BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Üniversiteler öncelikle ‘araştırma’, ikincil olarak da ‘öğretim’ kurumlarıdır.
‘Araştırma’ zor, zorlu bir süreçtir. Halk arasındaki deyişle: Öyle, her babayiğidin harcı değildir!
Yazımın üzerinde yürüteceğim ‘eksen’i çizebilmek ya da yazımın iskelet sistemi bakımından önemli bir anımsatma ile sürdürmek istiyorum:
Üniversitelerin üzerinde çalışma-araştırma yaptıkları alanlar ‘disiplin’ olarak da adlandırılır.
Bunun bir ‘tesadüf’ olmadığı kesindir.
Yani, sözcüğü günlük yaşamdaki anlamıyla bile ele alsak, üniversitelerde ‘disiplin’ şarttır. Aksi takdirde ‘gerçek anlamda araştırma’ yapmak ve yapılan araştırmalarda ortaya çıkan gerçekleri kamuoyu ile ‘ama’sız – ‘fakat’sız paylaşmak mümkün olamaz. Bu konu hiçbir şekilde ‘keyfî’ bir konu değildir, olamaz.
Bu bakımdan ele alındığında, örneğin ‘siyasetin dili’ zaman zaman ‘gevşek’ olarak nitelendirilebilir ama bilim ve dolayısıyla ‘bilimsel dil’ asla gevşekliği kaldırmaz.
Hep bir ağırlığı, daha doğru bir deyişle ‘özgül ağırlığı’ vardır, olmalıdır.
‘Disiplin soruşturması’
Sevgili ülkemizde, yaygın kullanılma biçimiyle, hakkında ‘disiplin soruşturması’ açılan birinin soruşturma sonucunda ‘çok disiplinli biri’ olduğu için takdir edilme ihtimali nedir sizce?
Böyle bir ihtimal var mıdır sizce?
Sevgili ülkemizin ‘teamül özgeçmişi’nden hareketle rahatlıkla ‘olmadığı’nı ilan edebiliriz.
Ülkemizde biri hakkında ‘disiplin soruşturması’ açılmışsa, daha ilk adımda o kişi hakkında ufukta öyle ya da böyle, şu ya da bu ölçüde ‘disiplinsizlik yapmak’tan bir cezalandırma ihtimali belirmiş, görülmüş demektir. Aksi neredeyse olanaksızdır, ancaaaaak … Çok farklı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum.
‘Prof. Dr. Veysel Ulusoy’
Sözü, Prof. Dr. Veysel Ulusoy hakkında, görev yaptığı Yeditepe Üniversitesi tarafından başlatılmış olan ‘disiplin soruşturması’na getirmeye çalışıyorum.
Kendisini, ‘Enflasyon Araştırma Grubu’ kurucusu olarak tanıyor ve bu alanda yaptığı çok büyük hizmetleri takdirle izliyoruz.
‘Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ tarafından ülkemizin üç haneli enflasyonla yaşatılır hale getirilmesinin başta gelen nedeni olarak görülen ‘faiz sebep – enflasyon netice’ sarmalındaki çok tehlikeli yolculukta, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) rakamlarla oynadığı yönünde kamuoyunda çok yaygın kanaatin varlığı dikkate alınırsa, özellikle son birkaç yıldır ‘bağımsız – bağlantısız’ bir ‘enflasyon araştırması’nın mana ve ehemmiyeti çok daha iyi anlaşılıyor.
İktidar sahiplerinin, sorunun varlığını bile reddeden, kısmen kabul etseler de bunu kendi dışlarındaki olmayacak adreslere fatura etmeye çalışan siyaset tarzlarıyla oluşan ‘gerçeküstü tablo’ koşullarında Sayın Ulusoy’un kurucusu olduğu ENAG’ın yaptığı ‘enflasyon araştırmaları’ ile vatandaşın en büyük derdine tercüman oluşu çok büyük bir nimet olarak görülmeli.
ENAG, tartışmasız şekilde ‘bir tür soluklanma imkanı’ olarak görülmeli, değerlendirilmeli …
Ancak ne yazık ki ‘boğulmak’, soluksuz bırakılmak isteniyor.
Günlük yaşamlarımızı yangın yerine çeviren üç haneli enflasyonu ‘iki haneli’ olarak gösterme-saklama gayreti içindeki siyasi iktidar, enflasyonla değil de ENAG ile mücadeleyi tercih ediyor! Garip ama gerçek * …
Oysa şu, çok basit bir ‘sorun çözme – çare bulma’ dersidir:
Teşhisin doğru konabilmesi için bilimsel yöntemlerle elde edilmiş verilerin eğmeden bükmeden değerlendirilmesi ve devamla ‘tedaviye başlanması’ iledir ki sorunlar çözülebilir. Aksi takdirde sorunlar büyür, altından kalkılamaz hale gelir ve kayıplar başlar. En başta zamandır kaybedilmemesi, boşa geçirilmemesi gereken. Çünkü zaman kaybettikçe kayıplar çoğalır, ‘at izinin it izine karışması’ denilen aşamaya geçilir ve işler giderek içinden çıkılamaz hale gelir, zorlaşır.
TÜİK’in, iktidarın sert müdahaleleriyle gerçeklikten iyiden iyiye uzaklaştırılmış verilerinin iki katından fazlasının yaşandığını gösteren ENAG verileri, doğru çözüm yollarının bulunabilmesinin de en başta gelen koşulu olarak görülmek gerekir.
Bilimsel disiplin neyi gerektiriyorsa onu yapıp elde ettiği sonuçları da tereddütsüz ilan eden bu çalışmanın ‘disiplin soruşturması’na konu edilmesi ise tam anlamıyla bir skandaldır.
