Yılmaz Kaya AYLANÇ
Haftada bir yazmak, hele bizim gibi ülkelerde (her gün yazacak onlarca olayın yaşandığı) öylesine zor ki. Tam bir konuya başlıyorsunuz, daha akşamına çok daha önemli bir konu ile karşılaşıyorsunuz.
Neyse okuyucularımız bu durumu anlayacaklardır.
Şimdi yazımıza geçelim.
Kara bir kabus gibi ülkemizin üzerine çöken depremin birinci ayı dolmuş, yaralar nasıl sarılacak, hayat normale nasıl dönecek diye kafalar yorulurken siyaseti bir tarafa bırakmış ve tüm gücümüzle depreme odaklanmıştık ki, ‘Millet İttifakı’nda bir deprem yaşadık.
21 yıldır, bir kısmında tek partinin ve sonrasında tek adamın akıl almaz uygulamalarını yaşadığımız iktidar sürecinin sonuna gelindiği ve yapılacak seçimle, ‘nasıl bu iktidardan kurtuluruz’un hesapları yapılırken, bıraktığımız siyasete geri dönerken, deprem kadar moralleri yıkan bu olayı neden yaşadık?
Krizin baş mimarı Sn. Meral Akşener!
Bir anda Millet neye uğradığını şaşırdı.
Onca önceden söylenmiş ve “Bu masadan kalkanın bu Millet saçını başını yolar” denmesine rağmen kalkıldı.
Bu arada şunu da söylemeden geçmeyeyim, “Kalkmadım ben hep masadaydım” dense de Millet’in sinir uçlarında ciddi bir tahribat yaratan sertlikte bir konuşma ile masa sekteye uğradı.
Ne demişti Sn. Akşener “En sonda söyleyeceklerimi en başta söyleyeyim. Geldiğimiz noktada İyi Parti bir kıskaca alınmış, bir dayatmaya mecbur bırakılmış, tıpkı yıllardır Türk Milletine yapıldığı gibi ölümle sıtma arasında bir tercihe zorlanmıştır ve elbette buna boyun eğmeyecektir. Sağduyusunu azme çevirecek, kişisel ikbal hesapları için üretilmiş devşirme bir siyasetin ‘hınk deyicisi’ olmayacaktır” ifadesini kullandı.
Oysa masada bir lider Sayın Kılıçdaroğlu’nu önerdi, diğer 3 lider olur dedi.
Allah aşkına bana söyler misiniz, bu ifadeler bir buçuk yıldır birlikte oturup konuşmuş, yüzlerce sayfalık metinlere imza atmış, birbirleri için nezaket ve samimiyetle çocuklarının gelecekleri vekaletinin kendinde olduğunu söyleyeceksin ve sonra ağza alınmayacak sözleri söyleyebileceksin.
Hangi ruh hali bunları söyletir insana aklım almıyor!
Oysa siyaset ne olursa olsun kapıların tam kapatılmadığı, diyalog ile her konunun konuşulabildiği ve en olmaz denilen işlerin bile olabildiği bir yönetim sanatıdır aynı zamanda.
O nedenle siyasetin olmazsa olmazı diyalogdur, kalkıp gitmek değil!
Ancak bu işi yapanların biraz daha sakin ve aklı başında olmalarını beklemek de halkın hakkı her halde.
Sinirlerinize bu aşamada hakim olamazsanız ileride daha neler olabilecek diye düşündüğünüzde, biz her sorunda, “şimdi masadan kalkar” endişesi ile mi geleceği şekillendireceğinizi düşünüyor olacağız.
Bu masa, kuruluşundaki katkısını her zaman saygıyla ifade edeceğimiz Sn. Kılıçdaroğlu ve ekibinin makul, mantıklı, sabırlı ve hoşgörülü tavırları ile ve diğer liderlerin anlayışı ile tekrar yoluna devam eder noktaya gelmiştir.
Sayın Akşener şunu unutmamalı;
Ülkemiz 21 yılın uzun bir kısmını önce tek parti, sonra tek adam tarafından tam bir keyfiyetle yönetilmiştir.
Cumhuriyet birçok kurumunu, geleneğini ve tarihini kaybetme noktasına getirilmiştir.
Doğası ile kaynakları ile talana uğramış, yerine konamayacak zararlara maruz kalmıştır.
