BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
1/
Mutluluk nedir sizce?
Ölçek her ne olursa olsun, fotoğraflar ister ‘büyük’ ister ‘küçük’ olsun. Hiç üşenmeden bütün ayrıntılarına gire çıka yanıtlayın bu soruyu … Ne kadar zamanda bitirebilirsiniz yanıtlamayı? Bitirebilir misiniz?
Her gün, an an, yaşamınız boyunca yanıtlansa olur. Bitmez.
‘Papatya Falı’ gibi: “Bir mutluyuz, bir mutsuz”!
Durduğu yerde dur-a-mayan, değişip duran bir hâlimizdir bu.
2/
Mutsuzluk ne kadar kötüdür?
Örneğin ona: ‘En büyük umutsuzluk kaynağıdır’ desek, haksızlık etmiş olur muyuz?
Bir kere ‘mutsuzluk tüneli’ne girmeyegörün, kolayca çıkabilir misiniz?
Çıktınız diyelim, bitirebilir misiniz onu da?
Her gün, her an, yaşamınız boyunca yanıbaşınızdadır. Bitmez.
3/
Size kolay bir soru daha sormalıyım: “Mutlu musunuz?”
Ulusal ölçek için bu soruyu: “Uluslararası mutluluk sıralamalarında hızla aşağılara düşmekteyiz” diye yuvarlayıp yanıtlasak, birileri çıkıp da bize: Nerelerde yapılmış bu araştırma, ne zaman yapılmış, kaç kişi katılmış, katılanların toplumsal statüleri neymiş, yani toplumun nerelerindenmiş bu insanlar, kısacası bu araştırmanın ‘künyesi’ neymiş gibi sorular sorabilir mi, ne dersiniz? …
Aksini nasıl iddia edebilirsiniz!
Mutluyum, mutlusun, mutlu; mutluyuz, mutlusunuz, mutlular … Aklınız alıyor mu?
‘Tuzunuz kuru’ bile olsa vicdanınızın o denli ‘kuru-sıkı’ olabilmesi mümkün mü?
Mutsuzluk çığ gibi büyüyor. Hepimizi içine kata-yuvarlana bayır aşağı savrulmuş hallerdeyiz.
4/
Mutsuz olup da mutluluk ve dolayısıyla umut saçabilmek mümkün olabilseydi, belki de tahammül edilebilir, gelip geçici bir ruh hali deyip çok da kafayı takmayabilirdik ama öyle değil işte …
Mutsuz iseniz mutsuz ediyorsunuz ve dolayısıyla ‘umutsuzlaşıyor ve umutsuzlaştırıyorsunuz’ da … Çok büyük bir hızla …
Mutsuz olduğunuz halde yüzünüze bir ‘gülümseyen maske’ takıp dolaşabilirsiniz belki ama onun da foyası çok kısa süre sonra ‘kabak gibi çıkar ortaya …
Mutsuzluğu örtebilecek, gizleyebilecek kadar etkili bir ‘maske’ yok.
Mutsuz olma halinizin üzerini neyle örtmeye çalışırsanız çalışın mutsuzluk belirtileri üste çıkacaktır.
Engel olabilmek ne mümkün! Hiç boşa, boşuna uğraşmayın; durduramazsınız.
Mutsuzluğun nedenlerini ortadan kaldırabilmelisiniz. Yoksa boğar sizi!
5/
Mutsuzluğunuzda Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Nureddin Nebati’nin rolü nedir örneğin?
Geçenlerde, “Biz bir yol ayrımına gittik, enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar” demiş bulunan Bakan Nebati’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından uyarıldığı öne sürülüyor …
Uyarılsa ne uyarılmasa ne! (Baksanıza Sayın Cumhurbaşkanı’nın da sözlerine …)
Baksanıza memleketin hallerine!
6/
Sevgili Haluk Şahin’in, önceki gün paylaştığı “Gittikçe artıyor mutsuzluğumuz … Toplumsal mutluluğumuzun arkasında hangi denklemler var?” başlıklı yazısı yazdırdı bir çırpıda bana bunları.
