BAKTIKÇA … – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Sevgili ülkemin bu dönemi, elbette pek çok başka şeyin yanında: “AK Parti ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi” haber cümlesiyle de anımsanacak. ‘Cumhur İttifakı’ bu bakımdan ülkemiz tarihinde: “TBMM’nde reddettikleri önergeler”le de anılacaktır.
Yani reddede reddede yapmadıklarıyla, yapılmasına engel olduklarıyla, yani bir bakıma ‘reddetme ittifakı’ olarak anılacaklar. Dolayısıyla sorunları, olumsuzlukları böyle böyle büyüten, görmezden gelen bir ‘ittifak’ …
‘İttifak’ın reddettikleri arasına son olarak bir de, CHP tarafından verilmiş olan “Afetlerde kadınların sorunlarıyla ilgili Araştırma Önergesi” de dahil olmuş geçenlerde.
Bunu, önerge üzerine CHP grubunun görüşlerini açıklamak üzere kürsüye gelen Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in çok etkili konuşması vesilesiyle farkettik.
CHP’nin, “cinsiyet perspektifinde afetlerde kadınların sorunları” ile ilgili araştırma önergesinin gündemin önüne alınarak görüşülmesine ilişkin grup önerisinin Meclis’teki görüşmesi sırasında söz alan Şahin, ‘reddetme ittifakı vekilleri’ne hitaben: “Ben utanıyorum” demiş ve sürdürmüş: “Siz utanıyor musunuz?”
Neden söylemiş bunu Şahin? 6 Şubat depremi sonrasında olan bitenden ötürü …
Tam da bu noktada, Sayın Şahin’in konuşmasının bir bölümünü aktarmam gerekiyor …
…
“İlk depremde evimin sağındaki ve solundaki o ünlü Eda Apartmanı ve Sahil Apartmanı çöktü. Sabahın ilk ışıklarında ailelerinden önce deprem enkazında ben vardım. Komşularımdı, seslerini duyuyor ve tanıyordum. Fırat ‘Yardım eden yok mu’ diye bağırıyordu, Erdinç ‘Buradayım’ diyordu. Koştum, ne yapabilirim? Elimdeki bir leğenle atacağım birkaç tozla olmayacaktı bu iş … Gittiğim her göçükte hilti, arama kurtarma ekibi, ışık, asker, polis, ne istersen; bir el gücü istiyorlardı ama yoktu. İkinci günün akşamına kadar hiç kimse gelmedi. 35 arama kurtarma ekibi gecenin 23’ünde geldi ama elinde alet edevat yoktu. Makas, hilti, ışık neden yok diye sorduk, ‘havaalanında aldılar’ dedi, ‘Niye’ dedim, arkadan yollayacaklarmış. Yahu, ben uzman değilim, bu işin uzmanı, liyakatli yöneticisi değilim ama aklım almıyor. Arama kurtarma ekibinin alet edevatı neden sonra gelir, ne yapacak orada? Üçüncü gününe kadar yaprak kımıldamadı, bütün herkesin seslerini duyduk, ‘kurtarın’ diye bağırdılar. Hani, deprem sahnelerinde görürüz, göçüklere çıkar arama kurtarma ekipleri ‘sesimi duyan var mı’ diye bağırır ya, göçük altındakiler bağırdı bu kez ‘beni duyan yok mu?’ diye. Yoktu. … Hatay’da 10 ilin toplamından daha fazla can verdik. Buradan arkadaşım sayıyor ‘Falan yere şu kadar kurtarma, falan yere…’ İskenderun’u saydın mı? İskenderun’a gelmedi. 400 göçük, 2 bin apartman yıkıldı. 35 kişi, arama kurtarma ekibine soruyorum ‘Nasıl çalışmalısın’ diye, ‘Biz ekip çalışırız’ diyor. 77, 100 olsun; 100 göçüğe gittiniz, 300’ünde kimse yok. Sekiz gün gelmedi, birçok göçüğe uğramadılar. Sebep? Hani biz uzaya gidiyorduk, hani Avrupa bizi kıskanıyordu, hani. Neredeydiniz? ‘AFAD neredeydi, Kızılay neredeydi, asker neredeydi’ deyince kızıyorsunuz. Ben askerime canımı veririm, asker benim kırmızı çizgim ama o askeri oraya yığmayan iradeye söylüyorum …”
