GÖRDÜKÇE… / Eczacı Bengi MERGEN (E.)
Bizim toplumumuzda genellikle çok farklı değer yargıları önemli yer tutar… Bir Avrupalı gibi tolerans (hoşgörü) eşiğimiz geniş değildir. Akdeniz ikliminin çocukları olduğumuzdan mıdır nedir, duygusallık ve alınganlık zirve yapmıştır. Aile yapısı çok özeldir, kutsaldır bizim için …
Fakültedeki hocalarımızın anlattığı bir anekdotu aktarmak istiyorum. Bir turist rehberi, bir İngiliz turisti -zengince- gezdirirken İstanbul’da kapalı çarşıya götürmüş… Adam altın mücevheratlara baktıktan sonra, en büyük halıcıya gitmek istemiş. Gitmişler… Halıcı büyük bir kibarlık ve zarafet ile halıları göstermiş, bilgilendirmiş ve fiyatlarını söylemiş… Tabii bu arada viskiler ve ikramlarda bulunmuş… İngiliz bir tane halıyı gözüne kestirmiş. Pazarlığa başlamışlar… Sonunda anlaşamamışlar… Halıcı kaldırırken halıyı küfretmiş İngilize… İngiliz uyanık… Tercüman rehbere “Ne dedi?” demiş. Bizimki “hık… mık…”, zorlamış İngiliz “Küfür etti” demiş tercüman. “Biliyorum da ne dedi” diye zorlayınca, “Annenize ve eşinize…” İngiliz’in cevabı, “Oooo, benim eşim de annem de Londra’da, nerden bulacak dangalak…”
Biz Türkler aynı tepkiyle karşılayabilir miyiz böyle bir olayı? Allah korusun cinayet bile çıkar…
Son günlerde medyada iki tane reklam var. Farkında mısınız bilmiyorum… Birisinde öğretmeninden illeri saymasını isteyen bir öğrenci var, diğerinde ise kızarak azarlayan öğretmenine “Bizim çayımız var hocam” deyip çay içmeye başlayan başka bir öğrenci…
Türkiye’de ne kadar gençlerden şikayetçi olsak da bu iki reklam bandındaki davranışta bulunabilecek, tabir caizse ZIRTAPOZ öğrenci olduğunu, olabileceğini düşünemiyorum. Ailesinde 2 tane (eşim ve kardeşim), hatta bir yıllık bile olsa beni de sayarsanız 3 tane öğretmen olan birisi olarak kanıma dokunuyor…
Her meslekte bir takım hastalıklı meslek mensupları olur, normaldir… Bunlar söz konusu olunca medyada, meslek kuruluşları ve dernekleri isyan ederlerdi. Bazen de haberin veriliş şeklinde hiçbir kusuru olmadığı halde haksız yere suçlanan kişiler için de aynı tepkiye rastlardık. Şöyle dediğimi ve düşündüğümü hatırlıyorum. AMMA ALINGAN OLDUK YAHU!…
Medyamız (sözlü, görüntülü, yazılı) yeni yetişen gençlerimize doğruyu, iyiyi ve güzeli göstererek onların şekillenmesini sağlayıcı unsurdur, öğretmenlerden sonra.
Hiçbir Türk vatandaşı, hikayemizdeki İngiliz gibi olamaz zaten.. Ama medyamızın da biraz daha “ince düşünceli”, kutsallarımıza gerekli ilgi ve hassasiyeti göstermesini beklemek de hakkımız olsa gerek…