BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
6 Şubat 2023 Pazartesi günü 04:17’de Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi merkezli 7.7 ve 13:24’te de Elbistan ilçesi merkezli 7.6 büyüklüğündeki iki deprem, Kahramanmaraş ilimizin yanı sıra Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye, Sivas ve Şanlıurfa illerinde de büyük yıkıma neden oldu.
Her geçen gün, yıkım ve kayıplarımızın dayanılmaz ölçülerde artışına tanık oluyoruz, kahroluyoruz …
2023 yılının ‘hoş geçmesi’ dileklerimiz ne yazık ki daha yılın ikinci ayında yerle bir oldu. Moralimiz çok bozuk. Sinirlerimiz belki daha da çok bozuk, “tepemizde” deriz ya, işte tam da oralarda bir yerlerde … Bunun neden böyle olduğuna dair bildik sözleri büyük bir tahammül göstererek dinliyoruz yine … Onlarca yıldır yinelenen sözlerin ne denli güçsüz kaldığına tanıklık ediyoruz. En büyük ‘çılgınlığımız’ da bu, ne yazık ki! İçtenlikten yoksun bir dolu boş, bomboş sözler, balon … Uçsuz bucaksız bir çaresizlik içindeyiz. Kolsuz kanatsız. Yıllarcadır bir türlü alamadığımız derslerle ölüyor ölüyoruz. Bir türlü yeterli yüzleşemiyor, hesap soramıyor, hesaplaşamıyoruz. … Kahredici!
Sevgili ülkemiz, tarihinin en büyük ve yıkıcı deprem felaketlerinden birini daha yaşıyor.
İlk günden bugüne deprem bölgesindeki ihtiyaçlar karşılanmaya, yaralar sarılmaya çalışılıyor ama …
‘İhtiyaç listeleri’ açıklanıyor … Sadece ülkecek değil, ne güzel ki sevgili dünya bu büyük acıyı paylaşmaya, ihtiyaçları karşılamaya çalışıyor da …
Günlerdir yazmaya çalışıyorum, olmuyor. Neresinden başlasam bilemeden. Yolumu bulamadan. Ama artık bir yerden başlamalıyım …
Neler yazıyorum ben … Bunlar mı günlerdir yazmaya çalışıp da bir türlü başlayamadığım?
…
‘İhtiyaçlar’ diyorum. Böyle bir tablo içinde insan neye, nelere ihtiyaç duymaz ki! Ama bir ‘ihtiyaç’ var ki, yıllardır karşılanmıyor. Yüreklerimizi kömür eden … Yokluğunu en derinden, yürekten yaşadığımız!
İçtenlikle ‘sorumlu’ olduğunu kabul edip “yapamadıklarımla olanlara, ölümlere neden oldum” deyip özür dileyip istifa edebilen var mı? Yok! En çok da çocuklarımızın, bebeklerimizin önünde diz çöküp onlardan af dilemek yerine neler neler yapıyor, neler söylüyorlar baksanıza … Yok, yine yok, halâ yok …
Şöyle not etmişim: Kaç kişi istifa etti? HİÇ KİŞİ! Kocaman bir HİÇ.
…
Bu duygularımıza, düşüncelerimize, Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum’a yönelik olarak Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan tercüman olmuş ve “Sayın Bakan Murat Kurum, bu bölgede büyük bir deprem olacağı uzun yıllardır bilinmektedir. Deprem bölgesindeki olağanüstü yıkımın tek sorumlusu değilsiniz; 1950’den sonra yer alan neredeyse tüm yönetimlerdir. Ancak, siz 20 yıldır görevdesiniz. Bu süre içinde gerekli çalışmalar yapılsaydı, yitimler çok azalabilir, oradaki yapıların tümü de dönüştürülebilirdi. Kaldı ki, bugün bir yıl içinde tüm yapıların dikileceğini söylüyorsunuz. Peki, iş bu kadar çabuk oluyorsa, bunu neden önceden yapmadınız? Acımız çok büyük.
Kamuoyunun yaralı gönlünü bir nebze rahatlatmak için, sizden rica ediyorum, lütfen görevinizi, başarıyla yapabilecek, yetkin bir bilimciye bırakınız. Bu çok onurlu bir ayrılış olacaktır. Bilginize sunarım” demiş, yüce bir sakinlik içinde.
…
“Siz kimsiniz!” saygısızlığına tanık ve giderek muhatap olmamıza rağmen sakince.
“Defter tutuyoruz, not alıyoruz!” saygısızlığına tanık ve giderek muhatap olmamıza rağmen sakince.
