Kuşlar cıvıldıyor, çiçekler filizleniyor ve günler uzuyor… Bahar geldi! Doğa kış uykusundan uyanırken biz kendimizi yorgun ve halsiz hissediyoruz. Bahar yorgunluğu, tansiyonu düşük kişiler ve havaya duyarlı yaşlılar için özel bir sorundur. Bahar yorgunluğu bir hastalık olmasa bile belirtiler (semptom) bazen çok güçlü ve çok can sıkıcı olabilir. Günler uzadıkça ve ısındıkça çoğu kişi yorgunluk ve dolaşım sorunlarından şikayet eder. Kadınlar erkeklerden biraz daha sık etkilenir.
Bahar yorgunluğu, mevsim geçişlerinden kaynaklanan ısı, ışık ve nem değişimine vücudumuzun adapte olmaya çalışması sürecidir. Doğanın canlanmasına rağmen insanlarda enerji azlığı, halsizlik, isteksizlik, uyku isteği, sabah yataktan zor kalkma, kas, eklem ağrıları, baş ağrısı, konsantrasyon güçlüğü gibi belirtilerle kendini gösterir. Tam olarak bir hastalık hali olarak kabul etmek doğru olmasa da pek çok hastalığın sebep olduğu bulgularla aynı bulgular izlenir. 1 hafta ile 1 ay arasında değişebilecek iyileşme hali söz konusudur.
Hava sıcaklığının artması ile damarlarımızdaki genişleme, tansiyon düşmesi ve halsizlik gibi bulguların temelini oluşturur. Aynı şekilde hava sıcaklığının artması daha fazla buharlaşmaya ve ortamdaki nem oranının artmasına neden olur ki bu durumda soluyacağımız oksijen miktarında azalma gelişebilir. Nemli ortamlarda insanlar kendilerini daha yorgun hisseder. Günlerin uzaması, güneş ışınlarının artması atmosferdeki iyon değişimine neden olur ki bu da bahar yorgunluğunun önemli sebeplerinden biridir.
Doğadaki bu değişime adapte olabilmek, bahar yorgunluğuyla başa çıkmak için beslenmemize önem vermeliyiz. Özellikle B ve C vitaminleri içeren besinleri bolca tüketmeli, bol sıvı almalıyız. Bu anlamda meyve ve sebze tüketimimizi artırmalı, fazla karbonhidrat ve özellikle fastfood tüketiminden kaçınmalı, enerji verirken vücudumuzun vitamin ve mineral ihtiyacını da karşılayabilecek besinler tüketmeliyiz. Kış aylarında gelişen D vitamini yetersizliği nedeniyle bahar aylarında artan güneş ışığından faydalanmaya çalışmalı, süt, yoğurt, peynir ve bağışıklık sistemimizi de destekleyen kefir tüketimine önem vermeliyiz. Ayrıca bol su içilmelidir.
İkinci önemli konu ise egzersiz. Günlük 15 dakika bile olsa yapılan tempolu bir yürüyüş hem vücudumuzdaki kan dolaşımını, aldığımız oksijen miktarını artırarak hem de egzersiz sırasında salınan hormonlarla (başta endorfin, mutluluk hormonu olmak üzere) kendimizi daha zinde, daha iyi hissetmemizi sağlayacaktır.
Uyku kalitesi bu dönemde çok önemli. Çok geç saatlerde uyumak, vücudumuzun hormonal dengesini, biyolojik saatini bozuyor. Uyku öncesi en az 1-2 saat bilgisayardan, televizyondan, elektronik cihazlardan uzak durmak, çok yorucu çalışmadan kaçınmak, kaliteli ve dinlendirici bir uyku için önemli. Bu anlamda kitap okumak en iyi yol olabilir. (cnnturk)