Giriş yolunu çok uzatmadan sözü Sayın Şahin’e bırakıyor ve noktayı koyuyorum, kendisine teşekkürlerimle …
“…
Ben öteden beri bazı toplumsal denklemler bozulunca mutsuzluğun tırmanışa geçtiğini gözlemlemişimdir. Bunların farkına varmak için Harvard Üniversitesi’nden ekonomi doktorası olmak gerekmez. Topluma eleştirel gözlerle bakabilmek yeterlidir.
İşte yıllardır doğruluğuna inandığım o denklemler:
1. ÇALIŞAN KAZANIR –
Hatta daha fazlası: Ne kadar çok çalışırsa o kadar fazla kazanır. Bir yerde az çalışanlar çok çalışanlardan sistematik olarak daha fazla kazanıyorlarsa bu denklem bozulmuş demektir. Orada sömürü vardır, hırsızlık vardır, zorbalık vardır, haksızlık vardır. Mutlu azınlık ve mutsuz çoğunluk vardır. Yüksek enflasyon bu denklemi bozmak için kullanılan araçların başında gelir. Yoksul ve orta halli kesimlerin varlıkları enflasyon mekanizmalarıyla en tepedekilere aktarılır. Emek ve yaratıcılık değerini yitirir, ahlak bozulur, işsizlik yaygınlaşır. Torpil devreye girer, liyakat anlamsızlaşır, gelecekten ümit kesilir.
2. EDEN BULUR –
Yani suç işleyenler cezalandırılır ve masumlara dokunulmaz. Hatta daha fazlası: Hukuk, suçluların cezalandırılmasından önce masumların haklarını korumak için vardır. İşleyen bir adalet sistemi yalnızca mülkün değil, mutluluğun da temelidir. Adaletin önünde yurttaşlara eşit muamele edilmiyorsa adalet kurumu kötülüğün ajanı haline dönüşür. İnsanlar haksız yere hapsediliyorsa, siyasal emellerle karakollarda ve mahkeme koridorlarında süründürülüyorsa mutsuzluk hikayeleri pıtrak gibi çağlar. Hukuk skandallarının yaşandığı, muhaliflerin söyledikleri bir söz ya da attıkları bir tweet yüzünden tutuklandığı bir yerde insanlar mutlu olabilir mi?
3. AZMEDEN BAŞARIR –
Yurttaşların asıl yapmak istediklerini yapmalarına izin verildiği ve hatta bu konuda teşvik edildiği toplum başarı ve mutluluk yolundadır. Gelişememek, güdük kalmak, en büyük mutsuzluk kaynağıdır. Mutsuzluk gerekçelerinin çoğu, insanların yaptıklarıyla değil, yapamadıklarıyla ilgilidir. İstediğini yapmak, azim kadar fırsat eşitliği ve özgürlük gerektirir. İyi bir eğitim sistemi mutlu bir geleceğin tarlasıdır. Yeter ki gençleri çağdaş yarınlara hazırlasın, onlara zorlukları aşma enerjisi yüklesin. Somut fırsat, seçme özgürlüğü, kurumsal destek… Bunlar varsa büyük insanlar yetiştirirsiniz, yoksa, kavruk insanlar ülkesi olursunuz. Kavruk insanlar şükrederler ama hayata teşekkür etmezler. Mutsuz olduklarının bile farkında değildirler.
Türkiye’nin bir süredir sonlarda geldiği dünya mutsuzluk endekslerine bir de bu denklemler açısından bakın.
Hadi bir denklem daha ekleyeyim,
NE EKERSEN ONU BİÇERSİN!”
(https://haluksahin.net/2022/06/08/gittikce-artiyor-mutsuzlugumuz-toplumsal-mutsuzlugumuzun-arkasinda-hangi-nedenler-var/)
1 Yorum
Mutluluk o kadar geniş bir perspektif gerektiriyor ki…Geliri iyi olsa da, ailevi sorunları olmasa da, sağlığı mükemmel olsa da; demokrasi, laiklik, çağdaşlık, ifade özgürlüğü, hak-hukuk-adalet, iklim krizi, dünya barışı…olmadıktan sonra nasıl mutlu olunur ki? Kişisel mutluluk kısa süreli, toplumsal mutluluk, şartlar düzelmedikçe olmuyor!