Bu sırada ‘reddetme ittifakı’ sıralarından laf atılıyor Şahin’e … Bunun üzerine Şahin, “Bugüne kadar utanmadınız, tedbir almadınız, anlamadınız; dinleyeceksiniz” diyor, bağırıyor ve şöyle sürdürüyor:
“Hatay’a zamanında gelmediniz, Hatay’ı ölüme terk ettiniz, Hatay’a kefen bile vermediniz, … bazıları gömülemedi bile, … Hataylılara ilk gün bir bardak su dahi vermediniz; insanları enkaz altında, yakınları enkaz altında, başlarında kederleriyle bıraktınız; ailemiz, yakınlarımız, sevdiklerimiz gitti. …”
Şahin’in konuşmasının ardından başka bazı vekiller de grupları adına konuşmalar yapıyorlar ve öneri, ‘AK Parti ve MHP’li vekillerin oylarıyla reddediliyor’ …
Hepsi bu!
Ne yazık ki, uzunca bir dönemin özeti bu: ‘AK Parti ve MHP’li vekillerin oylarıyla red!’
…
CHP Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in konuşmasını birkaç kez izledim. Hep bir ‘güzel insan’ gördüm Meclis kürsüsünde. İçtenlikli duygularla konuşan, yaşanan büyük hüznü sadece paylaşmayıp içtenlikle yaşayan bir insan gördüm. Susulup utanılıp dinlenecek bir konuşmaydı yaptığı …
…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuşma-konuşmacı ile ilgili değerlendirmesini de paylaşmalıyım şuracıkta:
“Parlamentoda ana muhalefetin bazı temsilcilerinin garip garip konuşmalarını dinliyorum. Bu zavallılar, daha bizim ilk gün bakan arkadaşlarım deprem bölgelerindeydi, bürokratlarımız, teknokratlarımız bölgedeydi. Ben de ikinci gün deprem bölgesine ulaştım. Bir turu böyle tamamladıktan sonra ikinci turda Devlet Bey ile buraları dolaştık. Sayın Destici ile dolaştık. Biz yaralıyız, dertliyiz. Hanımefendi konuşuyor; öyle senin konuştuğun gibi değil. Hatay milletvekiliymiş. Biz sadece Hatay değil 11 ilin 11’inde de çalışmaları sürdürdük.”
…
GARİP! Gerçekten de çok garip.
Bilmem ki başka yoruma gerek var mı?
…
Ve Sayın Şahin’in Erdoğan’a kısa yanıtı ile noktalıyorum:
“Ben Türkiye’nin vekiliyim. İskenderun’da depreme yakalandığım için ilk günler oradaydım. Nefes veren milletin sesi olup milletin meclisinde yaşadıklarımızı anlattım.
Gelmediniz demiyorum, ‘tedbir almadınız, kurtarma yapmadınız, üç gün arama kurtarma ekipleri gelmedi, geldiğinde de malzeme eksikti, insanları ölüme terk ettiniz’ diyorum!
Günlerce uğranmayan göçükler oldu, halâ da var. Şimdi de ‘33’üncü gündeyiz, barınma sorununu halâ çözmediniz’ diyorum. Bir kez daha çağrımızı yineleyip halkımızın eksiklerinin giderilmesini istiyorum.
Deprem bölgelerinde yaşayanlar biliyor neyin ne olduğunu. Cumhurbaşkanının sözlerini halkımın vicdanına bırakıyorum. İncinen incinsin! Bunlarla uğraşacak zamanım yok. Kim doğru kim yanlış takdir halkımızındır.”