Bilindiği gibi daha önce de TÜİK, ENAG verilerinin kamuoyuna açıklanmasına engel olmaya çalışmış ve “Bu verilerin açıklanmasının TÜİK’in güvenilirliğine zarar verme amacı taşıdığı” iddiasıyla ‘verilerin yayınlanmaması için ihtiyati tedbir’ talebiyle açılan dava Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nce oybirliğiyle reddedilmiş ve Prof. Dr. Veysel Ulusoy, davanın reddi ile ilgili açıklamasında, “Bir kurum veya kişi, metodolojisini verdikten sonra istediği veriyi kamuoyuyla paylaşabilir, tartışılabilir. Akademik bağımsızlığın temel ilkesi de budur. Ne bir yasa, ne bir kişi, ne bir kurum bunu engelleyemez. Bu kararla aynı zamanda yöntemimizin, verilerimizin doğruluğu kanıtlanmış oldu” demiş ve konunun bir biçimde ‘tekrar tekrar ısıtılacak’ bir konu olduğuna şu sözlerle dikkat çekmişti:
“Aynı zamanda TÜİK’ten izinsiz istatistiklere hapis cezası öngören yasa teklifi de tartışıldı biliyorsunuz. İnanıyorum ki buzdolabına konulan bu yaklaşımlar tekrar ısıtılacaktır. Halkın canını yakan enflasyon verilerinin, karar vericilerin de canını yaktığını biliyoruz. Bundan sonra TÜİK de ENAG’laşacaktır. Gerçeklerin her zaman ortaya çıkmak gibi bir durumu vardır.”
‘Tekrar ısıtıldı’!
“Basına ‘izinsiz’ röportaj vermek ve kurumun ‘bina ve kaynaklarını izinsiz ve amacına aykırı’ kullanmak” gibi gerekçelerle Yeditepe Üniversitesi’nce hakkında ‘disiplin soruşturması’ açılması, Prof. Dr. Veysel Ulusoy’un ‘tekrar ısıtma’ öngörüsünü doğrulamış oluyor …
Soruşturma dosyası için istenen savunmayı ‘kesinlikle’ vermeyeceğini belirten Ulusoy, konuyla ilgili olarak “Ankara’nın inanılmaz bir baskısı var” iddiasını dillendirince; olayın TÜİK verileri ile ENAG verileri arasındaki ‘enflasyon yüzdesi makası’nın giderek açılması, bağlı olarak maaş-ücret zam oranlarının belirlenmesi noktasındaki ‘hak ihlali algısı’nın güçlenip yaygınlaşmasına yol açıyor ve dolayısıyla Prof. Ulusoy’a yönelik bu adımlar ‘susturma çabası’ olarak görülüyor.
“Biz hem enflasyon, hem fiyat endeksi verileri, hem de ekonomik analiz raporları ile halkı bilinçlendirmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullanan Prof. Ulusoy’u ‘disiplinli’ çalışmaları için ayakta alkışlamak gerekiyor.
Sayın Ulusoy hakkındaki ‘disiplin soruşturması’, disiplinli bilimsel çalışmaları nedeniyle kendisine takdir belgesi verilmesiyle sonuçlanmalı, ENAG’ın bilimsel çalışmaları desteklenmelidir.
Prof. Ulusoy uyarıyor: “Basit bir sıra değil bu …”
Bilindiği gibi TÜİK, Mayıs ayı itibariyle ‘enflasyonda madde sepetini yayımlamayı durdurma’ kararı almış, bunun üzerine ENAG, madde sepetindeki değişimlerin de halka sunulacağını duyurmuş ve Prof. Ulusoy, söz konusu uygulamayla ilgili olarak Cumhuriyet’teki yazısında, “Çok önemli bir vurgu yaparak TÜİK’i halka/ülkeye vereceği zarar konusunda uyaralım… Arjantin ve Yunanistan istatistik ofislerinin geçmişte benzer yanıltıcı ve yanlış veri sunumundan kaynaklı olarak birçok ulusal ve uluslararası davanın açılma olasılığı şu an karşımızda bizi bekliyor. Finansal yatırımcıdan, kamudan hafriyat işi alan müteahhide, çalışandan emekliye kadar her kesim, uğradığı zararları tazmin etmek için sırada bekliyor. Basit bir sıra değil bu … Ülkenin başını ağrıtacak, vergilerimizle beslediğimiz karar vericileri sorumlu tutacak cinsten hepsi” de diyerek, konunun bir başka boyutuna da dikkat çekmişti …
Sonuç
Sonuç olarak, herkes durumunu disiplin ekseninde ciddi ciddi gözden geçirsin diyor ve ekliyorum:
Her yerde ve her zaman ‘disiplin’ şart!
(* Ülkemizde ilk üç haneli enflasyon, 1939-1945 yılları arasında, ülkemizin dahil olmadığı ama dünyayı allak bullak ettiği kadar ülkemiz için de ağır faturaları olan İkinci Dünya Savaşı’nın geride bıraktığı çok büyük yıkımın en çok hissedildiği 1946 yılında -yaklaşık- yüzde 105 olarak yaşanmış. Üç haneli enflasyon 1980 yılında -yaklaşık- bu kez yüzde 116 olarak kayda geçmiş. 1994’te -yaklaşık- yüzde 150’lere varan enflasyon seviyesi, enflasyon tarihimiz bakımından bir rekor. Bugün yaşadığımız oran ise, elbette TÜİK’in resmi verileri dışında, başta ENAG olmak üzere ‘sivil veriler’e dayanarak ‘yeni bir rekor’ olarak not edilebilir.)
1 Yorum
Çok ama çok etkin bir analiz olmuş. Kemal bey kaleminize sağlık.
Veysel Ulusoy