BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Yıllarca yaşarsınız yaşarsınız ve bir gün gelir …
O gün nasıl gelir, nereden gelir sizce?
…
Zaman zaman, ‘mutlu tesadüflerdir’ diye düşündüğünüz olur mu halâ yaşıyor olmanıza dair?
Tanık olduğunuz ölümlere bakıp bakıp da onca yaşamışlığınıza şaşar mısınız bazı bazı? …
İlle de bir gün gelir ölünür, ölünecektir. O gün nerededir kim bilir …
Kim bilebilir? …
…
Ağladığınıza şaşırmışlığınız olmuş mudur?
Bazı bazı, hiç ağlanacak bir durum yokmuş gibidir ama yanaklarınızdan yaşlar süzülmüştür bile, beklenmedik şekilde … Durmaz bir süre, durduramazsınız.
Ne dersiniz, içiniz mi boşalmaktadır? Kim bilir?
Neler neler dolmuştur ne zamandır kim bilir …
…
Sıkça yaşanmasa iyidir bunlar. İnsan dayanabilir. Her şeye rağmen büyümeyi sürdürebilir.
Ama günler sürüklememelidir sizi, tüketmemelidir tahammüllerinizi … Bir tek sebep bile yeter aslında, ‘bardağı taşıran son damla’ olur, taşar bardak, çileden çıkıverir insan:
“Yeter artık!”
“Bu kadarı da çok fazla …”
…
Gözlerinizin önündedir, görürsünüz. Kulağınızın dibinde bağır çağır çok ağır acılar yükselir, duyarsınız.
…
Uçabilmeyi, hep en çocuk-luk- halimle istemişimdir. Çoğu uçup giden rüyalarım dışında uçabilemeyeceğimi bile bile uçuk kaçık bir kaçaklık alışkanlığı işte …
Düşünsenize: Hep peşinizdekilerin hiç beklemediği sırada sıra dışı bir yükseliş. Kurtuluş.
İnsanın sesini yükseltmesi de böyledir bence. Kurtarıcı gibidir.
…
Ya yerin yüzlerce metre altındaki madenciler ne yapsın?
…
Önceki hafta Amasra’daki olmaz olası ölüşlerimiz için ‘kader planı’ demiş Cumhurbaşkanı … ‘Olacağı varmış’ anlamında … ‘Ölecekleri varmış’ anlamında … Yani durdurabilmek ne mümkün, “planlıymış” çünkü …
…
Yıllarca yaşarsınız yaşarsınız ve bir gün duyduğunuz bir cümle size o güne kadar olup biten her şeyi özetleme gücüne sahipmiş gibi gelir. Bir bakmışsınız, yüreğinizi ferahlatan o cümlenin peşine takılıp gitmişsiniz. Durdurabilene aşk olsun koşar adım …
Bir tek cümledir sonuçta ama mucize gibidir, çok iyi gelir. Yükselirsiniz adeta.
İşte, tarihinizde bazı bazı öyle cümlelere ihtiyaç duyduğunuz olaylar gelince başınıza gözlerinizi bir noktaya diker ve öylece beklersiniz. Gözleriniz olmasa da olur bu yüzden. Kulaklarınızdır sizi yaşatacak olan. Gözlerinizden tek beklentiniz ise gözyaşlarınızdır o an. ‘Gözyaşlarınız olsun’ yeterdir. Havada uçuşan cümlelerin arasında, yanaklarınızdaki o yaşlarla o cümleyi ararsınız. En dayanılmaz umudunuzdur bu. Zaman dışı mekan dışı bir çareymişçesine …
İşte: Cumhurbaşkanı’nın, içinde ‘kader planı’ vurgusu yaptığı cümle değil o cümle.
O cümle bu cümle değil.
…
Cemal Süreya’nın şu iki dizesi??? … Belki …
“Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum …”
…
Kiminizi kaybettiyseniz aynı …
Ne ki ‘kör etsin’ gözlerinizi o ölüm …
…
Yine çok büyük bir hüzün içindeyim. Daha ne yazmalıyım bilemedim …
(Fotoğraflar internetten aktarılmıştır)
Saygıyla, sevgiyle duyuyorum seslerinizi…
Bülent Özveren’in aramızdan ayrılışını duyduğum anda ‘Halit Amca nasıldır acaba’ deyivermiştim Eşim Ayşegül’e … Kulaklarımda sesleri. Unutulmaz.
Seslerimizdir onlar ve bu hep böyle olacaktır.
Bülent Abi’yle önce TRT radyolarından sonra da TRT televizyonundan tanışırdık. Biz onu duya duya büyürdük. Halit Amca da öyle. Kaç yaşlarında olduklarıyla, nerede ne zaman doğduklarıyla ilgilenmemiz gerekmezdi. Onlarla birlikte büyümek güzeldi …
Sevgili Annem ve Babam Özgen ve Hayati Kaşkar ile dünyaya, Sevgili ilk Öğretmenim Muhsine Şengül ile ilkokula başlamış ve çoğunu unuttuğum günler boyunca büyüyüvermiştim herkesler gibi ve sonra sonra çok daha iyi farkettim ki Bülent Abi ve Halit Amca’nın sesleriyle birlikte büyümek de en büyük şanslarımdan biriymiş …
Elbette ‘insan olmak’ ve doğmakla başlayan çok zor çok zahmetli ve fakat bir o kadar da ‘güzel’ bir şey dünyada yaşamak ama Bülent Özveren ve Halit Kıvanç’ın seslerinin de duyulduğu bir dünyada yaşamak çok daha güzel … Hep öyle olacak, öyle kalacak, bu kesin.
Kendimle sınırlayıp yazarsam:
Beni insan edenlere hep borçlu hissederim kendimi … Saygı, sevgi borcudur bu …
Bugüne dek, içinde bir bölümünü yazabildiklerimin oluşturduğu ve birçoğu da ‘riskli-tehlikeli işler’ olarak görülen tüm yapabildiklerim, kocaman kocaman sevgi ve saygı duruşlarımdır onlara …
Biz, onların bilgili, duygulu, sorumlu, vefalı, vicdanlı seslerinin eseriyiz. O seslerin nefesleriyiz.
…
Bülent Abi, Halit Amca! Saygıyla, sevgiyle duyuyorum seslerinizi …
(Fotoğraflar internetten aktarılmıştır)
Hüzün bile bazen iyi gelir insana da, üstteki yazı, hüzün sınırlarını aşmış
Kemal’ciğim, ne kadar duygulu, içten, insanda vefa, dostluk, kadirşinaslık duyguları uyandıran bir yazı bu. Senin, idealist, mücadeleci kişiliğinle bu kadar naif duygusallığın tezat gibi görünse de, seni çok iyi tanıdığımdan beni şaşırtmıyor. Hep böyle kal sevgili Kemalciğim.