Yılmaz Kaya AYLANÇ
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, normal bir ülkede yüz yılda bir yaşanabilecek olaylar bizim ülkemizde sürekli ve farklı versiyonlarda yaşanabilmekte.
Cumhurbaşkanımız artık kutsal kitabımızdan örnekleri ve emirleri gündeme getirerek çok önemli ulusal kararları bu doğrultuda uygulamaya başlamıştır. Belki daha önce de bu ve benzeri uygulamalar olsa da, hiç bu kadar açıktan ifade edilerek tüm ekonomi teorilerine ve yasalarına aykırı davranılsa da kısa sürede geri dönülmek zorunda kalınmıştı. Bundan ülkemiz çok ciddi zararlar görmüş olsa da iktidar maalesef kendi bildiğini yapmaya devam etmektedir.
Yirmi yıla yakın bir zamandır; değerler, yasalar, kadrolar, liyakat, eğitim, adalet, üniversiteler, kurumlar ve doğal kaynaklar dahil hemen her konuda kendi keyfi politikalarını hayata geçirmeye çalışan iktidar, ekonomide de inanılmaz işlere imza atmaktadır.
Bundan önce de çok tekrarını gördüğümüz uygulamalarının tam tersini hiç çekinmeden uygulayan iktidar son ekonomik hamlesi ile kendilerini yakından izleyenleri hiç şaşırtmadı.
Devlet, spekülatör gibi davranır mı?
Ama kaybeden vatandaşlar ve ülke olmakta, bunun da sorumlusu-sorumluluğu maalesef yok. En azından şimdilik. Bu konuda daha önce yaptığı gibi “Allah affetsin” derse kim ne diyecek!
Aslında bu yazım muhalefete dair olacak, ancak mevcut yönetimi ve yaptıklarını genel olarak özetleme, hatırlatma gereği duydum.
Gelelim biz yine muhalefet tarafına.
Yazımızın başında dediğim gibi o kadar çok yanlış yapan bir iktidar ile karşı karşıyayız ki, ülkemizin çok ciddi bir risk altında olduğunu düşünüyorum. Ve muhalefet daha neyin, nasıl olmasını bekliyor harekete geçmek için.
Tek tek çok iyi şeyler söyleyebilir, kent ve kasabaları gezebilirsiniz. Halk ile temas kurup onların dertlerini dinleyebilirsiniz, bunlar güzel ve olması gereken şeyler. Peki sonra, sonrası gelmediği sürece, tamamlanmamış bir resim gibi kalmakta …
Yani insanlar, “evet, bu, bizi bu badireden çıkaracak kişi” deyip arkanızda yürümeye veya size sandıkta oy atacağını korkmadan, saklamadan ve tereddüt etmeden söyleyebilecek duruma gelmelidir.
Şu an öyle mi? Değil!
Muhalefetin uzun zamandır TBMM grup toplantıları dışında iktidara cevap yetiştirmeyi bırakıp halka giderek, onlar ile ve dertleri ile ilgilenmeye başlaması ibreyi muhalefete döndürmüş ve halkın kendilerini izlemesini sağlamıştır. Bunun sonuçları da çeşitli kamuoyu araştırmalarında, iktidarın puanının düşmesi ve bir süre sonra, bizzat partisinden çok oy alabilen Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Erdoğan’ın da puanının düştüğü tespit edilmektedir. Ancak aynı araştırmalar, iktidarın oyunun düşüşü kadar muhalefetin oylarının artmadığını da göstermektedir. Neden?
Muhalefetin, kararlı ve tutarlı olduğunu, gerekli cesareti gösterebileceğini ve dediğini yapma iradesini ortaya cesur bir şekilde koyabileceğini göstermesi beklenir.
Bunu yaparken de muhalefetin diğer muhalefet kesimleri için, “biz o parti ile görüntü vermeyiz”, “biz şimdi bekliyoruz seçim tarihinde bu işleri konuşuruz” ya da “bizim adayımız şu olmalı veya bu olmaz” gibi vatandaşı rahatsız ve bir o kadar da çaresiz bırakmaya haklarının olmadığını düşünüyorum.
Değerli muhalif taraflar;
Sizler, bu ekonomik buhrandan memnun musunuz?
Sizler, anti demokratik uygulama ve yaklaşımları nasıl buluyorsunuz?
Sizler, ülke kaynaklarının satılması ve yok edilmesine seyirci mi kalacaksınız?
Sizler, gençlerin geleceklerini yurt dışında aramalarını seyredecek misiniz?
Sizler, tarımın yok edilmesine sessiz mi kalacaksınız?
Sizler, eğitimin kalitesiz ve bilimden uzaklaşılmasını kabul mü edeceksiniz?
Sizler, ülkemizin ithal mallar cenneti mi olmasını istiyorsunuz?
Sizler, üniversitelerin bilimden uzaklaşıp sadece diploma veren niteliksiz kurumlar mı olmasını istersiniz?
Sizler, işsizliğin çığ gibi büyüdüğü ülkemizde birkaç yerden maaş alınmasını tasvip mi ediyorsunuz?
Sizler, adaletin yok olduğu ülkemizi daha ne kadar seyredeceksiniz?
Bu konuları arttırmak mümkün.
Halkın beklentisi ise; bu düzenin değişip daha demokratik, adaletin güvenilir olduğu, ekonomik yaşantının kabul edilebilir durumda olduğu, işsizliğin kader olmadığı, beslenmenin sorun olmaktan çıktığı, gençlerin ülkelerinde geleceklerinin olduğuna inandığı, adil bir rekabetin olduğu, hak edenin ve liyakatın yerini bulduğu, çalışarak kazanılabileceği ile vatandaşların kendilerini mutlu hissetme hayalidir.
Bunun için de siz muhalif partiler, söylemlerinizde samimi iseniz bir an önce bir araya gelin, neyi nasıl yapacağınızı yazıya döküp altını imzalayıp halka birlikte sunun.
Bundan böyle de bu düzen seçim ile değişene kadar demokratik tüm seçenekleri kullanarak her fırsat ve yerde muhalefetinizi birlikte yaparak ülkeyi seçime, oradan da demokratik ve yaşanır bir ülkeye vatandaşı taşıyın.
Bu görev öncelikle siyasi partilere ve siz liderlere düşmektedir.
Lider olmak böyle zamanlarda cesaret ile ve gerekeni, bedeli ne olursa olsun akıl dolu bir şekilde yapmak ve yarınları kurgulamak, halka önderlik etmektir.
Bu şekilde halk yanınızda olacaktır.
Halkın, ülkenin buna çok ihtiyacı var!