ile batıyız.
Çeyrek asır aşıldı / Az buz zaman değil / Dörtte biri ömrün / Yaşam ömürle evli değil.
Lakin birliktelik / var ya birliktelik / Cihan devirir de / Biz boğulduk kaldık / Sen ben içinde.
Aşure olmadı işte / Yılkı atı sabır bilmez / Zaman almış başını koşuyor / Yürek umutsuz büyümez.
Hangi delidoluluk dağ basar / yokluğa baka baka. / Umutsuzluk bazen umuttur / Gider kendine merdiven yapar / Öte yakanın / Merdaneli yokuşlarını.
De bakalım isyan / Nefis ne yapsın / Yara deşmekle körelmiyor ki / Ten güneşe sarılsın
Bizim hikayemiz bu da / Her yarım, yarım / Yüreğim halâ aç bi aç / O benim diğer yanım.
(2015 Ekim – Milas)
Başta Hüseyin Serin olmak üzere tüm zeytin arkadaşlarımı sevgiyle anıyor, selamlıyorum …