“Hazırlığımız İstanbul depremineydi” bile denmiş, düşünsenize …
Tüm olup bitenlere, ölenlere, ölenlere, ölenlere bunalırken yine de sakinlikle.
…
Günlerdir, büyük bir acıyla, saygıyla, sevgiyle, hüzünle ‘deprem notları’ tutuyorum ben de. Nasıl başlasam bilemediğim bir yazı için. Başlayabildiğimden de emin değilim. O yazının bu yazı olduğundan emin değilim. Yazıyorum işte. Sağdan soldan, ordan burdan gelen, yükselen seslerin arasında. Seslerle yükselen çok ağır bir enkazın altında. Sesimizi duyan olur mu diye. Belki bir duyan olur diye. BELKİ.
Neler yazıyorum ben …
…
Enkaz altından çıkan çocuğun, görevlilerin ona, kendisini daha da kötü hissetmesin diye sordukları “Kaç yaşındasın” sorusuna verdiği “Unuttum” yanıtının bize hatırlatması gerekmez mi sorumluluklarımızı? Bu denli mi unuttuk! İktidarda 21 yaşındakiler, siz de mi unuttunuz yaşınızı? Bu tablo karşısında “Yeter artık söz milletin!” diyebilecek misiniz halâ? Utanmadan …
…
Ha enkaz altında kendini duyuramamış, ha enkaz altındakileri duyup duyup da onlara ulaşamamış olmak arasındaki farkı, farkları düşünün. Herkesi enkaz eden bir tablo değil midir bu? Oysa, herkesin birbirine en çok sarılma isteği duyduğu bir tablodur da aynı zamanda … Kollarınızı kısaltmıştır onca ölüm. Sarılamayacağınız kadar çok ölüm! Çok öldük.
…
Hepimiz oradayız, o fotoğrafların içindeyiz. O fotoğraflarda, o görüntülerde görünenler var ve görünmeyenler bir de … Hepimiz çok güzel insanlarız ama … Kahroluyorum …
…
Ve perdeler!
Yıkılmış, göçmüş, ölmüş, adeta donup kalmış yıkıkların içinde canlar! Zaman durmuş adeta. Bi’tek perdeler hareketli. Bir tek onlar kurtulmuş. Her yer perde. Her yerde perdeler. Uçuşuyorlar. Gökyüzü olmuşlar.
…
“Sorumlular hakkında soruşturma yürütülüyor …”
Ya siz? Siz sorumlu değil misiniz?
İşte tam da burada gerekli o soru. Aşağılama, suçlama, dışlama, ötekileştirme niyetiyle değil gerçek bir soru olarak, insanca bağırıyorum:
“Siz kimsiniz!”
…
Daha öncelerde de yaptığımız gibi hemen, kimi yurtdışına çıkarken kimi de ortalıktaki bazı müteahhitler gözaltına alınıp tutuklanmaya başlanmış, bazıları da yurtdışına kaçmış bile … Şuracığa şunu da not etmeliyim: Deprem sonrası yaptığı yorumlar sırasında kurduğu bazı cümlelerle “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılıp ifadeye çağırılan TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, 10 Şubat Cuma günü, tutuklama istemiyle gönderildiği mahkeme tarafından ‘adli tedbir’ kapsamında yurtdışına çıkış yasağı konarak tahliye edilmiş … Tutuksuz yargılanacakmış. Deprem sonrasında atılan ilk “hukukî adım” ve dolayısıyla alınan tedbir bu!
…
1.E. İ., 9 yaşında … Deprem sonrası 7’nci günde Gaziantep Nurdağı’nda enkaz altından çıkarıldığında bir damacana su isteyince, “O kadar suyu içebilecek misin?” diye soran kurtarma görevlisine “İçerim, çok susadım!” sözlerini de not etmişim … S. E.’nin, bundan sonraki yaşamı boyunca susuzluğunu sadece suyla giderebilmesi mümkün olabilecek mi sizce?
…
Bugün ülkemiz genelinde endişeyle, korkuyla, çaresizce ‘deprem beklemek’teyiz ne yazık ki ve Atilla İlhan’ın, gerçekleşmesi beklenen depreme ilişkin, depremle gelebilecek ölümden duyulan kaygıyı şiirleştirdiği “Deprem Bekçisi”nden şu dize de sıkça paylaşılıyor: “Hiçbiri yerinden kımıldamadı!”
