BAKTIKÇA – soru/yorum – A. Kemal KAŞKAR
Bazı sözler vardır, uçar gelir bulur sizi, duyurur size kendisini. Mucize gibi bi’şeydir adeta. Bir anda çıkarlar ortaya, beklenmedik bir anda. Hoş tesadüf.
Kimbilir belki de o güne dek kulağınıza çalınmıştırlar, bir yerlerde bir zamanlar.
Yani bir aşinalık olabilir aranızda. Hele ‘hoş seda’ gibi bir şeyse hemen anımsarsınız onu, çok iyi gelir insana … ‘Kokular’ da öyle değil midir … Kalırlar. Derinlerde bir yerlerde. Küçücük bir ‘bahane’dir bekledikleri …
Neyse …
Elbette bir yerlerde bir zamanlar ‘kulağınıza çalınmış olanı’ duymak başkadır. O güne dek farketmediğiniz bir derinlik kattığını farkedersiniz size, onu duyduğunuz o anda, bir anda … Sarsıcı ve hatta biraz yorucu da olsa insanî bir derinliktir … Sizi ‘daha insan’ yapacaktır.
O sözler size, tereddütsüz ‘çok doğru, aksi düşünülemeyecek kadar doğru’ dedirten bir derinlik kazandırırlar …
O kadar derinlemesine doğrudurlar ki, varılamayacak kadar diplerdedir sanki ama elinizi uzatıp dokunabilirmişsiniz gibidir de. ‘Elimin hep altındaymış meğer’ duygusu … Birazı gecikmişlik duygusu da olsa ‘kolayca buluşma coşkusu’ içinizde … Unutulmaz.
Gözlerinizi kapatmışsınız da kıyısında oturmuş denizi dinliyormuşsunuz gibi.
Endişesiz. İçinizde tatlı bir huzur. Yüzünüzde gülümseme. Ölümsüz.
İşte, Özdemir İnce’den geldi o sözlerden biri …
28 Mayıs seçimlerinden bir gün önceydi. TELE 1 ekranlarında Namık Koçak’ın Forum Hafta Sonu programında: “Eğer Tohum Ölürse” şiirinden hareketle: “Tohum ölmezse yalnız kalır, ölürse çoğalır. Biz tohumuz, ölmeliyiz” demişti İnce …
O sözü; kulağımın bir yerlerinde, Fransız Yazar André Gide’nin “Tohum Ölmezse” başlığıyla dilimize kazandırılan otobiyografisinden kalma bir aşinalıkla karşıladım önce ama Özdemir Abi, o kadar çok şey söylemişti ki bir anda. O gün, ‘29 Mayıs Türkiyesi’nde yeni bir dönemin başlayacağı düşüncesi ve “Artık gönül huzuruyla düşebilirim toprağa ve geleceğe çoğalabilirim olduğunca” duygusuyla söylenmişti o sözler …
Sonra?
Sonra, yani sevgili ülkem için ‘yanlış tercih’ olarak değerlendirdiğim 28 Mayıs cumhurbaşkanlığı seçiminin sonrasında, o sonuca ilişkin değerlendirmelerin de yapıldığı 3 Haziran 2023 tarihli bir başka Forum Hafta Sonu’nda bu kez, “İnsanın aklını oynatması işten bile değil” dedi Özdemir Abi ve o programın sonunda kendisine ‘programa katıldığı için teşekkür eden Namık Koçak’a: “Estağfurullah … Ya, sana bir şey söyleyim mi, beni mutlu ediyorsun. Yoksa ölürüm ben … Konuşmazsam ölürüm …” dediği sırada sözleri dalgalandı, gözleri doldu …
O an: Henüz ‘toprağa düşme’ vakti değildi, “tohum” daha konuşmalıydı.
Kararlılıkla, sabırla, umutla ama ille de hüzünle …
Tohumlar konuşacak, konuşmalı daha …
Hele de başta ‘siyaset sahnesi’ndeki ‘can çekişmeler’e, hatta ‘ölümler’e tanıklık ettiğimiz şu günlerde bu çok daha anlamlı …
Teşekkürler Özdemir İnce.
İyi ki varsın.
İşte bir büyük meselemiz de bu diye düşündürdün bana: “Tohum” olmak ya da olmamak …
Eğer Tohum Ölürse
“Buğday tanesi yere düşüp ölmezse, o yalnız kalır, fakat ölürse çok ürün verir.” (İncil’den)
Bütün yüreğiyle dedi:
haydi gel, toprakla, suyla, rüzgârla deneyeyim seni,
yarışsın çıplak gövden delilik ve erdemle,
ev yaptır kendine sedir ağacından,
bağlar dik ak topraklı yamaca
ve aşıla küçük çekirdekli yaban zeytinlerini.
Bütün yüreğiyle dedi:
sök kayaların yüreğindeki mührü,
insan teriyle sulanmıştır erdem ve delilik,
emeğin gergefinde dokunmuştur erdem ve delilik;
her şeyin vakti var,
ama senin dışında değil,
parmak uçlarında senin.
Her şeyin vakti var:
doğumun
dirimin
aşkın ve ölümün.
Buğday tarlaya düşmüştür.
Şiir toprağa düşecektir.
1 Yorum
Yazılar… Bazen ölümü bile sevimli kılar yüreğinize, kaleminize sağlık 🌹