Esnaf işlerini kaybetmiş, evine ekmek götüremez olmuş, orta direk neredeyse tamamen yok olmuş, gençler iş bulamaz halde çaresiz kalmıştır.
Liyakatsız kişiler devlete doldurulmuş, pek çok yanlış işe imza atmışlar, diyanet olur olmaz her şeye bir yorum yapar olmuş, iktidar halktan koparak saraylarında, bir elleri yağda bir elleri balda pek çok maaş alan insanlar ile keyiflerine bakar olmuşken en değerli insan kaynaklarımız ülkeyi terk etmeye başlamıştır.
Hazine tamtakır olup gelecek onlarca yıla sari borçlar deftere yazılmıştır.
Şimdi ülke bu durumdayken, halk bütün umudunu muhalefetin bu birlikteliğine bağlamışken, tek umutlarının yok olduğunu duyan insanın ruh hali nasıl olursa, halkın da bu masadan kalkma olayına ve ardından yapılan açıklamaya tepkisi aynı tonda oldu.
Ancak Sayın Kılıçdaroğlu’nun, tüm örgüte verdiği talimatta “Hiç kimse bu konuda yorum yapmayacak” demesi ile süreci sakin ve yapıcı bir şekilde götürmesi, diğer lider ve belediye başkanlarının da çabaları ile dört gün sonra halk rahat bir nefes almış oldu.
İnsan düşünüyor, ülke bu kadar zor bir dönemden çıkma ümidini biriktirerek geldiği bu noktada bir siyasetçi bu umutları gömecek bir hareketi nasıl yapar?
Kendi ve partisinin geleceğini ülke geleceğinin önüne nasıl koyar?
Hangi koltuk, hangi şehir bizim olacak diye bir hesap içine nasıl girer?
Bu sıralar tüm yorumlarda, “Millet İttifakı şimdi çok daha güçlü” deniyor.
Bilmem katılır mısınız?
Rahmetli babam bize şunu öğütlerdi: “Ağzından çıkana dikkat et, bir kere çıktı mı geri alamazsın.”
Bunu, büyüdükçe çok daha iyi anladım.
Sayın Meral Akşener’in yaptığı o zehir zemberek açıklamaları herkes beyninden silecek mi?
Silebilecek mi?
Oysa şimdi ittifakın önünde çok daha çetin sınavlar var!
Seçim kampanyası yönetilecek, nasıl?
Milletvekilleri belirlenecek, nasıl?
Kim nerde, kiminle birlikte veya yalnız olacak?
Kim partisi için, kim Cumhurbaşkanı için neyi nasıl söyleyecek?
Liderler tamam da, örgütler nasıl hareket edecek?
Bu ve benzeri pek çok sorun, ittifakın önünde ve yönetilmeyi bekliyor olacak.
Oysa Sayın Akşener “Ben Başbakan olacağım” demişti. Bunun içinde birinci parti olmaya, bu konuda avantaj sağlayacak pozisyonu oluşturmaya çalışmakta. Böyle olunca da çatışmalar kaçınılmaz olacaktır.
Oysa bu seçimde tek liste ile girseler ve tek parti gibi davranarak hem Cumhurbaşkanlığını, hem TBMM’nde çoğunluğu alacak bir stratejiyi benimseseler hem daha rahat, hem daha güçlü olabilirler mi?
Ne dersiniz?
Böylece kavgasız gürültüsüz bir seçim yaşar ve yüzde 60-70 civarında oy alarak mecliste 360 çoğunluğu çok rahat elde edebilirler.
Üç yıl sonra Parlamenter sisteme dönüldüğünde yapılacak erken genel seçimlerde “her koyun kendi bacağından asılarak” kendi gücünü ortaya koyabilir.
Bu üç yıl için yapılan her iyi ve güzel işi de kendi hanelerine yazdırma şansını elde etmiş olacaklardır.
Bu süreçte çok daha derin sorunlar bu masayı veya ittifakı beklemekte. Yine bu süreç kimin daha demokrat ve ülkeyi düşündüğünü göreceğimiz bir süreç de olacak.
Ancak unutulmamalıdır ki, bu belki de son seçim diyen halkın önemli bir kısmı için şimdi hata yapan asla unutulmaz ve bunun hesabını kendi geleceğine miras bırakır.
Demokrat olmak kolay değil…
Parti başkanlarının millet vekili,iki belediye başkanının cumhurbaşkanı yardımcısı olması düşünülmelidir.