Şiir şöyle …
“mıknatıslı bir anten gibi tek tek / gökyüzüne açılmış kirpiklerim / dilimde yanık yıldızların tadı / ayakta ne uyku ne durak / bütün bir gece deprem bekledim / olmadık saatleri yokladım / hiçbiri yerinden kımıldamadı / deprem gecesini dörde katladım / karanlıkta sustum büyük bekledim / ölüm bıçak gibi parlıyordu”
…
“Siz kimsiniz!” diye bağırınan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a tepkiler sürüyor, yükseliyor … Halkın, muhalefet partilerinin yönetiminde oldukları belediyelerin, muhalefet partilerinin, sivil toplum örgütlerinin, Türkiye Barolar Birliği’nin, Türk Tabipleri Birliği’nin, TMMOB’nin, Türk Eczacılar Birliği’nin, sendikaların, AHBAP’ın, BABALA’nın ve daha birçok platformun gönüllü-içten çabalarına yönelik ‘azarlama, bağırma-çağırma, parmak sallama, tehdit ve hakaret etme’ tavrı insanlık adına utanç verici … Can havliyle, sevgiyle, hüzünle “devlet nerede!” diye haykıran sevgili insanlarımızdan tereddütsüz özür dilenmeli ve bu tür davranışlar asla ve asla yinelenmemeli … Nitekim, “Siz kimsiniz!” diye bağırındıktan sonra Fuat beyi ekranlarda gören var mı? … Bu da bir tür ‘tedbir’ sayılır, neyse.
…
Ali Mahir Başarır, “Bir tek SHOW TV Muhabiri istifa etti bu ülkede!” demiş.
Bu not, tek başına yeterince açık ve ‘ayıp’ ama hemen altında, adı Masal olan bir depremzede çocuğumuzun şu sözleriyle çok daha büyüyor yetkililerin sorumluluklarının gereğini yapmayışlarının, aksine sorumluluktan kaçışlarının yarattığı sancımız … “Sudan bir ev istiyorum” demiş Masal … Masal gibi!
…
Yüksek Seçim Kurulu’nun görevi, sevgili ülkemizde seçimlerin zamanında (Anayasaya ve yasalara göre belirlenmiş zamanlarda) güvenle yapılmasını örgütlemek ve gerçekleşmesini sağlamaktır. YSK, enkazlarla, deprem bölgelerinde yaşamın yeniden inşası ile değil, seçimin yapılması ile ilgilenmeli ve gereğini tereddütsüz yapmalıdır. Aksi, “YSK üzerinden darbe girişimi” olarak değerlendirilmektedir. Doğrudur. Ve haklı olarak; “Hiçbir şekilde darbeye geçit verilmemelidir. Şeçim, tek çıkış-kurtuluş yoludur. Hükümet istifa etmelidir” değerlendirmeleri yapılmaktadır. Bu değerlendirmeler, yaygın, etkin, birleşik bir demokratik muhalefet siyasetiyle ele alınmalı, siyaseten gereği neyse o söylenmeli, o yapılmalıdır …
…
“Şimdi siyaset yapma zamanı değil!” diyenler, siyaseti bırakıp iki adım geriye çekilmelidir. Şimdi tam da ‘doğru, dürüst, akılcı, öngörüsü yüksek, sevgiyle, saygıyla, kararlılıkla, ustalıkla, içtenlikle’ siyaset yapma zamanıdır. Yaşanan bunca yıkıma rağmen halâ daha bir tek yetkili-sorumlunun istifa etmeyip üstüne üstlük bir de ‘siyaset yapmayın’ tavsiyelerinde bulunmalarını kabul edebilmek mümkün değil.
…
13.gün. 18 Şubat Cumartesi, deprem bölgelerinde binaların yıkılmasında sorumlulukları olduğu iddiasıyla 120 kişi tutuklanmış durumda. 13 kişi ile ilgili yakalama kararı var. 5 kişinin yurtdışına kaçtığı ya da yurtdışında olduğu belirlenmiş. Çoğunu müteahhitlerin oluşturduğu bu soruşturmaların yanısıra vatandaş; paydaşlara da, yani devlet ya da yerel yönetim bürokratlarına ve aynı zamanda, ülkemizde ne yazık ve ne üzücü ki “ucuz siyaset”in kolayca başvurduğu ‘ayıplı imar barışı siyaseti’nin sorumlularına da uzanmasını bekliyor … Bu beklentiye, imar barışından yararlanıp hayatta kalmış bütün vatandaşlarımızın da dahil olduğunu sanıyorum.
…
19 Şubat Pazar günü Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklama: “Sosyal medya platformlarında depreme ilişkin provokatif paylaşımlarda bulunan 775 hesap yöneticisi tespit edildi, 441’i hakkında adli işlem başlatıldı. 129 şahıs gözaltına alındı, 24’ü tutuklandı.”
Aynı gün yapılan bir başka açıklamaya göre: Deprem bölgesinde “hırsızlık – yağma” suçlamasıyla tutuklananların sayısı ise 152 …
…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 5 Şubat 2022 Cumartesi gün ve 31741 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmış olan Cumhurbaşkanı kararı:
“Hatay ili İskenderun ilçesi Meydan, Cumhuriyet, Modernevler, Numune, Pınarbaşı ve Esentepe mahallelerinde bulunan bazı alanların riskli alan ilan edilmesi hakkındaki 16/9/2013 tarihli ve 2013/5382 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının yürürlükten kaldırılmasına, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 2’nci maddesi gereğince karar verilmiştir. 4 Şubat 2022.”
Böyle bir belgenin kamuoyunun bilgisine sunulmasından bugüne, başta imza makamı olmak üzere yetkili kişi ve kurumlardan herhangi bir izahat gelmedi. Böylesi bir ‘karar’ın yol açtığı olumsuzlukların sorumluluğu, Resmi Gazete okumayan sevgili okur-yazar vatandaşlarımız olmasa gerekir. Peki ya bu büyük sorumluluğun hukuki karşılığı nasıl aranır ve bulunur dersiniz?
Nitekim, başta Barolar olmak üzere deprem sonrası, farklı hukukî adreslere bir dolu ‘suç duyurusu’ yapıldığı bildiriliyor ve delillerin karartılmaması bakımından gerekli tedbirlerin titizlikle alınmasının, Adalet talebinin yüksek ve hep çok canlı tutulmasının, Adalet mekanizmasının bu ağır ve çok kapsamlı dosyalar bakımından ‘cezasızlık akıbeti’nden kurtarılmasının önemine dikkat çekiliyor.
…
İçişleri Bakanı’nın “Bizim hazırlığımız İstanbul depremiydi” sözleri üzerine Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Barış Atay’ın şu mesajını deprem notlarım arasına almazsam olmaz:
“Yanlış depremde öldüğümüz için özür dileriz”!
…
TELE 1 depremi!
TELE 1 ekranı, 23, 24 ve 25 Şubat 2023 tarihlerinde karartılacak. Yürütmesi oybirliğiyle durdurulan RTÜK kararını, itiraz üzerine yeniden görüşen mahkeme heyeti 1 oya karşı 2 oy çokluğuyla yürütmenin devamına karar vermiş ve bu karar, davanın sürdüğü, ülkemizin üst üste felaketler yaşadığı koşullarda büyük bir aceleyle uygulanacak! Gazeteciliğin suç olmadığını ve TELE 1’deki sevgili meslektaşlarımla dayanışma duygularımı kararlılıkla yinelemeliyim.
…
20 Şubat Pazartesi saat 20:04 Hatay Defne’de 6.4 ve 20:07’de Hatay Samandağ’da 5.8 büyüklüğünde iki deprem daha meydana geldi … Bölgelerde, önceki depremlerle yorulmuş bazı binaların yıkıldığı haberleri geliyor … Yıkım devam ediyor …
…
Notlarımı paylaşmadan önce not ettiğim son bilgiye göre 6 Şubat depreminde 41 bin 156 canımızı yitirdik, 114 bin 991 vatandaşımız da yaralandı … 20 Şubat depreminde ise 6 canımızı yitirdiğimiz açıklandı. 18’i ağır 294 vatandaşımız da yaralandı …
…
Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür yine uyarıyor:
“Hatay enerjisini boşalttı … İstanbul için zaman daralıyor. Hazırlanmazsak ülkemiz için yıkım olur …”
Bu uyarıları, hiç ama hiç gecikmeden, hemen, amasız-fakatsız dikkate almak zorundayız.
…
Ve -şimdilik son olarak- CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun şu sözlerini paylaşmak istiyorum:
“Her şeyi ama her şeyi temelden değiştirmek zorundayız!”
‘Köklü değişim’ hedefine, hiç ama hiç gecikmeden, hemen, amasız-fakatsız hep birlikte yürümek zorundayız.
…
Yitirdiğimiz on binlerce canımızın dayanılmaz acısını içtenlikle paylaşıyor, yaralı vatandaşlarımıza şifalar ve sabırlar diliyoruz …
1 Yorum
O kadar güzel anlatmışsınız ki giz yaşları içinde okudum. 21 yıldır bilimden insan olmaktan uzak yaşamanın dayanılmaz acısını ulusça yaşıyoruz. Hep yüreğimize mi gömmek zorundayız acılarımızı. Hepimiz suçluyuz bunca yıl bu karanlığa göz yumup yaşadığımız için. Dilerim en yakın zamanda bu jaranliktan kurtuluruz